Bölüm 17 - Fotoğraf

506 27 28
                                    

Müzik: Evgeny Grinko - Valse

**

Uyuduğumdan daha yorgun olarak uyandığım yataktan kalkmak istemiyordum.Triffin'deki hayat benim için oldukça yorucuydu.Sanki gittiğim misafirlikten uzun süredir ayrılamıyor gibiydim.Yatağın içinde birkaç kez döndükten sonra komidinimin üzerine bıraktığım fotoğrafı elime aldım.

Babamın ve annemin yüzlerini sadece bir fotoğraftan hatırlıyor olacaktım belki bir gün.Gözlerimi yumdum ve annemin sesini duymaya çalıştım.

"Melody uyan kızım" diye sabahları bana seslenmesini hayal meyal duyabiliyordum.Geçmiş neden sadece zihnimizde kalıyordu? Ya da fotoğraflarda..

Bir müddet daha incelediğim fotoğrafı yerine koydum.Üzerimi değiştirmeden yattığım için bir an önce kıyafetlerimi değiştirmek istiyordum.Banyoya dolaptan bir pantolon ve kazak götürüp duşa girme kararı aldım.Saatten habersizce banyonun keyfini çıkarıp,giyindim.Saçlarımı tararken kapım tıklandı.Tarağı bırakıp kapıya yöneldim.Masadaki kartı geçerken alıp "Kimsiniz?" diye seslendim.

"Nathan"

Kapıyı açtım,güler yüzle "Günaydın"laştık.Konuşacak bir şey bulamadan kapıda dikilmeye başlayınca onu içeri çağırdım.Saçlarımı kurutmak için vakit kazanmaya çalışıyordum.

Toplanmamış yatağıma bakıp oraya oturmaktan vazgeçti.Masanın yanındaki sandalyeyi çekip oturdu.

"Sen biraz otur ben saçlarımı kurutayım olur mu?"

Islak saçlarımın farkına yeni varmış olacak ki kaşları çatık şekilde beni süzdükten sonra "Bu havada banyo mu yaptın?"

"Ne varmış havada?" dedim banyoya ilerlerken.

"Dışarıda kar yağıyor."

"Ne?" diye ani bir u dönüşüyle girdiğim banyodan hızla çıktım.Pencereyi düşünmeden açtığımda üzerime çarpan soğukla ve kar taneleriyle karşı karşıya kaldım.Her yer bembeyaz olmuştu.Dışarıda insanlar karın keyfini çıkarıyorlar.Nathan yanıma gelip pencereyi sertçe kapattı.

"Mantığını bugün kullanmamakta kararlısın heralde Melody.Saçların hala ıslak ve sen pencereyi mi açıyorsun?"

Yaptığı haklı eleştirinin altında kalmak istemeyerek banyoya yöneldim ve saç kurutma makinesini açtım.Yüzüme ve kazağın dışında kalan boynuma vuran sıcak hava tenimi okşarken kapının kapanma sesini duydum.Odaya doğru baktığımda Nathan'ı göremedim.

Tarağı ara sıra gezdirdiğim saçlarım kurudukça rengi siyahtan kahverengiye yaklaşıyordu.Bir dakika kadar sonra kapımın açılma sesini duyunca makineyi kapatıp hızla kapıya yöneldim.

Nathan'la koridorda çarpışmamıza ramak kala durdurabildim kendimi."Ah sen miydin? Nereye gittin ki?"

Ellerindeki şapka ve büyük paltoyu bana gösterirken "Bunları almaya gittim."

Siyah örgü bere ve koyu gri uzun paltoyu hala düzeltilmemiş yatağıma koyup pencerenin önüne geçti.

"Bunları giymeme gerek yok benim ceketim var."

Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra bana dönmeden konuşmaya başladı.

"Merak etme onlar benim.Sadece ödünç veriyorum."

"He iyi o zaman." diye mırıldandığımı sonradan fark ettiğimde Nathan bana dönmüş gülüyordu.

"Bu kadar gururlu olmak zorunda mısın?"

Saçlarımın yeterince kuruyup kurumadığını elimle kontrol ettikten sonra kafama bereyi geçirdim.

"Gururlu değilim.Birilerine yük olmayı sevmiyorum o kadar."

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin