"Bak," dedi Tolga uzaktaki bir masayı işaret ederek, "o kızı istiyorum"
İstiyorsan git al, amına koyduğumun salağı. Gelip niye bana gösteriyorsun?
"Ee?" dedim normal bir insanın yüzde üçü kadar çalışan beyninin yine nasıl saçma bir şey yumurtlayacağını merak ederek, onunla arkadaş olan beynime de küfrederek onu dinlemek için kendimi zorlamaya çalışıyordum.
"Eesi, benim güzel arkadaşım" dedi ve tekrar masaya bakmaya döndü, "Sen o kızı tavlayacaksın" dedi masayı işaret ederek.
"Sana peşkeş mi çekeceğim?" dedim kaşlarımı çatarak ve masaya bıraktığım boyunluğumu alıp masadan kalkmak için hareketlendim.
"Hayır be oğlum, sen onu alacaksın" diyerek tekrar masayı gösterdi.
Ah, şimdi masayı da işaret parmağını da sikecektim!
"Ben uzağı görmüyorum, geri zekalı. Bilmem kaç yılda bunu öğrenemedin mi?" dedim ve çantamdan gözlük kutumu çıkarıp sinirle gözüme taktım. Gerçekten ben bu salakla niye arkadaşlık ediyordum ki?
Hah, aynı evde ve aynı sınıftaydık da ondan. Bir de takım vardı tabi. İkimiz de okul takımında oynuyorduk ve işe yarayan tek kısım olan kasları ile etkileyici bir futbol zekası vardı.
"Hangi masa" diye tısladığımda bana kapı kenarındaki bir masayı işaret etti. Zaten o kısımda olan üç masadan sadece biri doluydu. İki kız oturuyordu kızlardan biri bir dergi ile ilgilenirken diğeri telefonuna bakıyordu.
"Hangisi?" dedim hala onlara bakarken. Yanımda homurdanıyor olsa da kızlara bakarken onu çok da sallamamıştım.
"Çirkin ve şişman olanı" dedi. Eh, madem onu istiyor, o zaman ben de güzel olanı alabilirdim. Çok da kötü bir anlaşma değilmiş demek.
"Emin misin?" dedim. Hoş, halimden memnuniyetsiz değildim ama Tolga görünüşe önem verirdi ve şu an benle aklınca dalga geçiyor olma ihtimali yüksekti.
"Bak, Derin, yani şu anda dergiyle ilgileneni ben alacağım, tamam mı? Ama yanındaki sansar kılıklı şey onun etrafında etten bir duvar gibi. Ve benim ona yaklaşmam için onun devre dışı kalması gerek. Bunun için de sana ihtiyacım var. Sen onu tavlayacaksın. Ben de bu kısımdan sonra oyuna gireceğim, hızla koşup kızı tavlayacağım ve sonra da ikimiz de rahata kavuşacağız. Yani, o sansara çok uzun süre katlanmak zorunda değilsin. Bu yakışıklılıkla onu hemen tavlayacaksın ve bom! İşte bu kadar" diyerek gülümseyerek bana bakıyordu.
Bu çocuk salaktı.
"Benim bundan çıkarım ne olacak?" dedim gözlüğümü çıkarırken. Onun gülümsemesi bir anlığına bozulsa da tekrar gülmeye başladı.
"Kız sana en büyük ödül olacaktır" dedi ve büyük bir kahkaha attı. Sonra da tekrar ciddi bir hal aldı, "arabalarımdan birini alabilirsin" dedi düz bir şekilde ama sonra tekrar sırıttı, "tabi bir aylığına"
Bu dediğine güldüm. Zengindik. Onda olduğu kadar bende de araba vardı elbette ama onun arabalarından birini almak beni biraz eğlendirmişti.
"Tamam ama" dedim elimi uzatırken, "bir isteğim daha var" diye ekledim, o gülerek elimi sıktığında. Zaten ne desem kabul edecek gibi bir hali vardı.
"Bir ay boyunca toplu taşıma araçlarını kullanarak okula gidip geleceksin"
Dediğim şeyle beraber bir anlığına bozulsa da daha sonrasında tekrar pişmiş kelle gibi sırıtmaya devam etti.
"Kabul"
Dediğimi kabul etmesiyle beraber benim yüzüm de gülmeye başladı. Elbette onunla eğlenemeyecek olsam bunu kabul etmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkı Da Yemiş -Night Serisi 2
ChickLit"Şişman ve çirkin olan her kız hikayenin sonunda güzelleşir. Ana düşünce bu" Tabi, genel olarak. Bilirsiniz, bazı kızlar güzeldir. Bazıları da popüler. Bazılar ise patatestir. Şirin mi şirin bir patates. İşte bizim de sevimli sansarımız, ah pardon...