Bölüm 25-Yasak Yol

236 15 2
                                    

Saptığımız yolların her zaman dönüşü olmuyordu.

**

Şiddeti dinmeyen sert damlalar saçlarıma ve omuzlarıma çarpıyor,yarıyordu sanki derimi. Elinde tuttuğu siyah geniş şemsiyeyi açarak altına girmem için bana doğru uzattı Steve. Kıpırdamak istemiyordum. Yalnızca yağmurda yıkanmak,herhangi bir şey düşünmemek istiyordum. Felaketler ağ ağ zihnime örülmüşken koca çirkin bir sonun beni yemesi için bekliyordum sanki. Sırtımdan çarpan serin rüzgar saçlarımı dağıtıyor fakat karman çorman ruh halimi bastırabiliyordu.

Yağmur damlalarını kesen şemsiyeye büyük bir düşmanlık beslerken üzerimden şemsiyeyi çekmesini istedim. Kendine doğru tuttuğunda Nathan'ın bu durumda ne yapacağını düşünmeden edemedim. Onu görmek istemiyor olmakla peşimden gelmesinin tezatlığını içimde barındırıyor olmak sinirlerimi yıpratmıştı.

Suskunluğumun ne kadar sürdüğünü bilmeden yere çarpan su damlalarının oluşturduğu halelere daldım. Steve'in omzuma dokunmasıyla irkildim. Omzumu ani bir refleksle çektim.

"Melody eğer istersen." Duraksadı. Nedense tavırlarında bir çekingenlik görmesem de söylemeye çalıştığı şeyi ağzında geveliyordu. Onu konuşturmaya ne isteğim ne de mecalim vardı.

"Eğer istersen seni bir kez de olsa ailen ile görüştürebilirim."

Gözlerim kocaman açıldı. Elektrik çarpar gibi bir anda vücuduma dolan enerjiyle ayağa kalktım. Üzerimdeki elbisenin ıslak ağırlığı beni altında ezerken zorla da olsa ayakta kalmaya çalıştım.

"Bunu nasıl yapabilirsin?"

İlgimden açıkça hoşnut olmuştu.

"Nathan'ın kaç kez yanına geldiğini söylemiştim. Yoldaşların ülkelerine gönderim işlemleri olduğu için şuan güvenlik çemberini geçmek için en uygun zaman. Eğer istersen bir kaç saatliğine onları görebilirsin."

Sağlıksız duygu dünyam en küçük bir umuda bel bağlayacak durumda olduğu için bu güvensiz teklifi bile gözüm kapalı kabul edebilirdim. Sonuçlarını düşünmeden...

**

Üzerimdeki ıslak kütle hareketlerime engel oluyor,şiddetlenen rüzgar tüm bedenimi soğuğa mağlup ediyordu.

Steve'in arabasına binmeyi kabul etmediğim için bindiğimiz taksinin arka koltuğunda oturuyordum. Steve ön koltukta oturmuş arada sırada gideceğimiz yeri hatırlatıyor,sapmamız gereken sokakları tarif ediyordu. Elimde Steve'in bana verdiği telefona baktım. Herhangi bir sorun hissettiğimde hemen polisi aramak için istemiştim bu telefonu. Yaşadıklarımdan sonra gayet olağan bir hareketti.

Steve'in kalın sesi arabadaki sessizliği bozdu.

"Geldik."

Elbisemin değdiği yerler ıslanmıştı,taksiciden özür dileyerek arabadan indim. 2 katlı neredeyse tamamı filtreli camla kaplanmış binanın önünde durduk. Elimdeki telefonu hazır tutuyordum. Korku acımasızca beni esir etmişken bu kadar korkak olduğum için tüm dünya beni ayıplayabilirdi,kabulümdü çünkü ben de hislerimi hoş karşılamıyordum.

"Melody biz yoldayken buradaki arkadaşlarımla konuştum. Şuan her şeyi senin için hazırlamış olmalılar."

Yağmur ve toprak kokusunun karıştığı serin havayı ciğerlerime doldurdum cömertçe.  Konuşmaya takatim kalmamıştı,başımla hafifçe onayladım. Ailemi görebilmek adına kendimi tehlikeye atıyor olsam da atacaktım. Yaşamak için bir sebep bulmalıydım kendime. Onlara veda etmeliydim.

Geniş adımlarıyla binaya doğru ilerlerken temkinli adımlarla onu takip ettim. Otomatik kapı açıldığında içeriyi artık görebiliyordum.

Yıldız MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin