Bölüm 24 - Yıkılan Duvarlar

372 21 30
                                    

Çabalanmış,uğruna yaşamlar feda edilmiş arzular kirlidir,isli parmak izleriyle doludur. Vicdan azabı tüm yollara hükmeder,her köşe başında ensemize çöker. Huzuru bulmak adına sığındığımız her durak artık karanlıktır. Kanımızda dolaşan,çoşkuyla akan umut bavuluyla ufukta kaybolur. Kibrit çöpleri tükenir,yalnızca parmaklarımız vardır yakacak. Felaketimiz olur ağrılı başımıza iyi niyetimiz. Yağmalarlar yüzü gülen tüm duygularımızı...

**

Uzun süredir açık tutmaya zorladığım gözlerimin sulandığını hissediyordum. İnce ince yayılan yanma hissi rahatsız edici bir hal aldığında göz kapaklarımı birbirine dokundurdum acele etmeden.

Odayı tembelce aydınlatan güneş masmavi göğe sıçramış kan gibi leke leke ufku boyuyor,bense izlediğim muazzam görüntünün bir an önce yeryüzünü terk etmesini bekliyordum.

Geçmesini istediğim anlar zevk alırcasına yok olmuyor,açgözlü bir akbaba gibi tepeme dikiliyordu. Camın arasından izlediğim eşsiz görüntüye doyduğuma inanarak çekingen bir edayla bakışlarımı uzaklaştırdım. Elimde tuttuğum su bardağının ağzında gezdirdiğim parmaklarımı cam gövdede toparlayarak bardağı yere,ayaklarımın dibine koydum.

Uğuldayan başım henüz ağrıya veda etmemiş olsa da beynimi delik deşik eden ağrı azalmıştı. Odaya uğrayan soğuk hava parmak uçlarımdan başlayıp,kollarını çekiştirdiğim yüz kazağın ilmeklerinden kendisini bir geçit bularak vücuduma hükmetmeye çabalıyordu.

Ayaklarımın ağırlığını taşımayı üstlenen sütlü kahve renginde kadife berjeri biraz uzaklaştırıp yatar pozisyona geçtim. Oturduğum berjerin kolluklarından iki kolumu sarkıtıp bakışlarımı tavana diktim. Aç karna içtiğim ağrı kesici zaten pek geçinemediğim midemle beni zor durumda bırakmıştı. Bulantı nöbetlerim azalsa da yemek borumu yakan ekşime bir türlü son bulmuyordu.

Karşılıklı duran iki koltuktan kendime oluşturduğum derme çatma yataktan kalkarken tutulmuş belim hareket etmeme isyan edercesine soğuk bir bıçak sapladı sırtıma. Acıyı geçirmeyeceğini bilsem de iki elimi belime yaslayarak komodinime doğru ilerledim.

Eğrilmiş aleminyum ilaç folyosundan bir ilaç daha alarak uzun cam sürahiden bardağıma doldurduğum suyu tek yudumda içtim. Güneş tüm çırpınışlarına rağmen karanlığın söz dinlemez sularında boğulmuş,aya mağlup olmuştu. Dolunay yıldızlarla gökteki hakimiyetini kutluyordu.

Yatağın kenarına iliştim. Ayağımı tüm gün saran botlar artık rahatsızlık vermeye başlamıştı. Avuçlarımı bastırarak destek aldığım yataktan kalktım.

Oda derin bir karanlığa gömülürken yavaş adımlarla banyoya ilerledim. Karanlığa alışık gözlerim ışığı açmamla birlikte kısılırken banyonun kapısına tutunarak aynanın önüne geçtim.

Musluğu açarak soğuk suyla ıslattığım parmaklarımı kan toplanmış ve ısınmış yanaklarıma bastırdım. Ateşim olduğunu yeni fark ediyordum. Eksik olan tüm sıkıntıları da bir mıknatıs gibi üzerime çekiyordum.

Ellerimi buz gibi mermere dayadım. Aynadaki bana ait olduğunu varsaydığım görüntüye bakmak istemiyordum. Taktığım kolye zehirli bir yılan gibi kıvrılarak kavradığı boynumu sıkıyordu. Kuru boğazımı ıslatmak için yutkundum. Bu bana acıdan farklı bir şey vermedi.

Sadece bir kaç saat önce durgun zihnim önümdeki yolun engebeli karanlık çıkmazlarını aşabileceğime inanıyordu. Fakat Steve'in aklıma saldığı düşünceler mikrop gibi yayılıyor,beni delirtiyordu.

Kimsenin bilmediği bir okyanusun ortasında sarıldığım bir tahta parçasıyla hayatta kalmaya çalışıyordum. Kasırgalar acımla,mutsuzluğumla besleniyor;ben battıkça onlar daha da güçleniyordu.

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin