Tahtadan yapılmış küçük sandala Nathan benden önce binmişti.Sağ ayağımla sandala bastığımda dengemi sağlamak için kollarımı iki yana açtım.Şiddetle sarsılan sandal dengemi sağlamamı zorluyor,Nathan sandalın üzerinde kıvranmamı gülerek seyrediyordu.
"Bana bakıp eğleneceğine yardım etmeye ne dersin?" Sesimdeki sitemde kızgınlıktan eser yoktu.Ani çıkışlarımla küçük bir çocuk gibi telaşlanıyordu.Onu benim için telaşlanırken görmek zihnime cıvıl cıvıl bir kuş sürüsü salıyordu.
Oturduğu yerden rahatlıkla kalktıktan sonra,bana doğru eğilip elini uzattı.
Yanaklarıma hücum eden sıcaklıkla yeşilli ela gözlerine baktım.Gözlerimi bir kaç kez kırpıp gözleri ve eli arasında mekik dokudu bakışlarım.
Elini eminim benden başka birine uzatmıştı.Kafamı sağa sola çevirdim hızla.Bizden başka kimse yoktu.Demek ki o el bana uzatılmıştı.Sol bacağım kasılırken daha fazla bu konumda kalamayacağımı anlamıştım.
"Ne münasebet canım.İstemiyorum yardımını." Kelimelerim birbirine girmişti,kalbim duvarlarını döverken kendimi sandala attım.Sandal şiddetle sallanırken,göle düşme tehlikesinden son anda kurtuldum.
Nathan kendi kendine gülerken kürek çekmeye başladı.Yavaş yavaş kıyıdan uzaklaşıyorduk.
"Gerçekten çok garipsin." Kendi kendine mıraldandığı sözlere karşılık vermedim.Gariptim.Baştan aşağıya gariplikle yıkanmış bu dünyaya ayak uydurmaya çalışıyordum belki de.
Gölün ortasına doğru ilerliyorduk,Nathan kürekleri artık ağır ağır çekiyordu.Rüzgar hafif hafif esiyor gölü dalgalandırıyordu.Elimi sandaldan sallandırıp parmak uçlarımı suya değdirdim.Küçük hareketlerle suya daldırıp çıkardığım parmaklarım ferahlıyor,bedenimi gevşetiyordu.
Etrafımızda uzanan ihtişamlı ağaçlar sanki göğe kadar uzanıyordu.Ağaçların arasında saklambaç oynayan dağlar,arada sırada kendilerini gösteriyorlardı.
Nathan gözlerini kapatmış,kürekleri çekmeyi bırakmıştı.Yanımdayken gözlerini kapattığında kendimi ondan fersah fersah uzak hissediyor,iki yabancı olduğumuzu bir kez daha hatırlıyordum.
Gölün ışıltıları yüzümüze yansıyor,küçük ışık oyunları oynuyordu.Duygusuz yüzlerimize canlılık serpmek istiyor gibiydi.
Nathan'ın hafifçe çatılan kaşlarıyla,alnında küçük katlar belirdi.Karşı karşıya kaldığım gözlerinden hızla çektiğim bakışlarım çoktan Ona yakalanmıştı.
"Melody."
Gölün büyülü şırıltısıyla ismim kulaklarıma çarptığında başımı Ona çevirdim.Kaşlarımı hafifçe havalandırıp hala aralı dudaklarından kelimelerinin dökülmesini bekledim.
"Annemle babam küçükken bu göle gelirlermiş hep."
Sesindeki huzur tatlı bir rüzgarla tüm bedenimi sardı.Yüzümdeki gülümseme,geçmişine dair bir kaç kırıntı öğrenmeyle doğmuştu.Büyümesini heyecanla bekliyordum.
"Annemle babam yoldaşmış.Babam ne zaman annemin sıkıldığını hissetse Onu buraya getirirmiş.Büyüdüklerinde annem buraya bir kafe açmaya karar vermiş.Büyük sıkıntılar sonucu hayalindeki kafeyi açmış.Annemin her gün şehirden buraya gidip gelirken yorulduğunu gören babam Ona burda küçük bir ev yaptırmış.Evlendiklerinde de bu evde yaşamışlar." Buğulu bakışlarını benden çekerken parmağıyla gösterdiği yere çevirdim kafamı.Gölün kenarındaki ahşaptan yapılma ihtişamlı evi gözlerimi kocaman açarak izledim.Nathan'ın söylediği 'küçük ev' burası olmalıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Mevsimi
FantasíaBen bir yolculuğa çıkıyorum. İstesem de istemesem de. İki yol var karşımda. İkisi de beni felaketlere sürüklüyor. Ne kadar kaçmaya çalışsam o kadar içinde buluyorum kendimi. Geleceğim parça parça elimde şekilleniyor ve ben bir kısım geleceği öldürü...