Bölüm 33 - Anlaşma

165 11 8
                                    


Bölümü halihazırda okumuş arkadaşlar için küçük bir uyarı. Dün gece yayınladığım bölümün ilk kısmını eksik yayımlamış olduğumu fark ettim. Şuan bölümü yeniden düzenleyip ilk paragrafı ekledim. Keyifli okumalar.

**

Yattığım yumuşak zeminin üzerinde kıvrılmış bedenimi gevşetirken ağır ağır araladığım gözlerimle bulunduğum odayı algılamaya çalışıyordum. Herhangi bir tanıdıklık bulamadığım odaya nerden geldiğimi düşünürken bilincim hızla berraklaştı. Üzerimdeki örtüyü attıktan sonra yataktan indim. Yerle birleşen çıplak ayaklarım tüm vücudumun titremesine sebep oldu.

Odanın tavanından yayılan zayıf ışık dışında herhangi bir yerden ışık almayan dört duvar odada boğulacak gibi hissettim. Sıkıntıyla ensemde birleştirdiğim ellerimi üzerimdeki beyaz uzun kollu poların yakalarında dolaştırırken üzerimdeki kıyafetlerin de bana ait olmadıklarını fark ettim. Kazağın sağ koluna basılmış yazıyı okudum. "89A7m"

Ayaklarımın soğukluğu her saniye beynimi uyarırken yatağın yanına konulmuş beyaz terliklere gözüm işilti. Ayaklarıma terlikleri geçirip durum değerlendirmesi yapmaya karar verdim.

Gün,saat hatta belki de hafta kavramlarından büsbütün uzaklaşmıştım. Derin bir nefes alıp saçlarımın tamamını kulaklarımın arkasına attım. Çökmüş bedenimi dikleştirdim.

Steve bana bağımlı olduğum ilacı verdi. Kendimi bir kafeste buldum. Daha sonra simsiyah ve ne olduğuna dair en ufak bir fikrim olmayan bir mekandaydım. 

Hatırlayabildiklerimin hepsi buydu.

Bulunduğum durumun içinden çıkmaya çalıştıkça daha kurtarılmaz bir yerde buluyordum kendimi.

Kapının kapalı veya açık olmasını umursamadan kapı kolunu ittim. Dışarı çıkmakla içeride kalmanın farkı neydi ki?

Kendimi her seferinde doğruluğuna zar zor inandırdığım saçmalıkların içinde buluyordum. Kapıyı kendime doğru çektikten sonra ayağımdaki terlikleri yerde sürüyerek koridora çıktım.

Uzun koridor boyunca insanlar yürüyor, kimi tıpkı benim odamın kapısına benzeyen kapıların önünde durmuş konuşuyorlardı. Hepsine uzaylı muamelesi yaparak inceledikten sonra nerede olduğumu anlamak için birine danışmaya karar verdim.

Bana doğru hızlı adımlarla ilerleyen kız hızını azaltmak bilmiyor üzerime yürüyordu. Derdi neydi benimle? Onu tanıyor muydum?

Korku ve panik içeren tüm düşüncelerim kızın yanımdan geçip gitmesiyle son buldu. Koridorun ortasında durup kocaman bakışlarımı toparlayıp asansörün gözüktüğü tarafa doğru ilerledim.

Sağ tarafta birkaç adım ileride sohbet eden iki kızın yanlarında düşünmeden durdum. Düşünmek son zamanlarda pek de iç açıcı gelmiyordu artık. Çünkü ne zaman bir şeyler düşünmeye kalksam sonunda hiçbir noktaya ulaşamıyor, yalnızca delirten baş ağrımla kalakalıyordum.

"Merhaba. Buranın neresi olduğunu bana söyleyebilir misiniz?"

Benden en fazla üç yaş küçük kızlar önce beni baştan aşağıya süzdüler. Konuşmaya değer bulmamış olacaklar ki kısa cevaplarla beni yanlarından yollamaya çalıştılar.

"Buranın neresi olduğunu bilmeden nasıl buraya gelebildin acaba?"

Küçümseyen bakışlarının ve kalın, gür kaşlarının etkisinin farkında olacak ki elindeki yegane silah buymuş gibi çekinmeden beni korkutmak adına kullanıyordu.

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin