-28.BÖLÜM-

826 48 1
                                    


Merhaba arkadaşlar.

Öncelikle üzgünüm, yeni bölüm oldukça gecikti. Bilgisayarım bozulduğu için yazamadım, affedin. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur. Düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.

İyi okumalar.


***

Mesajı belki yüzüncü kez okuyordu Alper. Böyle bir şeyi beklemediği açıktı. Aslında bende beklemiyordum ama o daha da şaşırmışa benziyordu. Telefonu elinden aldım, ''Kim olabilir?'' Başını bilmiyorum manasında salladı ve telefonu elimden geri aldı. ''Ne yapacağız?'' Soruma yanıt vermeden telefonda birkaç numara tuşladı. Telefondan gelen ''Aradığınız numara kullanılmamaktadır,'' sesini duyduğumda mesajı atan numarayı aradığını anlamam uzun sürmedi. Neden böyle şeyler hep bizim başımıza geliyordu ki?

Telefona birkaç küfür savurarak başka numarayı aradı. Karşıdan ses geldiğinde konuştu. ''Benim eve gelsene konuşmamız gerek.'' Kimi aradığını anlamadığım için kaşlarımı çatmıştım. Ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamıyordum. Bakışlarını telefonundan bana doğru çevirdi. ''Artık dikkatli olacağız,'' dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım. Kim bize bir şey yapmaya çalışıyordu ki? ''Salona git ve dedemi çağır, onları Urfa'ya göndereceğim. Bari onlar güvende olsun.''

Biz güvende değildik. Kimin bize zarar vereceğini bilmiyorduk. Ayağa kalktım, ''Kim bu adam?'' gözüyle kapıyı işaret etti, ''soru sorma da dediğimi yap.'' Cevap vermeden odadan çıktım. Ne yapmaya çalıştığını anlayamasam da ona güveniyordum. Dedesini odaya gönderdim ve Zeyno'nun yanına ilerledim. Oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Beni fark edince telefonu kapattı. Tebessüm ederek yanına oturdum. Konuşmak istemiyordum, şuan aklım mesajdaydı. Kimdi bunu yapan, kim?

''Canın mı sıkkın?'' diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım. Gözlerimi kapayıp kafamı geriye doğru yasladım. Bunu bize yapan kişi tehlikeli ve güçlü olmalıydı. Çünkü hem cesurca arabayı yakmış hem de bizim kaza yapmamıza sebep olmuştu. Ne kadar Mert'ten şüphelensem de onun bu kadar güçlü olmadığını biliyordum. O böyle bir şey yapamazdı. Başka biri olmalıydı ama kim?

Uyarı dolu bir öksürük sesi yükseldi salonda. Gözlerimi açtığımda Alper'in dedesi yardımıyla koltuğa oturduğunu gördüm. ''Habibe Kadın buraya gel,'' diyerek babaanneyi çağırdı dedesi. Sanırım Urfa'ya döneceklerini söyleyecekti. Babaanne hemen gelip dedesinin karşısına oturdu. ''Ne oldu ağa?'' diye sordu, telaşlanmıştı. ''Urfa'ya geri dönüyoruz.'' Babaanne şaşkınlıkla dedeye baktı. ''Ne demek dönüyoruz? Şuradan şuraya gitmem Alper iyileşmeden!''

''Gidiyoruz dedim kadın. Git eşyalarını toparla,'' bakışlarını Zeyno'ya çevirdi. ''Sende,'' dediğinde Zeyno korkuyla dedesine baktı. ''Ben gelmek istemiyorum, abimle kalacağım.'' Burada sevdiği adam olduğu için gitmek istemediğini adım gibi biliyordum. Ama şuan ki durum çok farklıydı. Tehlikedeydik. Dedesinin net bakışlarına karşılık abisine çevirdi bakışlarını, ''Lütfen abi gönderme beni, Urfa'ya dönmek istemiyorum. Ali abinin yüzünü görmek istemiyordum. Ya beni yeniden birine vermek isterse?''

Alper son cümlesine karşı yumuşamış görünüyordu. Haklıydı kız, istemediği biriyle zorla, bizim haberimiz olmadan evlendirebilirdi. ''Yanımdan hiçbir yere ayrılmayacaksın.'' Zeyno gülümseyerek başını salladı. Acı acı güldüm içimden. Tehlikede olduğumuzu bilse bu kadar mutlu olur muydu acaba?

-

Yarım saat geçmeden bir adam gelmişti eve. Alper yaşlarında ama daha kalıplı, böyle despot tipli bir adam. Daha önce böyle birini hiç görmemiştim. Kim olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. Hemen bizim odaya girmişlerdi. Yaklaşık bir saattir içeride ne yaptıklarını bilmiyordum. Belki de bu tehtidi kimin yaptığını bulmaya çalışıyorlardı. Nasıl bulacaklardı ki?

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin