Arabayı okulun otoparkında park ettiğimde çalan telefona bir umut, Çağdaş'tır diyerek uzansam da büyük bir hayal kırıklığı bana girdi.
Evet, Çağdaş'ın beni taktığı falan yoktu.
Hele de vize haftasına girmek üzere olduğumuzu var saydığımız zaman.
Tabi, hala bir hafta vardı ama muhtemelen şimdiden çalışmaya başlamıştı benim küçük sansarım.
Tolga'nın beni aramasını gözümü devirirken meşgule atıp telefonu iki bacağımın arasındaki koltuk kısma atıp sağ kolumu da Demir'in koltuğunun arkasına takıp geri geri park etmeye devam ettim.
Ben park etmeyi henüz bitirdiğimde bu sefer de Demir'in telefonu çaldı. Demir çalan telefonu cevaplarken arka koltuktan sırt çantamı aldım ve ikimiz aynı anda arabadan indik.
Demir telefonla konuşup bir yandan da şaşkınca bana bakarken kaşlarımı çatıp ona bakmaya başladım. Kim bilir benim üzerimden nasıl bir muhabbet dönüyordu.
Telefonu kapadıktan sonra bana döndü Demir ve derin bir nefes bırakıp anlatmaya başladı.
"Tolga aradı da," dedi ve başını kaşıyıp sağına soluna baktı ve sonra devam etti.
"Çağdaş kantindeymiş" dediğinde kaşımı çattım. Bana söylemeye çekindiği şey bu muydu yani? Çağdaş kantindeymiş? Hepsi bu?
"Ve?" dedim devamı olduğu belli olan cümleyi duymak adına. O da derin bir soluk daha çekti içine. Sonra da söyledi.
"Yanında biri daha varmış ve ders çalışıyorlarmış" dediğinde bu sefer meraktan değil sinirden kaşlarım çatılmıştı. Sakinleşmek adına derin bir nefes alıp tek kaşımı kaldırıp ona döndüm.
"Kız mı erkek mi?"
"Kim abi?" dediğinde sadece durup kaşlarımı çattım ve kollarımı göğsümde bağladım. Bu kadar saçma soruyu Tolga bile sormazdı yani!
"Erkek, abi" dediğinde onu bırakıp hızlı adımlarla kantine doğru ilerlemeye başladım. Pasolara geldiğimizde Demir bana yetiştiğinde kartımı çıkarıp okuttum. Demir de benle beraber geçtiğinde önüme geçti.
"Ben de senle gelsem olur değil mi, abi?" dediğinde çatılmış kaşlarımda bir oynama yapmadan ona baktım.
"Dersin yok muydu senin? Dersine geç kalırsan Çağdaş beni öldürür" dediğimde yutkundu.
"Peki, abi de" dediğinde bir şey söylemesine izin vermeden ilerleme devam ettim. Bu arada da Tolga'yı aradım. İkinci çalışta açılan telefonda onun konuşmasına izin vermeden konuşup kapadım.
"Kantinden çık! Takımdan kimse varsa onlar da çıksın!"
Onın cevap vermesine izin verdiğim için sonucu bilmesem de yapacaklarına emindim. Şu an kimsenin beni engellemesine ihtiyacım yoktu. Avımı tek başıma yemeye niyetim vardı hatta.
Kantinin önüne geldiğimde beni bekleyen Tolga'yı gördüğümde bir anlığına koluma yapıştı. Daha önce de dediğim gibi işe yarayan tek şeyi kasları olan biri olarak elbette ki beni durdurdu.
"Abi valla bir şey yok ortada. Sakin sakin ders çalışıyorlar. Ben dalga geçecektim, yoksa Çağdaş bir şey yapacak bir kız değil" dediğinde gözlerimi devirdim. Bu çocuğa salak demekte be kadar da haklıymışım meğer.
"Yavrum, Çağdaş'tan şüphe eden mi var? Çağdaş yanına yanaşan adamı keser yine de ben ondan hoşlandığımı söylerken yaklaşmasına izin vermez. Burada problem o it ve diğerleri. Şimdi kız onlara ders anlatsın diye yavşayacak itler! Ben varken bununla uğraşan o kız mı olsun?" dediğimde kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkı Da Yemiş -Night Serisi 2
Literatura Feminina"Şişman ve çirkin olan her kız hikayenin sonunda güzelleşir. Ana düşünce bu" Tabi, genel olarak. Bilirsiniz, bazı kızlar güzeldir. Bazıları da popüler. Bazılar ise patatestir. Şirin mi şirin bir patates. İşte bizim de sevimli sansarımız, ah pardon...