Değişir miydi insanın hayatı? Sever miydi buram buram tehlike kokan adam beni? Yoksa kandırır mıydı? İnanırdı benim gibi saf kız ona, hiç yalan olduğunu düşünmezdi. Alışmıştım onun dengesizliklerine sadece arada sırada ettiği iltifatlar şaşırtıyordu. Onun söylediği her söze inanmaktan kendimi alamıyordum ben. Sevgiye açtım belki de. Anne baba sevgisini hiç tatmamış biri olarak kardeşlerimden başka beni koruyacak, sevecek, ömür boyu yanımda olacak birisine ihtiyacım vardı belki de. Bu kişinin Alper olmasını ne çok isterdim.
Herkesin derdi kendine büyüktü, belki benim Bulut'un dertleri kadar büyütülecek bir derdim yoktu ama dertti işte. Herkese göre değişiyordu. Onun çok canı yanmıştı, Miraç 'ın da öyle. Belki Cenk'le ben sadece şımarıklık yapıyorduk bilmiyorum. Yaşımız onlara göre biraz küçüktü ya belki de ondandı bu şımarıklık. Ama yine de acılarımıza rağmen gülmeyi becerebilen insanlardık biz, acılarımızı rakı masasına kadar gizleyebilen.
Yemek masasını toplarken aklıma Zeyno geldi. Üç gün önce geri dönmüştü Urfa'ya. Ali abiyle barıştığını artık ona bir şey yapmayacağını söylemişti. Ben ne kadar gitmesini istemesem de Alper hiç gitme dememişti ona, yine soğuktu. Ben olsam biraz daha kalırdım, ortalık durulmasını beklerdim ama o Ali abisiz yapamıyordu sanırım. Her şeyden çok seviyordu abisini.
Masayı toparladıktan sonra salona ilerledim. Meryem sultan, Miraç, Bulut ve Cenk ilk kez bizim eve gelmişlerdi. Akşam yemeğini beraber yemiştik. Ailemin burada olmasına o kadar çok sevinmiştim ki, anlatamam. ''Gel yavrum otur şuraya yoruldun,'' diyerek beni yanına çağıran Meltem sultanımın yanına oturdum hemen. Ne kadar çok özlüyordum onu. Alperlere baktığımda Miraç ve Cenk'le maç tartışması yaptığını gördüm. Bulut her zamanki gibi balkona çıkmıştı büyük bir ihtimal. Sigarası onun tek vazgeçilmeziydi.
Meryem Sultanın dizisi başlayınca gözü beni bile görmemeye başlamıştı. Alperler hala daha maç ile ilgili tartışma sürdürdüklerini görünce kalkıp balkona Bulut'un yanına çıktım. Kapıyı açınca buz gibi olan bakışlarını bana çevirdi, daha sonra ben olduğumu görünce yeniden balkondan karşıdaki trafiği izlemeye devam etti. Yanına ilerledim. ''Hava soğuk,'' dedim, iki ellerimi göğsümün altında birleştirerek, ''neden burada durarak kendine eziyet ediyorsun?'' diye sorduğumda elindeki yarım sigarayı gösterdi, ''sigara içiyorum.''
''Bir saattir mi?'' diye hemen yapıştırdım lafı. Bana cevap vermeden sigarasını içine çekti. Çok canım istemişti o an sigara içmek. Böyle onun sigara içişini izledikçe bende içmek istiyordum. ''Ben de çekeyim mi bir kere?'' diye sorduğumda kendimi masum çocuklar gibi hissetmiştim. Kısık gözlerle beni süzüp bir kez daha çekti sigarasını. ''Seni şu duvara bi çarparım, izin kalır bak,'' dediğinde cevabımı çok güzel almıştım. Oflayarak etrafı izlemeye koyuldum bende. Sigarasını son kez içine çekti ve balkon mermerinde söndürdü. Beni omzunun altına aldı, ''Hasta olacaksın başımın belası, yürü içeriye,'' diyerek salona geri gitmemi sağladı.
Bizimkilere çay yapmak için mutfağa ilerlediğimde Alper yanıma geldi. ''Ne oldu?'' diye sorduğumda omuz silkti ve çay bardaklarını hazırlamaya başladı. Bu tavrı beni ayrı bir mutlu etmişti. Tehlikeli adam, bana yardım ediyordu. o bardakları hazırlarken bende dolaptan çıkardığım bisküvileri ve Miraç'ın çok sevdiği kıymalı böreği servis tabaklarına yerleştirdim. Çok güzel gözüküyordu, içimde kalmasın diye börekten bir parça alarak ağzıma attım. Alper bu halime güldü ve hani bana, bakışı attı. Bir parça da onun ağzına verdim. Ağzımızdakileri bitirdikten sonra servis tabaklarını salona taşımaya başladık.
Salona girdiğimizde Meryem sultanın hala pür dikkat dizisini izlerken Miraç hareketli bir şekilde bir şeyler anlatıyor, Bulut'ta umursamazca kafasını sallıyordu. Cenk ortalarda gözükmüyordu. Elimdeki tabaklardan birini Meryem Sultana, diğerini de Miraç'a uzattım. Alper de birini Bulut'a birini de Cenk'in oturduğu koltuğun yanındaki sehpaya koydu. ''Cenk nerede?'' diye sordum kaşlarımı çatarak.''Manitalarından biri aradı,'' diyerek omuz silkti Miraç. ''Bi manita da sen bul evlen artık ya,'' diye söylenerek yeniden mutfağa ilerlediğimde arkamdan bağırdı, ''Evliliğin bana göre olmadığını biliyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilDidem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal kelimeyle anıyordu. Onların değeri Didem'in gözünde paha biçilemezdi. Birde Alper vardı. Beşik kertmesi, ilk aşkı ve ilk elini tuttuğu, ilk...