Bölüm 18 - Yemek

511 27 12
                                    

Nefes nefese odadan kendimi dışarı attım.Korkuyor muydum? Belki. Artık üstüme gelen duygulardan sıyrılmayı becerebiliyordum.Sanırım. Benden saklanan,gizlenen gerçekler canımı sıkıyordu. Kaderimin bu yeni dünya olduğuna yavaş yavaş inansam da karşıma çıkan her engelde insanlara olan güvenimi kaybediyordum. Gösterdiğim çabanın altında kalacak gibi hissediyordum.Özlemi,acıyı,sevgiyi tüm hayatımla birlikte bir kenara bırakmalıydım.

Burada kalmak demek Nathan'ı kabullenmekti.Onu tüm kalbimle tasdiklemeden kararı verirsem her küçük engelde biraz daha uzaklaşacaktım ondan.Ona karşı şeffaf olmalıydım.Evet!

Gidip ona soracaktım.Kalbimi kirli şüphelerle doldurmayacaktım.Asansöre doğru hızlı adımlar atarken yavaşladım.Bir müddet sonra durdum.

Bakışlarımı koridorda umutsuzca gezdirdikten sonra geri dönerek odama girdim.Kararlarımı verirken gerçekten beynimi kullanıp kullanmadığımı sorguladım.Nathan'a ne demeyi düşünüyordum? "Ben senin odana gizlice girdim ve yatağının yanındaki fotoğrafları gördüm.Onları nereden bulduğunu bana açıklar mısın?" Soru harikaydı fakat karşısında alacağım tepki o kadar da harika olmayacaktı sanırım.

Odamda bir aşağı bir yukarı dolaşıp olabilecek tüm ihtimalleri değerlendirmeye çalıştım.Aklıma hiç bir mantıklı açıklama gelmiyordu.Ailemle olan fotoğrafımı bulduğu gibi elbet bir şekilde küçüklük fotoğrafımı da bulmuş olabilirdi.Fakat benim evimin bahçesinde benim bisikletimle çekilmesini anlamlandıramıyordum.Gerçeği öğrenmenin tek yolu ise Nathan'ın odasına onun haberi dahilinde girmekti.

Yarın sabah erkenden uyanıp onu kapısında bekleyebilir,pekala bir yolunu bulup kapıda karşılaşınca içeri dalabilirdim.Bulduğum planı beğenip kendimi takdir ettikten sonra sakince yatağıma oturdum.Derin bir nefes aldım.Zayıf parmaklarımı şakaklarımda gezdirdim.Yüzüme dökülen kısa saçlarımın toplanabilen kısımlarını tokayla hapsettim.Ensemde kalan toplanmayacak kadar kısa saçlarıma parmaklarımı geçirip zihnimi boşaltmaya çalıştım.Triffin'e geldiğimden beri yaşam benim için o kadar karışık olmuştu ki durup bir müddet sadece nefes almak,hiçbir şey düşünmemek bile iyi geliyordu.Yatağa sırt üstü kendimi atıp tavanı izlerken telefonum çaldı.

Çalışma masasının üzerinden telefonu alıp -tabii ki Nathan arıyordu- ekranı kaydırdım.

"Nasılsın Melody?"

"İyiyim sen?"

"İyiyim ben de." Benim nasıl olduğumu sorarken ki ciddiyetini bırakmış iyiyim cevabını fazlasıyla geçiştirmelik vermişti.Arkadan gelen korna seslerinden hala trafikte olduğunu anladım.

"Ne yapıyorsun?"

"Odamda oturuyorum.Sen de yoldasın herhalde?"

"Evet,trafiğe takıldım.Seni merak ettim."

"Dinleniyorum" Yalan,sıkılmıştım.

"Peki,kendine dikkat et.Ben yarım saate gelirim yanına."

Telefonu kapatıp dolaba yöneldim.Kapakları açınca bir çok kez giydiğim koyu gri kırçıllı ceketten ve bir pantolondan başka temiz kıyafetim kalmadığı gördüm.Banyoya gidip kirli sepetindekileri bir poşete koyup oda servisini aradım.Kirli kıyafetlerimi almaları için haber verdim.Triffin'deyken rutin ve normal işlerle uğraşmak bile mutluluk veriyordu.Gariplikler diyarından başka bir şey olmayan bu yerde normallik özleniyordu.

Özlemek fiili beynimde canlanınca nedense aklıma bir anda Sonya geldi.Narin,kırılgan Sonya.Dostum,sırdaşım.

Turuncuya yakın açık kahve saçlarını yalnızca bana ördürürdü.Yuvarlak solgun yüzündeki çiller için ağladığı gün sanki dün gibiydi ama üzerinden 8 yıl geçmişti.Daha 3 hafta önce geleceğe dair hayaller kuruyorduk beraber.Ortak bir geleceğimiz olmayacağını bilmeden...

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin