Bölüm 37 - Denize düşen Deniz Yılana Sarılırmış

34.6K 2K 62
                                    

"Şimdi yüzündeki şu salak ifadeyi sil."

"Kusura bakma Kerem, sana tiksinmeden bakamıyorum."

Direksiyonda duran sağ elini saçlarına götürüp şeklini düzeltti.

"Zevk almaya çalış derim Deniz. Çünkü kaçınılmaz. "

Kucağımda duran çantamı koluma geçirirken arabanın kapısına dokundum.

"Sadece benim meselem değil. Kenan amcaya sözüm var. Bir taşla iki kuş ama ikisi de değerli. "

Cümlesini arkamdan tamamlamışken ben çoktan arabadan çıkıp kapıyı çarpmıştım. Dışarısı gerçekten soğuktu, iliklerime işlemesi sadece birkaç saniye sürdü. Her an kar yağabilirmiş gibiydi. Ama bu aylarda pek yağdığı görülmezdi tabi.

Kerem hızla arabasını kilitlemiş yanımda bitmişti.

O benim "tutsak" olduğum günlerde okula gelmiş Berkay ve Onurla insanlara ayağa kalkışına ilişkin hikayeler anlatmışlardı. Tam olarak ne olduğunu bilmiyordum ama meğer hastalığı psikolojik temelliymiş. Ne olduğunu bilmediğim zırvalık bir şoktan sonra Kerem bacaklarını hissetmeye başlamış. Aslında bir süredir fizik tedaviye gidiyormuş ama kesinleşmeden söylemek istememiş. Hikayenin ne olduğu beni zerre ilgilendirmiyordu. Ama birkaç gündür çevremde gezdiği için Kerem telefonda arkadaşlarıyla konuşurken duyuyordum olanları.

"Üşüdüysen sarılabilirim. "

"Aklından bile geçirme!"

"Şimdilik öyle olsun."

Elim kolum bağlıyken yapabileceğim tek şey derslerimi düşünmekti. Ben de aklımı günlerdir onlara veriyor böylece çıkmaz şeyleri boşuna düşünmemeye çalışıyordum. Ama şimdi Emre veya Ali ile yüz yüze gelmeme dakikalar belki de saniyeler kalmıştı.

Kerem'in anlaşması çok netti. Tutsaklığımın bitmesi için babama karşı referans oluyordu. Çünkü babam herhangi birine onun işlerinden bahsetmemden korkuyordu. Belki polislere bile onu şikayet edebileceğimi düşünüyordu. Haksız da sayılamazdı zaten benzer bir hedefim vardı sonuçta. Sonuç olarak kendi kızını eve de kapatamayınca yanıma bekçilik için Kerem'i vermişti. O da bunu yapmak için tek bir şey istiyordu; sözünü dinlemem.

İçeri girdik ve insanlar neşeyle Kerem'e selam veriyordu. İnsanlar hala onu ayakta görmeyi normalleştirmemişti. Ayrıca bu dedikodular için güzel fırsattı. Bir de okula benimle gelince daha da dikkat çekmişti. Çevremizi sarmaları çok sürmedi.

Malesef babam da bana doktor raporu almıştı. Sadece okula birkaç kere gelip sınavlara girecektim. Tabi ki Kerem'in gözetiminde. Babam ve özel doktoru nasıl bir şey uydurup da okulu buna ikna etmişlerdi henüz bilemiyordum.

"Sen de solgun görünüyorsun Deniz her şey iyi mi?"

Bana samimi samimi bu cümleyi kuran kız Burcuydu. En son Ali ve Emre ile ilgili haber yapmış ve onların hastane hallerini paylaşmıştı. Ben de onu yaka paça hastaneden atmıştım. Dolayısıyla bu cümleyi beklemiyordum. Şaşkın şaşkın "İyi..." dedim. Kızlar Keremle konuşuyorken ben de sessizce saatime baktım.

"Deniz?"

Başımı kaldırdım. Ali mükemmel kahverengi gözleriyle karşımdaydı. Kızlar Ali'ye bakarak çekildi ve Kerem tek adımla yanıma gelip kolunu omuzuma attı.

Ben daha hiçbir şey söyleyememişken "Aa Ali merhaba. Naber?" dedi yavşak yavşak.

Zaman durmuş gibiydi. Ali'ye "lütfen durumu anla!" bakışları atmaya çalışıyordum. Çevrede bizi izleyenlerse durumu daha da kötüleştiriyordu.

Sokak DövüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin