Bölüm 3 -Gerçekler

1.3K 63 14
                                    

Gözlerimi açtığımda elinde bir tepsi yatağımın yanına oturmuş Nathan'ı görmeseydim de yaşadıklarım ve duyduğum saçma şeyler bir rüyadan ibaret olsaydı.Yerimden doğrulunca bana döndü hızlıca tepsiyi yanımdaki komodine koydu.
"Bugün taburcu oluyorsun.Yemeğini ye hemen çıkalım."dedikten sonra koltuğa oturup telefonuyla uğraşmaya başladı.
Yataktan yavaşça kalktım.Çıplak ayaklarım yere değince hissettiğim ürperti tüm vücuma yayıldı.Hızlı adımlarla banyoya girdim.Aynaya baktığımda kalp krizi geçireceğimi sandım.Göz altlarım morarmış, gözlerim -uyumaktan olacak- küçülmüş.Saçlarım karışmıştı.
Musluğu açıp yüzüme soğuk suyu çarpmaya başladım.Ellerimi kurulayıp saçlarımı düzeltmeye çalıştım.Ayaklarımın soğuk zemine değmemesi için koşar adımlarla yatağa atladım.Komodine uzanıp tepsiyi kucağıma aldım.
Ne kadar yemek istemesemde yaşamak için yemem gerekiyordu.Yeteri kadar yedikten sonra tepsiyi komodinin üzerine bıraktım. Tam örtümü üzerime çekip yatacakken Nathan aniden yerinden fırladı.
"Uyumak yok.Bir haftadır uyuyordun yetmedi mi?" dedi üzerimdeki örtüyü hızla kapıp.

"Söyleseydin yatmazdım." diye huzursuzca mırıldandım.O yatağın yanına geldiğinde ben de ayağa kalkmıştım.Yerdeki küçük bavulu bana uzattı."Bunlar senin için giyinince haber ver."
"Hayır" dedim kısaca. "Önce bilmem gereken şeyler var." "Dinliyorum" dedi kollarını kavuşturup. "Beni ne zaman ailemin yanına götüreceksiniz?" Derin bir nefes verip gözlerini devirdi.
"Otur önce."dedi yatağı gösterip. Bir an önce konuşmaya başlamasını istiyordum.Ben oturunca o da yatağın ucuna oturdu."Sözlerimi bitirmemi bekle." Tamam anlamında başımı salladım.
"Şuan buraya bir süreliğine geldin.Yani ailenin sana ne olduğundan haberi yok.Sadece bir kaza geçirdin biz de fırsatı değerlendirip buraya geçişini sağladık.Yani şuan ailen dünyada bir hastanede senin 'bedeninin' başında.Dünyadaki bedenin sadece hayatsal fonksiyonlarını gerçekleştiriyor.Yani orda uyku durumdasın.Burda kalmayı kabul edersen maalesef orda yaşayamazsın.Yani ölmen gerekecek.Sadece bir ay burada kalman gerekiyor.Zaten bunun bir haftasını uyuyarak geçirdin.Önümüzdeki 3 hafta burayı tanıyıp,kararını vereceksin . Gerçekten üzülerek söylüyorum ama eğer burdan gitmeyi tercih edersen evine döndüğünde hayatın tamamen değişecek.Bunun sebebini kimse bilmiyor ama sadece hayatsal fonksiyonlarını yerine getirebileceksin.Bedensel zevklerinin hiçbirine sahip olamaycaksın.Duyguların yok olacak.Zihnini kontrol edemeyeceksin,ailen ve sevdiğin herkes senin için artık yabancı olacak.Kimseye bu dünyayı kanıtlayamayacağın için sana inanacaklarını sanmıyorum.Senin için en mantıklı seçim burda kalman."

Gerçek değildi.Söyledikleri yalandı.O'nu tanıdığımdan beri bana yalan söylemekten başka bir şey yapmıyordu.Ya gerçekse?Bu kadar kolay konuşabilir miydi o halde benle? Söyledikleri korkunçtu.Ona inanmıyordum.Inanmak istemiyordum.
"Sana inanmıyorum" Gözlerimi gözlerine kenetlemiştim.O'nun dünyanın en iğrenç yalancısı olmasını istiyordum.

"Beni en başından beri anlamadınız.Benim hayatıma böyle giremezsiniz.Ben sizi hayatıma kabul etmeden beni istediğiniz gibi yönlendiremezsiniz."
Söylediklerinin gerçek olmadığına inancım tamdı.Korkmamalıydım.Bu lanet yerden kurtulduktan sonra hayatıma geri dönecektim.
İşaret parmağımı omzuna vurdum.
"Yalancının tekisin.Burdan kurtulunca seni tiksinerek hatırlayacağıma emin ol."
Yüzüne alaycı bir tebessüm yayıldı.Vücudum istemsizce kasıldı.
"Pişman olacaksın konuşmaya devam edersen" dedi.Yatağın üzerinde duran deri ceketini gözlerini benden ayırmadan aldı.
"Üzerini değiştir."
Siyah botlarını yere vurarak odadan çıktı.
Ellerimle yataktan destek aldım.Göz yaşlarım özgürlüklerini illegal yollardan elde etmişlerdi.Nefesim artık vücuduma yetersiz geliyordu.Yerdeki çantaya gereksiz bir tekme savurdum.Anlattıklarının doğru olma ihtimalini aklım almasa da bir yanım çoktan korkuya teslim olmuştu.Çaresizlik içinde yüzen duygularımı boğmak zorundaydım. Yerdeki çantayı hırsla elime aldım.Içindeki siyah pantolon,kazak ve botların Nathan'ın üzerindekilerin aynıları olması tesadüf değildi sanırım.Nefretim saniyeler ilerledikçe büyüyor ve önüne geçilmez bir hâl alıyordu.Artık bu oyunu bitirmeliydim.Kapıyı açtığımda duvara yaslanmış Nathan'ın beni süzmesini engelleyememek sinirlerimin tavan yapmasına yetmişti.
"Gidebilir miyiz artık." dedim tüm sinirimi yutmaya çalışırken.Konuşmadan O'nu takip etmeye başladım.Mümkün oldukça yanımda yürümeye çalışıyordu.Kaçmamdan korktuğu kesindi.Korkusu boşa değildi elbet.Hastanenin çıkış kapısına gelince dönüp bana baktı.Bu kadar aynı giyinmişken bir saniye bile yanında kalmak istemiyordum."Dışarıdaki araba bizi almaya geldi." Cümlesindeki biz tüm hücrelerimin tiksinmesine yetmişti.
"Tamam" dedim yüzüne bakmadan.
Bir kaç adımda bizi bekleyen arabaya ulaşmıştık.
Nathan tahmin ettiğim gibi ön koltuğa oturacaktı.Arka kapıyı benim için açtı.Hızla içeri attım kendimi.O'nun arabaya binmesini bekledim.Kapımın fark edilmeyecek kadar açık durması için büyük bir çaba sarfederken.Sanki her şey yavaş çekimde ilerliyordu.Kalp atışlarım kulaklarımda yankılanıyordu.Nathan arabaya bindiği an kendimi arabadan dışarı attım.Bunun bana koşmam için zaman kazandırmasını umut ediyordum.Tüm gücümle koşuyordum.Karşıya baktım.Yaklaşık 10 metre sonra ileride yol ikiye ayrılıyordu.Nathan'ın bana ne kadar yaklaştığını merak ediyordum ama geriye dönüp bakmak bana zaman kaybettirebilirdi.Etraftaki insanların bakışlarını umursamadan koşmaya devam ettim.Nefesim yetmiyordu.Arkamdan bağıran Nathan'ın sesinin yakından gelmesi beni daha fazla panikletmeye yetmişti.Ayrıma gelince düşünmeden sola saptım.Sonunu göremediğim kadar uzun yolun sağı duvardı.Solumda aralıklarla kapılar vardı. Ilk gördüğüm kapıyı ittirdim.Koşarak girdiğimden olacak kapının yakınındakiler bana huzursuzca baktılar.Nefes nefese kalmıştım.Bana yetişmesi an meselesiydi.Hemen sağdaki koridora daldım.Gördüğüm ilk odaya girdim.Fakat geçen seferki gibi şanslı değildim.Içeride doktor olduğunu tahmin ettiğim beyaz önlüklü bir adam vardı.Beni görünce kaşları çatıldı.Odama böyle dalamazsınız küçük hanım hastam var." Masanın üzerinde gördüğüm telefonu kaptığım telefondan annemin numarasını çevirdim.Doktor telefonunu bırakmam gerektiğine ve beni şikayet edeceğine dair şeyler söylüyordu.Telefonu kulağıma götürdüğüm an odaya Nathan daldı.Bana dehşetle bakıyordu.Köşeye sıkışmıştım.Ama şuan sorunum kaçamamak değildi telefonda duyduklarımdı.
'Lütfen Triffin alan kodunu girerek aramalarınızı yapınız.'
Nathan bir kaç adımda yanıma gelmişti.Sadece gözlerine bakıyordum.Beynim kulaklarımın duyduklarını inkar etmek istiyordu.
"Hayır." Ayaklarımın beni taşıyamadığını hissediyordum.
"Olamaz." Göz yaşlarımı durduramıyordum.Gözlerim kararıyor, kulaklarım uğulduyordu.Hayatım ellerimden bu kadar kolay kayıp gidemezdi.Tutunmalıydım ona bırakmamalıydım.Ben buraya ait değildim.Titreyen bacaklarım beni taşımayı reddetmişlerdi.Nathan yere düşmemem için kollarımdan beni kavramıştı."Bırak beni."dedim gözlerim kapalı şekilde.Zihnime söz geçiremiyordum."Ben buraya ait değilim." diye mırıldandım nefesimin son kırıntılarıyla.Nathan başımı eliyle omzuna bastırdı.Kollarıyla güçsüz bedenimi sardı.Kaçmak istedikçe daha fazla batıyordum bu dünyaya ve O'na. "Bırak dedim.Bırak beni gideyim." sesimi duymuş muydu.Cümleler dilimden dökülmüş müydü bilmiyordum.

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin