İnsan bazen kendine sözler verir. Bu sözler bazen umut verici ve bazen de hiç gerçekleşmeyecek kadar da umutsuzdur. Ben kendime hep sevdiğim insanla mutlu olacağıma dair söz verdim. Ama hayat tekrar bana, bazı gerçekleri yüzüme vurmuştu. Sanırım mutluluk benim için umutsuzdu.
Arabada çok derin bir sessizlik hakimdi. Teyzemden gelen mesajdan beri kimse tek kelime etmemişti. Yada bunun enin de sonun da başımıza geleceğini biliyorduk. Bilmiyorum.. Ama gerçekten zor bir durum. En sevdiğiniz çikolatayı yerken, ısırdığınız tarafta kurtçuk görmek gibi bir şeydi. Sevdiğim ne varsa tek tek boğazım da kalıyordu."Başlarım böyle şansa!"
Rüzgar'a doğru döndüğüm de direksiyonu sıkıyordu. Onun da sinirleri benim ki kadar bozuktu. Aklından ne geçiyor bilmiyorum ama o da olacaklardan korkuyordu. Korkusu, boncuk boncuk terlemesinden belliydi.
"Bunun olacağı belliydi zaten. Ne bekliyorsun ki?"
Sinirle bana doğru döndü. Sinirden gözleri kızarmıştı. Bu mesaj bana sakinlik, Rüzgar'a ise aşırı sinir yüklemişti.
"Bıktım artık anlıyor musun? Her şeyin bir bir başıma yıkılmasından bıktım!"
Kafamı tekrar yola çevirdim. Diyecek hiçbir sözüm yoktu. Ama Rüzgar her lafının sonunda bir kat daha bağırıyordu.
"Hep mi bunlar gelir bir insanın başına? Siktiğimin şansı!"
Radyoda kısık sesle çalan Believer şarkısının sesini açtım. Yaşadıklarım yada yaşadıklarımızı anlatıyor gibiydi. Acı beni hayata karşı daha inançlı, Rüzgar'ı ise daha sinirli yapmıştı. Evet, inanıyordum. Bir gün bunları bir hayalmiş gibi hatırlayacaktık. Ama o gün, bu gün değildi.
"Bu kadar bağırmana gerek yok. Sakin ol ve mantıklı davranmaya çalış. Belki de öylece bizi merak ettiği için geldi olamaz mı?"
Rüzgar sinirle tekrar döndü. Söylediğimin neyine sinirlenmişse tekrar bağırmıştı.
"Yağmur cidden sen salak mısın? Lan geri zekalı ikimizin birlikte olduğunu nereden biliyor? "
Haklıydı. Bizim birlikte olduğumuzdan sadece arkadaşlarımızın haberi vardı. O zaman gerçekten kötü bir şeyler olacak gibiydi. Ben olayların hiç bu yanından bakmamıştım.
"Peki bundan sonra ne yapacaksın?"
Aslında bu soruyu ben mi soruyordum yoksa kalbimde ki çöken hüzün mü bilmiyordum.
Rüzgar bir süre sessiz kaldı. Aklı karışmıştı. O da benim gibi bir belirsizliğin içine girmişti. Bu, aldığım cevapla pekişmişti.
"Ben...bilmiyorum."
Gülümsedim. Ben olsam aynı cevabı verebilir miydim? Bu kadar kolayca kaçmak...hiç adil değildi.
"Bunun benim için ne kadar zor olduğunu biliyorsun değil mi? Ben-"
Sinirle bağırdım. Her seferinde haksızlık çukurunda debelenmekten.. yorulmuştum.
"Yeter artık! Sen değil misin başına gelen her zorlukta küfür ile geçiştiren! Yada hep bencilliğin yüzüne kendini düşünmen. Bunu daha önce de yapmıştın Rüzgar.. Alışkınım ben. Senin saçma bahanelerini dinlemek istemiyorum! Zaten her kelimenin bir öncekinden hiçbir farkı yok!"
İçimde dolup taşan bir hissizlik vardı. Zamanla yontulmuştu bazı hislerim. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum artık. Canımı yakmaya başlamıştı bu sessizlik. Rüzgar sessizdi..Ben onun kalbinin neresindeydim? Yerim neresiydi..
"Belki de benden vazgeçmelisin..Yada çoktan vazgeçtin. Ama bu durum benim artık canımı sıkıyor. Arafta kalmak..bu hissi sen bilemezsin Rüzgar!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANYAK KUZENİM (Düzenleniyor)
Teen FictionBir film olsa aklımdan geçenler... Kesinlikle "Rüzgar'ın Yolu " olurdu. O yolların sonu hep bana çıkardı. O benimdi! Ve benim olana kadar da savaşacaktım! Çünkü Yağmur olmak bunu gerektirirdi. İmkansızın peşinde koşmak, aptal gibi davranmak yada...