Sabaha kadar yine uyku girmemişti gözlerime. Hatta ağlamaktan gözlerim şişmiş ve açamıyordum. Hayal kırıklığına uğramıştım. En güvendiğim insan beni yarı yolda bırakmıştı. Ben burada onun için ağlarken o bilmediğim kadınlarla gününü gün ediyordu. Yazık. Beklemediğim ya da yapmaz dediğim ne varsa yapıyordu yakınlarım. Ya ben onları tanıyamamıştım ya da onlar değişmişti. Bulut bir kadına dokunacak kadar şerefsiz değildir yapmaz dedim. Yaptı. Alper benden ayrılmaz dedim. Ayrıldı. Ben insanları tanıyamıyordum galiba. Ben salaktım ya, bildiğin salaktım. Kendimden daha fazla nasıl güvenebiliyordum birilerine? Nasıl bu kadar kör olabiliyordum?
Ama ya yapmamışsa? Ya Yağız bana yalan söylediyse? Ya boşuna suçluyorsam onu? Bilmiyordum. Kafam o kadar karışmıştı ki. Ne düşüneceğimi kestiremiyordum. Ben Antalya'ya ne diye gelmiştim ki sanki? Kafa dinleyecekmişim! Hah! Yağız her şeyi bok etti. İki gündür ne varsa söyledi, beni üzmek için elinden geleni yaptı it. Başardı da, bravo yani.
Siyah küçük çantamı alarak taksiden indim ve havaalanına ilerledim. Burası bana hiç iyi gelmemişti. Cenk zaten dün yaptığım şakadan dolayı baya kızgındı bana. Saçına bir şey olmasa da vücuduna tutkal bulaştığı için bir süre benimle konuşmayacağını söylemişti. Bir bir kaybediyordum yani sevdiklerimi. Canımı ne kadar yaksa da sanırım yalnızlık çöküyordu üzerime. Hayatımda hiçbir zaman kendimi yalnız hissetmemiştim ama artık herkes gibi benimde yalnız kalmam gerekiyordu. Herkes yalnızlığı tadacaktı. Sıra bendeydi.
''İstanbul için ilk uçağa bilet alacaktım,'' diyerek adama kredi kartını uzattım. Bakalım dönünce ne yapacaktım? Hiç kimseyi görmek istemiyordum. Bu yüzden döneceğimi kimseye söylememiştim. Bir süre yalnız kalıp, düşünmek istiyordum. Hayatıma nasıl devam edeceksem, çok iyi düşünüp en doğru biçimde devam etmek istiyordum.
''Hanım efendi bu kart iptal edilmiş,'' şaşkınlıkla adama baktım. Ne demek iptal edilmişti? Çantamdan diğer kartımı çıkarıp uzattım. Adam yine aynı bakışları atınca bana öfkeyle diğer kartları uzattım. Hayır, Alper bunu da yapmış olamazdı! İnanamıyorum ya, resmen beni öylece ortada bırakmıştı! Şimdi ne bok yiyecektim?! Öfkeyle kartları çantama tıkıştırıp, çıkışa doğru yöneldim.
Öfkeyle elimdeki çantayı yere çarptım ve kaldırıma oturdum. Mal gibi ortada kalmıştım. Ne demekti kartları iptal ettirmek?! Amacı neydi, tamamen kafasından silmiş miydi beni! Ne yapacaktım şimdi? Önüme gelen saçlarımı geriye doğru attım. Başka çarem olmadığını bildiğim için Cenk'i aradım. Ama tabi ki açmadı. Son paramı taksiciye vermiştim. Üstelik Antalya'yı bilmeyen biriydim ben, of Allah'ım delirmek üzereyim! Ne bok yiyeceğim ya ben şimdi!
Telefonum çalmaya başlayınca ümitle ekrana baktım. Miraç arıyordu. Ne diyecektim? Telaş etmeden açtım. ''Efendim?''
''Kızım gittiğinden beri aramadın iyi misin?'' Sesini duymamla beraber ağlamaya başladım. ''Değilim, hiç iyi değilim,''
''Ne oldu? Ağlıyor musun sen,'' diye sordu telaşla. Ne yapayım tutamıyorum gözyaşlarımı. ''Kaldım burada beş kuruşumda yok,'' diye mırıldandım, çatallaşmış sesimle. ''Nasıl yok, Cenk nerede?''
''Küstük,'' diye mırıldandım, küçük bir çocuk edasıyla. Öfkeyle kükredi. ''Ne küsmesi lan, çocuk musunuz siz! Madem küsecekmiş ne götürmüş seni yanında, beni delirtmesin! Hemen arıyorum ben onu, almaya gelecek seni tamam mı?'' dedikten sonra kapattı. Miraç olmasa ne yapardım acaba ben? Herkes giderdi ama Miraç kalırdı. Buna bütün yüreğimle inanıyordum.
O kaldırımda ne kadar oturdum bilmiyorum. Ne kadar öyle boş boş yoldan geçen arabalara baktım. Bir süre sonra Cenk'in arabası gelip önümde durdu. Cenk hızlıca arabadan indi ve yanıma geldi. Benim gibi kaldırıma oturdu ve beni kendisine çekerek sımsıkı sarıldı. ''Nerdesin sen, sabahtan beri seni arıyorum cadı,'' diye söylendi. ''Küssün benimle sen,'' diye mırıldandım. Ağlayacaktım yine. Sevdiklerimi kaybetmekten o kadar korkuyordum ki. ''Küssem ne olacak be, küs olsam da senin bir yere giderken bana haber vermen gerekiyor,'' diyerek saçlarımı okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilDidem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal kelimeyle anıyordu. Onların değeri Didem'in gözünde paha biçilemezdi. Birde Alper vardı. Beşik kertmesi, ilk aşkı ve ilk elini tuttuğu, ilk...