-Bölüm Oniki-

211 51 6
                                    

''Bu konu da biraz dikkatli olmamız gerekecek değil mi?''

   ''Öyle mi?'' Bu soru gırtlağımdan fırlayıverdi. ''Gelecekteki buluşmalarımızı planlıyoruz...insanlar arasında ki öyle mi?''

''Elbette.'' Sabırsızca başını salladı ve aceleyle konuyu değiştirdi. ''Yani ben seni gerçekten görebilen tek kişi miyim?'' 

''Tek yaşayan kişi.'' diye düzelttim.

''Peki, diğer ölüler?''

    Sorusu ve içinde bulunduğum durumun kuralları konusunda hiç bir fikrim olmaması beni kaygı verici bir şekilde kendime getirdi. Çünkü bunun cevabını verebilecek tek bir kişi biliyordum. Kayra. Beni açıkca görebiliyordu ve bende artık onu görebiliyordum. Kayra, Kıvanç ile benim aramda yaşananların ''nasıl?'' ve ''neden?''lerini bana anlatabilirdi. Fakat onunla temas kurmayı düşündüğümde kendime kararlılıkla karşı çıktım. Kendime söz vermiştim, onu isteyerek çağıracağıma dair kehanetini asla gerçekleştirmeyecektim. Eğer becerebilirsem Kıvanç'ın Kayrayı öğrenmesine de izin verecektim. 

    ''Bundan emin değilim,'' dedim tedbirli bir şekilde . ''O konuda pek bir deneyimim olmadı.''

''Hımm.''Kıvanç, cevabımı kısa bir süre düşündü. Bu konuyla ilgili mutlaka cevaplaması daha zor  bir soru soracağını düşündüm ama tamamen farklı bir soruyla karşılık verdi.

    ''Sırf meraktan soruyorum, neden bana nasıl göründüğünü sordun? Dün birlikte köprüdeyken.''

Bu soruya da hazır değildim.Tek elimle ağzımı kapadım. ''Tanrım,Kıvanç, bunu gerçekten cevaplamak zorunda mıyım? Sözcüklerim boğuk çıkıyor, buram buram utanç kokuyordu. Fakat bana sabırsızca bakıyordu, böylece iç geçirip elimi ağzımdan çektim. ''Galiba nasıl göründüğüm konusunda hiç bir fikrim olmadığı için.''

Gözlerini kırpıştırdı. ''Gerçekten mi?''

''Şey, evet.''

''Yansıman yok mu?''

''Hayır, varsa da hiç görmedim. Yani ayna olmadan kendimi bir parça görebiliyorum. ''Aşağıya,kıyafetlerime,sonra da saçlarıma doğru baktım. ''Sadece yüzüm neye benziyor hatırlayamıyorum. Sanırım bir şekilde... unuttum.

''Vay be,'' diyerek soluğunu bıraktı.

''Biliyorum.'' Yeniden iç geçirdim. ''Fena halde utanç verici değil mi?''

Kıvanç bana cevap vermedi. Bunun yerine tamamen hareketsiz bir biçimde oturmayı sürdürdü. Konuşamayacak kadar utanmıştım, o ise bana sinirlerimi daha da harap eden bir ısrarla bakıyordu.

    Sonun da sessizliği bozdu. '' Dün sana güzelsin dediğim de yalan söylemiyordum.''

Vay be.

''Hmmm,'' dedim ve aniden eteğimin şeffaf tüllerin de inceleyecek çok ilginç bir şey buldum. Ona kısa bir bakış attığımda bana sırıttığını gördüm.

''Devam edeyim mi?'' diye sordu.

    Sesinde oyuncu bir ton duyduğuma yemin edebilirdim. Aynı anda kıkırdayarak zıplamak ve yerin dibine girmek istediğim göz önüne alınırsa olabildiğince doğal bir havayla omuz silktim. 

   ''Saçların koyu kahverengi ve dalgalı,'' dedi kayıtsızca, sanki bir dükkanın deposunda ki malları listeliyor du. ''Açık tenlisin ve burnunda çiller var. Gözlerin yemyeşil, tıpkı yaprakların rengi gibi. Ve dudakların...şey...dudakların çok güzel.''

KAYIP RUH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin