BULUT
Eve geldiğimde güneş batmıştı. Hava yavaş yavaş kararıyordu. Zeyno'nun duş aldığını anlayınca dışarıya çıktım ve iki tane sigara içtim. Onun yanında sigara içmiyordum. Bebeğe zarar verebilirdi ve bu en son istediğim bir şeydi. Sanırım birazcık sorumluluk almaya başlamıştım. Yavaşça içeriye girdiğimde onu salonda uyuyakalmış bir şekilde buldum. Allah'ım bir insan ancak bu kadar aptal olabilirdi. Kız bildiğin bornozuyla uyuyakalmıştı. Hayır anlamadığım şey bir insan hele bu kızsa neden giyinmeden banyodan çıkar? O bir taraflarını bile zor örten bornozla odada dolaşma cesareti nereden geliyor?
Yanına ilerledim ve onu kucağıma aldım. Koltukta rahat edemezdi. Yatağa bıraktığımda üzerini giydirmem gerektiğini düşündüm. Aslında umurumda olmazdı ama bu ıslak şeyle hasta olma ihtimali çok yüksekti. Yavaşça bornozunun önünü açtım. Birazda olsa akıllı olduğunu şimdi anlamıştım. İç çamaşırlarını giymişti. Aferin, diye mırıldandım kendi kendime. Kıyafetlerinin arasından bir eşofman ve tişört çıkardım. Onları giydirdikten sonra üzerimdeki tişörtten kurtularak yanına uzandım.
On gündür beraber uyuyorduk. Uzun zaman olmuştu birisiyle aynı yatağı paylaşmayalı. En son yıllar önce annemle beraber uyumuştum. Sonra o da başkasıyla o yatakta... Neyse, bunları düşünmek istemiyordum. Başımı kolumun üstüne koydum ve yüzümü ona çevirdim. Başka şartlar altında olsa bu kıza hiç çocuğumun annesi gözüyle bakmazdım herhalde. Daha kendi çocuktu bu kızın. Yaptığım yanlıştı belki de. Bu yaşta onu hamile bırakmıştım. Ama bunu o kendisi yapmıştı, benim kontrolüm altında gerçekleşen bir şey değildi. Aramızda altı yaş vardı ama ben hayatla verdiğim savaştan dolayı daha da yaşlanmıştım. Otuzlarımda bir adam gibi gösterdiğimi biliyordum.
Elimi çok az belli olan karnına götürdüm. On gündür bunu her gece yapıyordum. Oğlumu hissetmeye çalışıyordum. Doğunca nasıl olacaksın acaba? Ben hiç bir bebeğe dokunmadım biliyor musun? Hiç çocuğum olacağını düşünmemiştim. Büyüyünce yanında isteyecek misin beni? Yada sevecek misin babanı? Umarım benim gibi olmaz bahtın oğlum, umarım sende erkenden babasız kalmazsın. Bütün çabam bunun için aslında. Yıllar sonra büyüdüğünde babasız tek başına ayakta kalma savaşı vermemen için. Yeri geldiğinde babam diyerek benim gölgeme sığınabilmen için.
Yataktan kalktım. Uyuyamıyordum kaç gündür. İçim içimi kemiriyordu. Uçmak istiyordum, damarlarım onu istiyordu. Kendimi tutmam gerektiğini hatırlattım. Kullanmayacaktım. Cebimdeki haplardan birini ağzıma attım. Bunlar beni bir süre idare edeceklerdi. Ya sonra? Sonrasını bende bilmiyordum. Bu meretten nasıl kurtulacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Dışarıya çıktım ve merdivene oturdum. Yorulmuştum. Bu hayatta kaçmak en nefret ettiğim şeydi ve ben kaç gündür kaçıyordum. Hatta kaç aydır kaçıyordum. Bazen kendimden bazen Ali'den, ben Bulut Barkın'dım. Korkmazdım. Kaçmazdım. Yarın bu işi halledecektim. Cebimdeki paketten bir sigara çektim. Sigara da olmasa kime sığınacaktım?
Telefonumu elime aldım ve Murat'ı aradım. ''Ne?'' diye açtı telefonu piç. İnsan gibi konuşamazdık biz çünkü. ''Yarın Urfa'ya gideceğim. Haberin olsun, beni idare et.''
''Aman Murat idare et, aman Murat şunu bul. Ulan kaç aydır ne bok yediğini anlamadım. Bir aydır ilk yardıma gitmiyorsun. Kaç kere kavga ettim adamlarla biliyor musun? İdare etmiş! Kolay sanki amına koyayım, Murat burada neler çekiyor kimin umurunda?!''
''Barı idare et dedim, delirtme adamı. İlkyardıma falan gitmeyeceğim artık.''
''Ne demek gitmeyeceğim lan! Ne diyeceğim ben adamlara?!''
''Bana ne lan. Bana mı güvenmişler kafes dövüşü yaparlarken!'' Öfkeyle paketten bir sigara daha çıkardım.
''Bak bak laflara bak. Ne sanıyorsun lan sen kendini. İki kuruş para verdik adam ettik seni diye mi bu diklenmelerin!''
''Ağzımı açtırma benim Murat! Köpeğin miyim lan ben senin. Bu işe beraber başladık. İkimizde açlıktan ölüyorduk lan bu yola girdiğimizde. O yetimhane köşelerinden beraber kaçıp madde sattığımız günleri ne çabuk unuttun! Kimse kimseyi adam etmedi. Adam olmak isteyen oldu.''
''Sen böyle konuşmazsın Bulut. Noluyo? Öleceğini mi öğrendin ne yaptın amına koyayım. Ne sendeki bu haller?!''
''Bundan sonra böyle. Barı işletmeye devam ama gece dövüşlere falan gidemem artık.''
''Neden? Kaç aydır sakladığın şey ne oğlum! Anlat artık benden de mi saklayacaksın?! Kaç gündür neredesin sen!''
Sıkıntıyla elimdeki sigaradan bir duman daha çektim ciğerlerime. Söylemeye dilim varmıyordu. ''Bir bebeğim olacak. Bu kadarını bilsen yeter şimdilik. Hadi eyvallah.'' Telefonu kapattım. Sigarayı ağzıma koydum ve ellerimi saçlarıma daldırdım. Ben nasıl böyle bir şey yapmıştım.
Pakete yeniden uzandığımda içinde sigara kalmadığını gördüm. Uzun zamandır bu kadar içmemiştim herhalde. Damarlarımın her an madde istemesi üzerine sigaraya sarılıyordum. Cebimdeki turnikeyi elime aldım. Son bir kez kullansam sonra da atsam hepsini. İçmesem bir daha? Ya ben doruklara ulaştığımda ona bir şey olursa ve ben ayılamazsam? Sırf bu korkum yüzünden içemiyordum.
Elimdeki turnikeyi yere fırlattım. ''Sikeyim,'' diye mırıldandığım sıra kapı açıldı ve o kapıdan çıkıp yanıma oturdu. Yere attığım turnikeyi aldı ve bana uzattı. Yüzüne anlamsızca baktım. Kullanmamı mı istiyordu? ''Cebine koy, belki lazım olur,'' dediğinde başımı salladım ve elinden alıp yeniden fırlattım. Bu sefer daha uzağa gitmişti. Elinin birini karnından çekti ve elimi tuttu. ''Bırakacağına inanıyorum Bulut,'' diye mırıldandı. İsmimi onun ağzından duymak çok farklıydı. Bakışlarımı yerde sabitledim. Elimin üzerinde eli vardı ve vücudum sanki alev topuna dönmüştü. Onunla her temasımda gerçekleşen bir şeydi bu.
Korkak hareketlerle kolumdaki dövmelere dokundu. Sessizce hareketlerini izliyordum. Onun buz gibi olan cildine karşılık benimki dövmelerle kaplıydı ve bu ona tuhaf geliyordu. Parmaklarını kolumdan göğsüme götürdü. Bir süre orada bekledi parmakları, ''Bana ölümü bağışla,'' diye mırıldandı. Sonra da bakışlarını bana çevirdi, ''Bu dövmeyi gördükten sonra senden daha çok etkilendim. Çok farklısın ve bu-'' daha fazla dayanamadım ve dudaklarını örttüm. Bu kız daha önce kimsede hissetmediğim duygular uyandırıyordu bende. Daha önce kimseye dokunamayan, kadınlardan nefret eden ben, şimdi onu öpmek için deliye dönüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kırıkları (TAMAMLANDI)
Teen FictionDidem için öyle kutsal bir kelimeydi ki ''Kardeş'' kelimesi. Onunla ilgilenen dört tane erkeği o kutsal kelimeyle anıyordu. Onların değeri Didem'in gözünde paha biçilemezdi. Birde Alper vardı. Beşik kertmesi, ilk aşkı ve ilk elini tuttuğu, ilk...