Bölüm 32
Annabelle, boşalan tepsiyi ayakları ile itekledikten sonra sırtını duvara verdi ve sakinleşmek için derin bir iç çekti.Deri kalıntıları ve yumurta çorbası doyması için yeterli olmamıştı ama biraz da olsa kendine gelmesini sağlamıştı. Tanrı'ya, verdiği her şey için dua ederken kafasını da duvara yasladı. Bu mağaraya geldiğinden beri dilinden dualarını hiç eksik etmiyordu. Ve şuna kesinlikle inanıyordu ki Tanrı onu koruyordu.
Mağaranın içindeki pis kokudan korumak için kapattığı burnunu özgür bıraktıktan sonra inleyerek yan tarafında duran bakır bardağa doğru uzandı. Boğazı tahriş olmuştu ve bu canını fazlasıyla acıtıyordu.Aklına Elena'yı doğururken çektiği doğum sancıları gelince yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Elena, Annabelle'in karnındayken çok yaramaz bir bebekti.
Annabelle titreyen elleriyle bakır bardağı ağzına götürdükten sonra temiz olup olmadığını bilmediği suyu yudumladı ve yüzünü buruşturdu. Suyun tadı iğrençti. Kan ile karışık metalik tat boğazını yakınca istemeyerek de olsa yere tükürdü ve bardağı eski yerine koydu.
Burada ona çok kötü davranıyorlardı.Bu yüzden buna şaşırmamalıydı. Melek yüzlü şeytan Ebe Cassandra tam bir pislikti. Annabelle dikkatini dağıtmak için karanlığa alışan gözleriyle bacaklarını inceledi. Dizlerindeki çizikler ve morluklar net bir şekilde seçilebiliyordu. İçinden Drexanian'a ve Cassandra'ya her zamanki gibi lanetini okudu. İstese onların dediği her şeyi rahatlıkla yapabilirdi ama bunlara katlanmasının tek bir nedeni vardı: Elena. Kızını onlara satmayacaktı. Elena'ya babası gibi ihanet edemezdi. Çünkü Elena bir nebze olsa da ona umut ve güç veriyordu.
Elena.
Bunu ona borçluydu. Kızı olmasa muhtemelen şu anda ölmüş olurdu. Sadece Elena'nın varlığı onu bu hayata bağlıyordu.
Annabelle Elena ile iletişime geçmek için rüyaları kullanıyordu. Birkaç kez kızının rüyasına girip Elena'ya Tiberaux ormanını, pamuk şeker yaratıklarını ve yaşadığı mağarayı göstermişti. Ama Elena mağarayı bir mezarlık olarak düşünmüştü ve bunun üzerinde fazla durmamıştı. Kız haklıydı. Kendisi de böyle rüyalar görse bunun bir kabus olduğunu düşünürdü ve rüyaları geçiştirirdi.
Annabelle 20 yıldır kızının zarar görmemesi için bu mağarada yaşıyordu. Mağara gerçekten de Elena'nın düşündüğü gibi bir katakompa benziyordu. Drexanian ve Cassandra Elena'ya yapacakları işkenceleri burada Annabelle üzerinde deniyor böylece Elena'nın nerede olduğunu ve ne yaptığını öğrenebiliyordu.
Annabelle işkencenin onların hoşuna gittiğini ikilinin gözlerindeki kıvılcımlardan anlayabiliyordu. Birine acı çektirmek onlara zevk veriyordu.Pislikler diye tekrarladı içinden. Buradan kurtulduktan sonra ikinci işi kesinlikle onlardan intikamını almak olacaktı. Açtı. Ama ilk önce Elena ile buluşacaktı. Ardından ise Cassandra ve Drexanian'a yaptıklarının bedelini ödecekti.
Fakat bunların hayallerini kursa da ne yazık ki enerjisi kaçmak için yeterli gelmiyordu.Her denemesinde bayılıyordu ve kendisini yine bu mağaranın içinde buluyordu.
Ayrıca bu mağaraya gelmesine sebep olan kişi yanlış tanıdığı kocası oluyordu. Bencil kocası Elena'yı terk edip Gölge engelden kurtulmak için Annabelle'in bedenini ölü ruhlar denizindeki ruhlardan biriyle takas ederken Drexanian buna engel olmuştu. Ve Annabelle'i hayata döndürmüştü. Bunu yapmasının nedeni belliydi: Annabelle'i kullanarak işaretsiz bebeğin yerini tespit edecekti.Drexanian'ın yardımcısı olan Cassandra bebeği Julian'a teslim etmişti.
Drexanian da bunu öğrenir öğrenmez Annabelle'i işte bu mağaraya hapsetmişti ve işaretsiz bebeği bulup onu büyüyene kadar izlemeye karar vermişti. İstese bebeğin güçlerini o zaman da ele geçirebilirdi ama kız büyüdüğünde ve tılsımı elde ettiğinde ikisi birlikte Morilda'nın kehanetlerinden birini gerçekleştirebilirdi.
Drexanian ve İşaretsiz'in ortak bebeği yeryüzündeki en güçlü bebek olabilirdi.
Drexanian da bebeğini öldürüp onu ölü ruhlar denizindeki ruhlara teslim ettiğinde ise bu güçler adamın bedenine geçebilirdi.
Ama bu gerçekleşmeyecekti.Annabelle buna asla izin vermeyecekti.Yıllardır hiç yaşlanmadan burada yaşıyordu. Bugüne kadar kızını korumuştu. Pes etmek gibi bir niyeti de yoktu.
Damarlarında dolaşan güçlerinin varlığını tekrar hissettiğinde kaşlarını çattı.Normal olmayan bir şeyler vardı. Cassandra ona sınırlı enerji sağlayacak kadar yiyecek veriyordu ama şu anda kendisini hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu.
Güçlüydü. Hem de normalden fazla güçlüydü.
Yoksa dedi içinden Annabelle.Elena tılsımı ele geçirince kendisi de mi sınırsız güçlere ulaşmıştı?
Bu muhtemeldi çünkü Evercus Tılsımı düşünüldüğünden daha güçlü bir bağ taşıyordu. Annabelle, Ebe Cassandra'nın dersindeyken pek çok kez Evercus özünü üretmişti. Bu özleri hasta annesini iyileştirmek için yapıyordu ama annesi bunları hiç kullanmıyordu. Çünkü özün bazı yan etkileri vardı ki gerginlik te bunlardan birisiydi. Özü kullanan kişinin ruh hali alışma sürecinde bazı değişimlere uğruyordu ama kişi ileride öz ile tamamen bütünleşiyordu ve duygularını yeniden kontrol edebiliyordu.
Annabelle gerçek dünyaya döndüğünü belli etmek için kafasını salladı. Şu anda bunları neden düşünüyordu ki? Önünde düşünecek daha önemli bir konu vardı. Eğer tılsımın gücü onda da işe yarıyorsa buradan şimdi kurtulabilirdi.Değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARETSİZ
FantasyYıllar önce,Pasifik okyanusunun bilinmeyen köşelerinde başkanlığını Victor Morcam'ın yaptığı Morcam Adası kaynağı da kendisi gibi bilinmeyen bir nedenden dolayı 5 parçaya ayrılmıştı. Fazla bir can kaybı olmasa da insanlar bunu işledikleri günahların...