-3.BÖLÜM-

2K 149 11
                                    

Uçağa bildiğimiz de gözlerimi kapadım. Bizi orada neyin beklediğini bilmiyordum ki. Kimin yanına gittiğimiz bile bilmiyordum. Kafam Miraç'ın omuzuna yasladım. Gece bunları düşünmekten uyumadım. Mert ne kadar bende geleceğim dese de olmaz demiştim. Ordu gibi gitmemize gerek yoktu.

Gözlerimi açtığım da hava alanına inmek üzereydi. Miraç gülümseyerek bana baktı "geldik kardeşim" basımı salladım ve kendime gelmeye çalıştım.

Uçaktan indikten sonra Miraç bir taksi çevirmiş adresi vermişti. "Kızım ne üzülüyor sun lan bu kadar belki dedemden miras kalmıştır" gözlerimi devirdim. İçimde bir his vardı ve olumsuz birşey olacakmış gibime geliyordu.

Taksi durduğunda geldiğimizi anladım. Arabadan küçük valizimi alıp indim. Önümde büyük bir konak duruyordu. Gosterisliydi. Ama hala burada olma nedenimizi merak ediyordum.

Kapıyı çaldık. Kapıyı yasli bir adam açtı.

Kendimi aşiret filmlerinde gibi hissetmiştim. Bu da bu adamın kahya olduğunu gösteriyordu. "Biz Mehmet ağa ile gorusmeye geldik." dediğimde adam bizi içeriye aldı. Bahçedeki masaya oturduk. İkimizde meraklı gözlerle etrafı inceliyordu.

"Hoşgeldiniz"

Sesin geldiği yöne döndüm. Altmışlı yaşlarda saçları beyazlamış bir adam karşımda duruyordu. "Bu kim?" diyerek Miraç'ı gösterdi. Hayır neydi bu amaç "kan kardeşim" dedim masadan ayağa kalkarak "beni neden buraya çağırdınız?"

Adam beni süzdü "ilk önce size bir oda verelim dinlenin" diyerek bizi bahçede tek başımıza bırakıp gitti.

Bize verilen odaya girdim ve küçük çantamı kapının yanına koyup Miraç'ın odasına ilerledim. Kapıyı çalıp içeriye girdim. Telefonla konuşuyordu. Beni gorunce ağzını oynatarak "Mert" dedi bende başımı salladım ve yatağın üzerine oturdum.

Telefonla konuşmayı bitirdikten sonra yanıma oturdu. "Bunlar hiç tekin birine benzemiyor" dediginde kufretmeye başladım

"ulan ben sana gelmeyelim dedim dimi kim bilir ne istiyor bu şerefsizler bizden? Hayır dedemin bu adamla ilgisi bile olmaz! Adamı görmüyor musun? Resmen emir yağdırıyor bize ya! "

"Kızım bir sus lan! İlk önce ne dertleri varmış onu öğrenelim olmazsa siktir olup gideriz buradan." dediginde sustum ve basımı salladım.

Akşam olduğunda adam bizi yemek masasına çağırdı. İkimiz oturduğumuz da bir sure bizi süzdükten sonra konuşmaya başladı.

"Burada bir kız erkeğin odasına girmez." sallayarak ona baktım. Neden bahsediyordu bu mal herif!

"Neyse, dedenle yıllar önce bir anlaşma yapmıştık. Deden seni buradan yanı kan davasından kaçırmak için benden para istemişti. Bende karşılığında ne alacağımı sordugumda cebinde beş kurusu olmadığı için seni göstermişti."

"Ne diyorsun lan sen!" diye gurleyerek ayağa kalktı Miraç. Bu adam ne demek istiyordu? Amacı neydi?

"Sakin ol bakalım. Yanlış anlama o zaman bende kabul etmiştim."

"Şerefsiz! Pezevenk ne demek istiyorsun lan sen?! Açık konuşana!" diyerek adamın yakasına yapıştı. "Demem o ki yıllar önce seni torunum Alper'le beşik kertmesi yaptık"

İçimde bir yanım kahkahalara boğulmuştu. Beşik kertmesi mi? Sanırım tam bir aşiret filminin içindeyim.

Diğer tarafım ise şuan ne yapabileceğimi düşünüyordu. Ama çıkmazlar da olduğu için bir cevap bulamıyordu.

"Beşik kertmesi ne lan?!" bu kez yasli adam da Miraç'ın yakasına yapıştı. İkisi birbirini boğmaya çalışırken benim sesim çıkmıyordu. Hala hazmedemiyordum. Ne demekti bu?

Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin