Soluğum kesilmiş bir halde sudan fırladım.
Zihnimden mantıklı bir düşünce geçiremiyordum. Sadece paniklemiş bir halde nefes alabiliyordum. Ancak kısa bir süre sonra içgüdülerim kendimi etrafımda olabilecek bir tehditten korumamı hatırlattı.
Örneğin Kayra veya onun ''efendileri'' nden.
Etrafı hızlıca taradığımda Kayranın izine rastlamadım. Yine de yüreğim korkuyla sıkışıyordu.Şimdi parlak gün ışığında kendi gölgelerini düşüren mezar taşlarının olduğu bir alanda oturuyordum. Bulunduğum yeri biliyordum. Kabuslardan sonra uyandığım mezarlıktaydım.
İçimi çekip gözlerimi yumdum. Kıvanç ile tanıştığımdan beri ilk kez kabus görmüştüm ve bu diğerlerinden farklıydı. Bu kez nehrin akışına karşı mücadele ederken bir şeyler duymuştum. Karanlık ölüler dünyasında ki çaresiz fısıltılara benzeyen sesler . Fakat kabusum da sesler daha yüksekti. Adeta çılgına dönmüşlerdi.
Başımı iki yana salladım. Seslerle veya sesler olmadan, bu rüya bende her zamanki etkiyi bırakmıştı. O aptal nehirde debelenerek değerli vaktimi harcamıştım. Gözlerimi açıp güneşli güne şükrettim - o karanlık ve buzdan sonra öylesine güzel gelmişti ki- ve Kıvanç la buluşmamıza çok geç kalmamış olmak için dua ettim. Yerimde doğruldum ve dizlerimi esnettim; buna pek gerek olmasa da.
''Hız, Lina,'' dedim kendi kendime. ''Hızı düşün.''
Kıvanç'ın okuluna doğru olabildiğince hızlı koşmaya başladım.
En sonunda hala arabaların olduğu okulun otoparkına vardığımda rahat bir nefes aldım. Arkadaki araba sıralarının arasında yürüyerek okulu daha iyi görmeye çalıştım. Alçak binaların dışında öğrenciler dolanıyordu, öğle tatilinin sonunu beklediklerini umut ediyordum.
Dikkatimi yeniden arabalara yönelttim. Otoparkta birkaç siyah sedan vardı fakat sonunda en tanıdık geleni bulmaya başardım. Olabildiğince hızlı bir biçimde ona doğru yürürken, bir yandan da elbiseme çeki düzen verdim. Az önce bir mezarlıkta gözünü açmış olan bir deli gibi görünmediğime bir şekilde ikna olunca, Kıvanç'ın arabasının sürücü koltuğunun yanında durup kollarımı arkamda birleştirdim.
Kıvanç koltukta oturmuş, başını direksiyonun üzerine koyduğu kollarına dayamıştı .Sadece birkaç saniye sonra başını yukarı kaldırdı. Öğle güneşi yüzüne vurdu ve bir an şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.
Berbat görünüyordu; en azından Kıvanç gibi birinin görünebileceği kadar. Saçları dağılmış, göz altları kararmıştı ve iyi bir tıraşa ihtiyacı vardı. Fakat o gece mavisi gözler benimkilere kilitlendiğinde ve gülümsediğinde, kendimi mutlulukla iç geçirirken buldum.
Bekle, diyerek oynattı dudaklarını, sonra da yolcu kapısına yöneldi. Kilidin yukarı fırladığını ve kapının açıldığını duydum, böylece arabanın arkasından dolanıp içeri girdim. Kıvanç uzanıp kapıyı çekti.
Doğrulmadan önce, dudakları kulağıma tehlikeli bir mesafedeyken, ''Selam, Lina,'' dedi.
''Selam, Kıvanç.''diye mırıldandım. Ellerimi istedikleri gibi onun boynuna dolamaktansa sımsıkı kucağıma bastırdım. Kıvanç yerine kaydı ve esnemesini boş yere bastırmaya uğraştı. Bu çabası beni gülümsetti ve yeniden konuşmamız gereken şeye odaklanmama yardım etti. Darmadağın halini inceleyerek aşikar olan şeyden başlamaya karar verdim.
''Hımm, Kıvanç?'' Tişörtünü ters giydiğinin farkındasın değil mi?''
Gri tişörtüne baktı. ''Hah.Şuna bak.''
Hızlı bir hareketle tişörtünü başından çevirerek hızlıca çıkardı. Şimdi göğüsünü ve karın kaslarını açıkça görebiliyordum; bir anda nefes almayı unutuverdim. Tabii buda bir sorun değildi, ta ki nefesim tıkanana dek. Kıvanç benim bu mücadelemi gözünün ucuyla izledi ve tişörtünü yeniden üzerine geçirirken sırıttı.
Çaresizce toparlamaya çalıştım kendimi. En sonunda sakinleşmeyi başarıp, '' Bana ilk önce geçirdiğin gece hakkında konuşmamız gerekiyormuş gibi geliyor ,'' dedim.
Kıvanç güldü ve kirli sakalını kaşıdı. ''Tamam, o zaman ilk önce ben başlayayım. ''Bacaklarını ileri doğru uzattı, sonrada bana tuhaf, inceleyen bakışlarla baktı. '' Benim gecem... ilginçti.''
''Ne açıdan?''
''Yani ailem , büyük annemin akıl sağlığı hakkında uzun bir tartışmaya girişti. Ki onun deli olmadığından emin olan tek kişinin ben olduğumu düşünürsek bu ironik kaçıyor.''
Yüzümü astım. ''Üzgünüm.''
''Üzülme,'' dedi hüzünlü bir gülüşle. ''Herkesi akıl sağlığının yerinde olduğunu ikna ettikten sonra büyük annemin bana verdiği fena halde uzun vaazla karşılaştırılınca solda sıfır kalır bu.''
''Akşam yemeğine geç kaldığın için mi verdi vaazı?'' diye sordum umutla, budalaca; halbuki cevabı zaten biliyordum.
Kıvanç'ın gülümsemesi yumuşadı fakat yüzündeki ifade birazdan söyleyeceklerini belli ediyordu. ''Hayır, Lina. Bana senin hakkında vaaz verdi.''
Keskin bir nefes aldım. Sakin, dedim içimden. sakin ol.
En soğukkanlı sesimle sordum. ''Öyle mi? Peki ne dedi?''
Kıvanç acı acı güldü. ''Aileler genelde ne derki?'Ondan uzak dur, o tam bir baş belası.' Tabii ki bu durumda 'baş belası', sigara içen veya bir sürü pirsingi olan bir kızdan biraz daha farklı biri.''
Yine yüzümü buruşturdum. ''Yumuşatarak anlatıyorsun değil mi?'' Tutamasam da kapı koluna uzandım. ''Şunu benim için açabilirsen buradan defolup gider ve hayatını berbat etmeyi bırakabilirim...''
''Lina!''
Şuan'da buraya kadar yazabildim.^_^
Oylarınızı bekliyorum devamı sizlerin oylarına bağlı... :)))
Yorum atmayı ve oylamayı unutmaa !! :))))
![](https://img.wattpad.com/cover/59935730-288-k60716.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUH
Fantasy"SAF, DOKUNAKLI VE HAYALETLİ BİR AŞK HİKAYESİ Yine nehirde süzülüyordum. Ancak bu kez nefes aldığımda ciğerlerim , etrafımı saran çamurlu suyla dolmuyordu. Bedenim bu kâbustan önceki kadar hafifti hala. Nehirde süzülüyor , öfkeli akıntının sürüklem...