-Bölüm Yirmi Dokuz-

206 18 17
                                    

Ders bittikten sonra diğer öğrenciler bir sonra ki derslerine gittikten sonra Kıvançla beraber okulun arka bahçesine yürüdük.

Bir kaç saniyede bir Kıvanç elime hafifçe dokunuyor, koluma bir yukarıya bir aşağıya kıvılcımlar gönderiyordu. Dokunuşunun verdiği heyecan bir yana, kapısının ardında kütüphanenin bulunduğunu bildiğim ana binaya doğru bilerek yavaş yavaş yürüyordum.

"Biliyor musun?" dedi Kıvanç düşüncelerimi bölerek "İstemiyorsan bunu yapmak zorunda değiliz."

Yüzündeki ifade son derece doğaldı fakat ben böyle hissetmediğini biliyordum.

Kıvanç'ı yalnızca üç gündür tanıyordum. Buna karşın sözcükleri söylerken sesindeki tuhaf tonlamayı duyabiliyor, gözlerinde beliren düşünceleri görebiliyordum:Benim aksime kütüphaneye gitmek istiyordu. Benimle ilgili yeni bir şeyler keşfetmek, geçmişimin parçalarını birleştirmek istiyordu.

Haklıydı;bunu biliyordum.

Önceki gece Kayra ile konuşurken  "doğamın" yani ölmeden ve öldükten sonraki olduğum kişinin, öteki dünyada nasıl yaşayacağım konusunda elzem bir rolü olduğunu biliyordum.Bu yüzden bir daha Kayra ve Büyük anne ile yüzleşmeden önce, kendimle ilgili mümkün olduğunca çok şey bilmeye ihtiyacım vardı. İşin doğrusu kendime karşı tamamen dürüsttüm, bu günkü misyonun ne kadar önemli olduğunun farkındaydım.

Elbette bu Kıvanç'ın sevincini paylaşmam gerektiği anlamına gelmiyordu. Şimdi yanımda , görevimizden duyduğu heyecanla gerilmiş halde, inanılmaz yavaş adımlarla ilerliyordu. Gözlerindeki parlaklık ve mutluluk ile sallanan kolları , benim cenazeye yaraşır görünümümle çarpıcı bir tezatlık oluşturuyordu.

Ruh halim nasıl olursa olsun , Kıvanç'ın davranışından  gururumun okşanması normaldi.Yüzüme neşeli bir gülümseme yerleştirmeden önce iç geçirmemek için tuttum kendimi.

"Hayır, Kıvanç. Ben hazırım. Hadi gidelim."

Sözcüklerimin altındaki tedirginliği sezemeyecek kadar heyecanlı olduğu belliydi çünkü  bu berbat yalanım onu fazlasıyla tatmin etmiş gibi görünüyordu. Aniden durup bana daha da yaklaşırken   yüzüne bir ışık yayılmıştı.

"Gerçekten mi? Çünkü başka bir fikrim var. Yani bu yıllık meselesi işe yarayacak olursa."

"Öyle mi? Neymiş peki bu fikir?"

"Diyelim fotoğrafını bulduk;bu soyadı da bulduğumuz anlamına gelir.Yapmamız gereken tek şey , telefon rehberinde soy adına bakmak ve ta-da!Aileni bulduk. Sonuçta burası o kadar da büyük bir yer değil. Alışılmadık bir soy adın varsa , o soy adı da taşıyanlar büyük ihtimalle senin ailendir değil mi?"

Kıvanç bu çoşkulu konuşmayı bitirdikten sonra yutkundum. Bu fikri öğleden sonraki planlara bir katman daha kazandırmıştı; yeni bir beklenti ve korku.

"Bence...hmm... bence adım, adım gidelim olmaz mı ?" dedim titrek bir gülümseme ile.

"Tabii.Tabii, kesinlikle haklısın. Adım. Adım gidelim."

Bir kez daha beni kandıramamıştı. Ciddi görünse , başını sallarken kaşlarını çatsa da gözleri bu yeni fikrin heyecanıyla parıldıyordu.Arka kapıya doğru alelacele yürürken bu kez yüksek sesle iç geçirdim.

Okula girip tıpkı binalar gibi bana bir yerlerden tanıdık gelen koridorlarda ağır ağır  ilerledik ve çift kanatlı kapılara ulaştık. Camların ardında sıra sıra uzanan uzun kitap raflarını seçebiliyordum. Eteğimin kumaşına yapışıp onunla oynamaya koyuldum.

KAYIP RUH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin