Sıcak kupayı ellerimin arasına aldıktan sonra kahvaltı masasından çektiğim bakışlarım etnik tarzda döşenmiş odada dolandı. Nathan ve Melani'nin seslerini çok da uzak olmayan mutfaktan geliyordu. Tek başıma oturmaktan sıkıldığım masadan kalkıp odanın bir duvarını kaplayan rafların önüne ilerledim. Kare ve dikdörtgen biçimli rafların bazılarına kitaplar konulmuş bazılarında ise çeşitli fotoğraflar ve biblolar vardı. Orta raflardan birinde duran çerçeveyi elime aldım. Fotoğraftaki 3 kişiden biri diğer ikisinden daha büyük olduğunu belli ediyordu. Bu kızın Melani olduğunu neredeyse hiç değişmemiş çehresinden anlaşılıyordu. Kolunu attığı yanındaki erkek çocuğunun Nathan olduğunu anlamamam bir kaç dakikamı almıştı. Odasında gördüğüm fotoğrafın onu tanımamda büyük etkisi olmuştu.
Geniş bir bahçede çekildikleri fotoğrafın bir kenarı yırtılmıştı. Muhtemel ki arkasından bir bantla yapıştırılmıştı. Fotoğraf konulduğu büyük çerçevenin ortasında emanet gibi duruyordu. Gözlerim Nathan'ın yanında duran turuncu saçlı kıza takıldı. Yüzündeki küçük çiller sadece ona has olsa da,tebessüm hepsine dağılmıştı. Kızı Amy'ye benzetecek gibi oldum fakat Amy'nin kumrala kaçan kahve saçları kendine ait olduğunu ilk bakışta belli ediyordu ayrıca Amy'nin yüzünde herhangi bir leke yoktu.
Odaya yaklaşan adım seslerini duyunca sebepsizce heyecana kapılan bedenime ellerim ayak uyduramadı. Bir kaç saniyelik tereddütten sonra ellerimden kayan çerçeveyi yere düşmekten son anda kurtarıp yerine koyduğumda Melani ve Nathan odaya girmişti. Nathan hafif mahcup bir tebessümle bana bakarken sıkılmış olduğumu anlayabiliyordu. Melani elindeki peynir tabağını ve börek olduğunu tahmin ettiğim yiyecekleri masaya bıraktıktan sonra bana döndü.
"Melody hiç başlamamışsın. Hadi gel acıkmışsındır."
"Siz gelmeden başlamak istemedim." dedim duyulmasını istemezcesine kısık ses tonumla. Beni uzun süredir önemsemeyip mutfakta ettikleri muhabbeti kıskanmamıştım ama burada dışlanmış küçük çocuk muamelesi görmek canımı sıkmıştı. Nathan pekala kendi de gelebilirdi arkadaşının evine kahvaltıya. Beni peşinde sürüklemesinin hiç bir mantığı yoktu. Nathan ruh halimi ölçebilmek için ara sıra -fark etmediğimi sandığı- bakışlar atıyordu. Zorla kıvırdığım dudaklarımı soğuduğunu düşündüğüm kupaya dayadığımda sıcaklık dudaklarımı aniden çekmeme sebep oldu. Dudaklarımı dilimle ıslatırken yanımdaki su bardağından bir yudum aldım.
İnsanlara çabuk ısınamamamın verdiği verdiği gerginlikle açlıktan kazınan mideme ballı ekmeği gönderirken biraz önce yanan dilim bu eylemi daha fazla gerçekleştirmemem için yalvarıyordu.
İnce uzun masadaki onlarca kahvaltılıklar adeta gözümüzün doyması için konulmuştu. Çünkü bir çoğu bırakın kolumun uzanmasını neredeyse bir kaç adım atarak ulaşabileceğim uzaklıktaydı. Ortamdaki sessizlik hoşuma gitse de ikisinden birinin bunu bozacağını biliyordum.
Nihayet Melani elindeki bardaktan bir kaç yudum aldıktan sonra kaşlarını çatıp "Melody hiç çekinme her şeyden bol bol ye. Bunları sizin için hazırladım."
Nathan'a yakın olmasından dolayı mı yoksa başka bir sebepten mi bilmiyorum ama her davranışı yapmacık geliyordu.
"Tabi" derken yakınımdaki cam tabaktan bir poğaça alıp tabağıma koydum nezaketen. Nathan tabağını doldurmuş nefessizce hepsini midesine indirirken ruhumu sıkan yabancılık hissini silmeye çalışıyordum.
"Melody nasıl alışabildin mi? Neler yaptınız görüşmeyeli?"
Nathan kafasını tabağından hafifçe kaldırıp bana baktığında özel hayatıma müdahale hissini içimde bulduğuma şaşkındım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Mevsimi
FantasyBen bir yolculuğa çıkıyorum. İstesem de istemesem de. İki yol var karşımda. İkisi de beni felaketlere sürüklüyor. Ne kadar kaçmaya çalışsam o kadar içinde buluyorum kendimi. Geleceğim parça parça elimde şekilleniyor ve ben bir kısım geleceği öldürü...