Bölüm 13- Merak

588 28 13
                                    

Kahvaltıyı derin bir sessizlikle yaparken açık bıraktığım pencerelerden kuş sesleri doluyordu mutfağa.Gözüm ikide bir Nathan'ın çay bardağına kayıyor bitirip bitirmediğini kontrol ediyordum.

Yanımdaki pencereden esen serin rüzgarla üzerimdeki cekete istemsizce sarıldım.Üzerimdeki ceketini Nathan'a vermeyi düşündüm.

Büyük bir ihtimalle 'çıkarma kalsın.' diyecekti o yüzden sesimi çıkarmadan ekmeğime biraz reçel sürüp ağzıma attım.

Nathan önündeki yumurtayı ağır ağır yiyor,ara sıra çayını yudumluyordu.Kaşındaki ve dudağındaki morluk düne göre kısmen azalmıştı,fakat yorgun çehresi Onu oldukça bitkin gösteriyordu.

Elindeki eldivenleri sürekli takıyor olması merakımı arttırıyor,kafamda büyüyen sorular silsilesini dilimin ucuna kadar kaydırıyordu.

Nathan'ın bakışlarıyla çarpıştığımda gözlerimi tabağıma çevirdim.Neden Ona bakarken kendimi böyle suçlu hissediyordum.Bakışlarımı yakaladığında telaş yapıyor,sanki büyük bir suç işlemiş gibi elim ayağıma dolanıyordu.

Ona bakmamaya çalışarak çayımdan bir yudum aldım.Buz gibi olmuş çay boğazımdan zorla inerken Nathan'ın boşalmış bardağına uzandı elim.

"Bir bardak daha içer misin?"

Dışarıya diktiği gözlerini bana çevirmeden "Zahmet olmazsa alabilirim." dedi.Alt dudağımı kıvırıp çay bardağına uzandım.Bazı zamanlar Onu yıllardır tanıyormuş hissine kapılırken,bazen ilk kez karşılaştığım bir yabancı gibi hissediyordum.

Çaydanlıktan çıkan buhar küçük tıkırtılar çıkarıyordu.Altını kıstıktan sonra iki bardağa da çay koydum.Çayları masaya koyarken Nathan'ın çayını nasıl içtiğini sormayı unuttuğumu farkettim.

"Eğer açık seviyorsan tekrar koyabilirim."

Başını hafifçe bana çevirip bardağa parmaklarını doladı.

"Sorun yok."

Sandalyeme oturup sıkıntılı bir nefes verdim.Nathan'la ilgili sorular aklımda büyürken içimdeki sıkıntı da onlarla birlikte büyüyordu.

Kaşlarını çatmış ellerinin arasındaki bardağa bakışlarını dikmişken artık konuşmamız gerektiğine karar vermiştim.

"Nathan."

Bakışlarını bardağa dikmişken mırıltıyla karışık "Hı" döküldü dudaklarından.

Dikkatini bana vermemesini garipsesem de sözlerime devam edecektim.Buradan gitmeden aklımda Ona dair tüm soru işaretleri yok olacaktı.

"Eldivenlerini çıkarır mısın?"

Sert bakışlarını bana dikerken kaşlarını biraz daha çatmıştı.Kahve çizgilerle dolu ela gözleri sanki gözlerimi delmek istiyordu.Cevabını uzun bir süre beklesem de gözlerime bakmaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Nathan çıkar elindekileri." Cümlemdeki soğuk tını dışarda esen rüzgarla yarışabilirdi.

Kaşlarını havalandırıp ellerini çenesinin altında birleştirdi.

"Çıkarmayacağım."

Elimi enseme götürüp başımı iki yana çevirdim hafifçe.Benden sakladığı şeyler aramıza girmişti tekrar.Ellerimi masaya dayayıp kalktım.Tabağımın üzerine bir kaç tabak daha koyarak musluğa doğru ilerledim.Hızlı hareketlerle masayı boşaltırken Nathan yerinde kıpırdamadan duruyordu.

İşimi bitirdikten sonra mutfaktan çıktım.Bir kaç saniye duraksayıp ne yapacağımı düşündüm.Ayaklarımın beni götürdüğü yere ilerlediğimde kendimi göl kenarında buldum.

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin