Bölüm 21- Bir Adım

353 29 13
                                    

Müzik: Yann Tiersen - La Veillee


**

Odayı kaplayan sessizlik ellerini boğazıma dayamıştı. Oturduğu ikili krem rengi süet koltukta rahatsızca kıpırdandıktan sonra Nathan Melani'ye baktı. Bakışlarındaki kızgınlığı saklamak gibi bir niyeti olmadığı halde kızmak ya da konuşmak gibi bir girişimde bulunmuyordu.

Melani tahta kenarlıklı geniş çerçeveyi dikdörtgen rafa bırakırken gülümseyerek biraz önce kalktığı tekli koltuğa yeniden oturdu.

"Asya'dan bahsetmemene çok şaşırdım Nathan." yüzünde dolaşan ima dolu ifadenin amacını bir türlü çözemedim.

Nathan'ın konuşmak istemediği bir durum olduğunu çoktan anlamıştım. Gözlerini yerdeki püsküllü kremsi kahve halıda dolaştırıyordu Nathan. Gözlerimi gerilmiş sırtından çekip sıkıntıyla oynattığı parmaklarına kaydırdım. Aralarına girmem doğru değildi belki ama Nathan'ı koruma isteğimi bastıramaz hale geldiğimde dudaklarım heyecanla aralandı.

"Aslında bahsetti ama ben fotoğrafını hiç görmediğim için tanıyamadım." Melani kaşlarını havaya kaldırırken parmaklarının ucunu uzun saçlarından geçirdi. Konuyu çekmek istediği yere çekememiş olmanın verdiği hayal kırıklığından olacak ki içecek bir şeyler getirmek adına bizden izin isteyip mutfağa yöneldi. Ayağındaki botların çıkardığı tok ses geniş tavanlı odada yankılanırken Nathan'ın bakışlarıyla karşılaştım. Dudağının sol kenarı hafif yukarı kıvrılmış sol yanağında beliren çizgiye takıldı gözlerim. Bu sağ yanağındaki gamzeden daha çok hoşuma gidiyordu. Gözlerindeki teşekkürü okuyabiliyordum.Dudağımın aynı kenarı kıvrıldığında bunu bilinçli yapmadığımı fark ettim bir süre sonra. 

Konuşmadan anlaşabiliyorduk. Hislerimizi henüz  yapım aşamasındaki köprüden bedenlerimiz arasında aktarabiliyorduk. Sözlerin sahteliğinden koruyorduk birbirimizi. İstemeden veya isteyerek söyleyebileceğimiz yalanları,kırıcı kelimeleri uzak tutuyorduk böylece. Duygularını en saf en gerçek halleriyle tüm benliğimle hissedebiliyordum, bu ona olan güvenimi en önemlisi saygımı her an diri tutuyordu.

Melani elindeki siyah parlak tepsiyle odaya girdiğinde bakışlarımı bir süre ondan çekemedim. Beni kendine çeken bir alandan kurtulmak istercesine göz bebeklerim Melani'yle Nathan arasında gidip gelirken Melani aramızda durdu tepsiyi bana uzatırken. 3 kupadan sarı olanı kulbundan tuttuktan sonra portakal suyu doldurulmuş kupayı ellerimin arasına aldım.

"Teşekkür ederim."

"Afiyet olsun Melody." Tepsiyi uzatmak için bana doğru eğildiğinde yüzünü incelemeye fırsatım olmuştu. Nathan'la ne kadar benzediklerini zaman geçtikçe daha iyi anlıyordum. Belirgin çeneleri,hafif zayıf  yüzleri tıpatıp aynı olmasa da kardeş denebilecek kadar benziyorlardı.

Melani Nathan'a da servis yaptıktan sonra odanın nadir renklerinden biri olan lacivert koltuğa oturdu.

"Melody kabul gününe 3 gün kaldı. Heyecanlı mısın?"

Yudumladığım portakal suyu boğazımı yararak mideme oturduğunda yapmacık bir gülümsemeyle "Sanırım" diyebildim. Hissettiğim duygu heyecandan çok korkuydu. Elimdeki kupayı halının ortasında duran oval ahşap masaya bıraktıktan sonra ellerimi nereye koyacağımı bilemedim.

Hiç bir ortak yönü olmayan insanlar olarak sanırım hepimiz birinin konu açmasını bekliyordu. Melani konuşmaya başladığımda onun bu düşüncede olmadığını anladım.

"Melody ne okumaya karar verdin? Nathan eminim yüksek okullardan birine kaydını yaptıracaktır." Onunla göz göze gelmemek için masadaki bardağıma tekrar uzandım. Kötü düşünceleri zihnimden süpürürken sadece aklına konuşacak başka konu gelmediğini varsaydım.

"Sence bunu sormak için çok erken değil mi?" Nathan'a baktığımda rahatlığından ödün vermeden Melani'ye bakıyordu tek elindeki bardakla. "Melody'nin üzerinde yeterince sorumluluk var zaten. Bence bunu şuan düşünmesi gereksiz."

"Haklısın Nathan. Bugün konuşacak ortak bir konu bulmamız epey zor gözüküyor." Dudağını hafifçe büküp bana baktı. Bardağındaki son yudumu içtikten sonra kalkıp bizim bardaklarımızı topladı. Melani tepsiyle odadan ayrılınca Nathan'la aynı düşünce üzerine göz göze geldik.

"Kalkalım" dedi Nathan başımla onayladım.

Koltuğa avuçlarımı bastırıp ayağa kalktığımda kasılmış bedenim yürümemek için ısrar ediyordu. Nathan kapıya doğru ilerleyince peşine takıldım. Beyaz ahşaptan kapının önüne geldiğimizde Melani bizi gördüğüne şaşırmış,şaşkınlığı yüzüne yansımıştı.

"Nereye gidiyorsunuz?"

"Benim bir kaç işim var." Bahanesine beni dahil etmediği için mutlu oldum. Konunun bana dokunmasını istemiyordum.

Melani çok kez itiraz etse de bu 3 katlı büyük evin otoparkına doğru yol almıştık sonunda. Eve son kez imrenerek baktığımda Nathan elindeki anahtara basıp kapıları açtı.

"Amcan sanırım sandığımdan da zengin." dedim gözlerimi evden ayırmadan.

"Burada sadece Melani yaşıyor. Amcamın evi buraya 30 km kadar uzakta."

Gözlerim kocaman açılırken Nathan'a döndüm.

"İnanmıyorum" Boğazımdan kaçan tiz sese gülerek tepki verdi.

"Çok gereksiz değil mi?" Bana soru sormuyordu,kendi düşüncesinin ne kadar doğru olduğunu kendine ispatlıyor gibiydi.

"Evet" dedim çok da emin olamayarak.

**

Arabaya bindiğimizde nedensizce telefonumun saatine baktım. Üçü beş geçiyordu. Buraya geldiğimden beri yetişmem,yapmam gereken hiç bir iş olmadığı için saatte bakma ihtiyacı da duymaz olmuştum.

"Ne yapalım?"

"Bilmem" dedim omuzlarımı silkerek.

"Aslında" dedi duraksayıp derin bir nefes aldı,kolunu direksiyona dayadı.  "Seni götürmek istediğim bir yer var. Benim için çok özel." İçimde kabaran heyecan kıyıya bir anda sertçe vuran dalga gibiydi. Ani ve şiddetli.

"Neresi?" dedim sesimdeki heyecanı hissetmesine izin vererek.

"12 yaşıma kadar kaldığım yurda gitmek ister misin?"

Gözlerinin kahverengi bir kaç çizgisinde takılı kaldı bakışlarım. Titreyen göz bebeklerine bakarken aramızdaki bağın biraz daha güçlendiğini hissettim. Ruhuma dokunan bu his bana ait değildi sadece tatmam için bırakılmış gibiydi. Dün geceki konuşmamızdan sonra attığı bu ikinci adım o kadar değerliydi ki. Geçmişini artık ellerime bırakıyordu korkusuzca. O korkmuyordu. Ben de korkmuyordum. Bu yabancı dünyada tek başıma olmadığımı biliyordum.

Tarif edilmeyecek kadar huzurlu bir yandan da gözü yaşlı bir duygu. Sadece yıldızlarla aydınlanan güzel bir gecenin verdiği huzurun yanında yalnız olmanın verdiği bir miktar burukluk gibi.

Nathan'a ait bu duyguyu özenle saklamak için yüreğimde hemen özel bir yer ayırdım. Ona hislerimi hala veremiyor olsam da onunkileri duyabiliyordum.

"Çok isterim." Gülümsedim zaten uzun süredir gülümsediğimin farkında olmadan. 


Herkese merhaba! Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Bir önceki bölüm çok kısa olmuştu. Bu yüzden ek bir bölüm daha yazmak istedim. Haftaya çok uzun ve özel bir bölüm gelecek ^-^ 

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin