Bölüm 35 - FİNAL

192 13 18
                                    

In the Mood for Love - Shigeru Umebayashi

**

Uzun çok uzun bir süre masada sessizce oturduktan sonra Nathan tek kelime etmeden masadan kalktı.

Arto kapının önünde kim bilir kaçıncı sigarasını yakmıştı. Nathan'ı bakışlarımla takip ederken Arto parmaklarının arasındaki sigaradan derin bir nefes çekip ayağının ucuna attı.

İkisi birkaç adım yanyana ilerledikten sonra durdular. Yanlarına gidip gitmeme konusunda tereddüt ettim.

Arto'nun omzuna elini yavaşça dokundurduktan sonra Nathan caddeye doğru ilerledi. Hızla Arto'nun yanına ilerledim. Bana tek kelime etmeden gitmezdi, gider miydi?

Arto eliyle başını sıvazlayıp ensesini kaşıdı.

"Nathan nereye gitti?"

"Bilmem bir şey söylemedi."

"Nasıl bir şey söylemez ya!" Peşinden gitmek için geç kalmıştım. Arabasının motor sesini duyunca birkaç adım atmamın önemi yoktu. Hızla uzaklaşmıştı.

"Ne konuştunuz?"

Omuz silkti.

"Sana yardımcı olduğum için teşekkür etti. Herhangi bir ihtiyacım olursa onu arayabilirmişim. Bu kadar."

"Nasıl bu kadar?

"Bu kadar işte Melody. Gördün sen de gittiğini."

Yardım edeceğini düşünmüştüm. Beni affetmiş gibiydi bırakıyor muydu şimdi öylece?

"Anlamadım. Neden gitmesine bu kadar sinirlendin?"

"Sinirlenmedim."

Boş caddede kontrol edemediğim titrek sesim çınladığında bağırdığımın farkına vardım. Arto kaşlarını kaldırarak imalı bakışlarını ellerime çevirdi.

"Ellerin titriyor."

Boşlukta sallanan parmaklarımın kontrol edilmez derecede titrediğini gördüğümde bacaklarımda da aynı titremenin olduğunu fark ettim.

"Ben pek iyi değilim sanırım."

Arto saate baktı.

"Yarım saat kalmış hemen gidelim."

Tüm yolu yürüyemeyeceğimi anladıktan sonra boş gelen ilk taksiye bindik.

**

Damarıma soğuk şırınga girerken Nathan'la yaptığımız konuşmayı belki yirminci kez baştan sona tekrar tekrar düşündüm. Kullandığım, kullandığı her kelimeyi hatırlamaya çalıştım. Bana nasıl baktığını, onu ne derece harap ettiğimi ölçmeye çabaladım. İğne kolumdan çıktıktan sonra küçük bir pamuk bastırdı hemşire.

Sedyeden inip kapıya kadar yürürken pamuk hala kolumdaydı. Kapının yanındaki çöpe pamuğu fırlatıp odaya çıktım.

Nathan'ın beni aramasını bekliyordum. Neden ben aramıyordum da ondan bekliyordum. Ne vaziyette olduğunu bilmeden kendi derdime çare olmasını istemek belki bencilceydi.

Numarayı bulup arama tuşuna bastım. Avuç içlerim hızla terlemeye başlamıştı. Şakaklarımda kanın deveranını hissedebiliyordum.

Zaman genişledikçe genişledi. Yırtıldı hattın düşmesiyle.

Elim kulağımdan kaydı. Kendimi sert yatağa bıraktım sırt üstü.

**

Diğer ilaç saatime kadar yalnızca tavanı izledim ve boş vaktimin olmasını kutlamak için. Geçmişle boğuştuğum dakikalarda gözlerimden yağan yağmurlar yatağın üzerindeki örtüyü ıslattı. Burnumu defalarca kez çektim.

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin