Sahip olabileceğimin en iyisiydin sen,siz ve ben şimdi sizleri kaybediyorum...
Arabayı sürerken sessizce küfürler savuruyordum.Ona nasıl böyle olmasına izin verdim.Onu..onu kaybedemem.
Hızla virajları aşarken olay yerine daha hızlı gidebilmek için dua ediyordum.Oraya vardığımda etrafta büyük bir kaos hakimdi.Paparaziler,polisler,ambulans,vinç bir sürü kişi oradan oraya koşuşturuyordu.Beni gören paparaziler soru yağmuruna tutmaya başladılar ''Neden buradasınız Bay Styles?'' ''Tanıdığınız biri mi Bay Styles?'' gibi daha bir kaç saçma soruyu umursamadan bariyerden atladım.
Parçalanmış arabanın parçaları bütün yolu kaplamıştı ama henüz ondan bir iz yoktu.Aşkımı gerzek yönetim sayesinde kaybediyordum.Ondan hiç bir iz yoktu hala.Polislerden biri beni durdurduğunda sonunda tanıdık birini görmenin mutluluğunu yaşadım.''Merhaba Tim'' ''Merhaba Harry'' Tim bizim konser zamanlarımızda korunma görevimizi üstlenirdi sadece çok yoğun ve ZORLU organizasyonlarda çalışırdı.Tedirgin iç sesimi susturmak için tekrar Tim'e döndüm ''Durum nedir o arabada benim için çok önemli biri vardı'' dediğimde yüzü sararmaya başladı titrek bir sesle ''Sadece hala arabaya sıkışmış bir şekilde olduğunu biliyorum.Onu kurtarmak için çok çabalıyorlar.''Kalp atışlarımı ritmi artarken gözlerim dolmaya başlamıştı bile suçluluk bütün vücudumu ele geçirirken ağlamamak için dudaklarımı ısırdım.
Hızla vincin önünde doğru koştuğumda arabanın içine sıkışmış Bell'i gördüm.Başı kanıyordu,kollarında kesikler vardı,gözleri kapalıydı.Dudakları bile güzel rengini kaybetmişti.Bembeyaz yüzüne dokunabilmek için her şeyimi feda edebilirdim.Vinçtekiler arabayı yavaşça kaldırmak için çabalarken grubun kalanı ve Lea gelmişlerdi bile.Lea deli gibi ağlıyordu Niall ve Liam onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı.Zayn ve Louis birbirlerine yaslanmışlardı ve gözyaşlarını akıtmamak için kendileriyle savaşıyorlardı.Liam yanıma geldiğinde dağılmış durumdaydım.Yavaşça yere çökerken o da yanıma çöktü.''Dostum..'' diye söze başladığında dakikalardır tuttuğum gözyaşlarım yanaklarımdan akmaya başlamıştı bile. ''Neden Liam..Neden sadece beni dinleyip geri gelmedi?Neden ağlıyordu?Neden bu aptal virajlardan bu kadar hızlı geçiyordu?O taşın yolun ortasında ne işi vardı?'' hıçkırıklarım artarken Liam bana sarılmıştı.Liam yavaşça boğazını temizledi ve bana bir peçete uzattı peçeteye uzanırken konuşmaya başladı ''Öncelikle sana söylemem gereken çok önemli bir şey var ama sakin olman gerekiyor Harry'' başımı onaylar anlamda salladığımda derin bir nefes aldı ''Cara bu gün Bell ile konuşmuş.Ona ikinizin birlikte çok mutlu olduğunu Bel'in bunu bozmasına izin vermeyeceğini söylemiş ve ayrıca medyaya da senin ona evlenme teklif ettiğin haberini yaymış'' dediğinde sinirden derin derin solumaya başladım.Bebeğimizi ve Bell'imi benim Isabell'imi kaybediyordum.O Cara'yı bütün bu karmaşa bittiğinde öldürecektim .
Onun soluk ve cansız gibi görünen bedenini -sonunda- arabadan çıkardıklarında hepimiz saatlerdir oturduğumuz yerlerden hızla kalktık.Ambulansa bindiğimde ona müdahale etmeye çalışıyorlardı.Kan grubu,ilaç alerjileri gibi daha bir sürü soru soruyorlardı.Çoğunun cevabını biliyordum.Hızlı hızlı onlara söylerken ağlamamak için dudaklarımı ısırıyordum.
Saatlerdir bu boş koridorda ondan bir haber bekliyoruz.Ne bir doktor ne de bir hemişre gelip bir şey söylemiyor.Benim onu görmeye ihtiyacım var,onun kokusuna ihtiyacım var,benim en çok ona ihtiyacım var.O olmadan ben ne yapardım ki.O benim gün ışığım,o benim yer çekimim,o benim gökkuşağım,o benim sahip olduğum renklerden en parlağı,en güzeli ve en özeli Hayatımdaki gerçek tek şey.Benim gerçekten çok sevdiğim tek şey.O benim umudum ve eğer onu kaybedersem kendmi de kaybetmiş olurum.Biz onunla daha evlenecektik.Kızımızı kucağımıza birlikte alacaktık.O yine hep beni sevecekti ben yine hep onu sevecektim.Ona daha onu sevdiğimi bile söyleyememişken onu kaybedemem.Henüz onu kaybedemem...
''Hastanın yakınları siz misiniz?'' diyen boğuk ses düşüncelerimi böldü heyecanla ayağa kalktığımda stresten kasılmış kaslarım karıncalanmaya başladı.''Evet doktor bey ben onun erkek arkadaşıyım'' diye öne atıldım.''Öncelikle söylemem gereken şeyler var bay Styles,Bayan Abigailçok kan kaybetmiş ve çok ciddi darbeler almış,bu hayati değerlerini çok kötü etkilemiş.Tanrı'ya şükür bebek iyi durumda ama hastamız için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.İnanın bana kendinizi olacaklar için hazırlamanız gerekiyor.Onu o şekilde görmeye hazırlanmanız gerekiyor''
''Ne şekilde doktor bey siz ne saçmalıyorsunuz'' diye gürlediğimde sesim boş koridorda yankı yaptı.Niall sıçrarken Lea söze atıldı ''Tanrı aşkına konuşsanıza''
''Bayan Abigal’in durumu şu an kritik uyanabilir veya uyanmayabilir,durumu hakkında kesin bir bilgimiz yok ama siz kendinizi olabileceklerin en kötüsüne hazırlamalısınız’’
Sinir ve üzüntüyle önce yumruğumu duvara geçirdim daha sonra kimseyi umursamadan yere çöktüm.Bakışlarım donuklaşırken yanaklarımdan süzülen gözyaşlarımı hissedebiliyordum.Onu kaybedebilirdim.Onu,bebeğimin annesini,her zaman sevdiğim ama sürekli kırdığımı,her şeyimi…Onu kaybetmeye hazır değilim henüz hazır değilim.Onsuz ben nasıl yaşayabilirim ki?Kendimi korkunç hissediyorum.Hepsi benim yüzümden..
Saatlerdir oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım ve gözlerimi araladım, içimdeki boşluk hissi anlatılmazdı, hala hastanenin boş koridorlarında ondan bir haber bekliyoruz .Lea Niall’ın kucağında uyuyakalmış,Niall ve Liam ağlıyorlar hala.Zayn ve Louis ise ortak eve gidip bizler için giyecek bir şeyler alacaklarını söylemişlerdi.O zamandan beri onları görmedim.
Yoğun bakımın olduğu koridora ilerlerken kalın camın arkasından onu aradım. Parlak mavi gözlerini görememek canımı yakıyordu.Yüzü hala bembeyazdı ve kollarından bir sürü boru vardı.Kalp atışları düzenli görünüyordu.En son onun kalp atışlarını hissettiğim gün onu son öpüşümdü.Kuş kanadı gibi hızla çarpan kalbini hissetmeyi seviyordum.O gün o kalp atışlarını hissetmeye ihtiyacım vardı.Onu öptüğümde yine kalp atışları hızlanmıştı.Tıpkı benimkiler gibi.
Ona olan aşkımı kelimeler ifade edemez.Cümleler,paragraflar yetersiz kalır.Bir romana bile sığmaz ona olan hislerim.Öyle uçsuz bucaksız ki canımı yakıyor.Öyle büyük ki ona olan aşkım günden güne beni daha çok küçültüyor.Beni daha savunmasız bırakıyor.Öyle büyük ki ona olan bağlılığım istesemde kopamıyorum ondan ve öyle güçlü ki ona olan bağımlılığım bir tiryaki misali vazgeçemiyorum ondan.
Aptal yönetim yüzünden ayrılmak zorundaydım ondan.Yoksa o da ben de çok daha fazla acı çekecektik.Ya da bu o zaman için benim kendimi avutma şeklimdi.Yönetim ondan bir bebeğim olduğunu öğrendiğinde çıldırdı.Bana tehditler savurdular,gruptan atmakla bile tehdit ettiler.Anlaşma bitene kadar ona bir şey belli etmeyecektim ama onları oyaladığımı anladılar.Bu yüzden Cara’yı benim evime hatta bizim evimize yolladılar.Eğer onunla birlikte olmazsam Bell’e zarar vermekle tehdit ettiler onun duygularını incitmek o kadar korkunçtu ki kendimden nefret ettim.Onun o hayal kırıklığına uğramış yüz ifadesi hala gözlerimin önünde.Ve birkaç gün önce döndüğünde artık kocaman olmuş karnıyla ne kadar da sevimli görünüyordu.Bir kız..Bizim bir kızımız olacaktı ama yönetim yüzünden bütün bu hayalimden vazgeçmek zorunda kaldım.Onlardan nefret ediyorum.Onu sürekli yüz üstü bıraktığım için kendimden nefret ediyorum.Keşke şimdi gözlerini açsa bana bağırsa benden nefret ettiğini söylese yumruklar atsa..Keşke gözlerini açsa…Benden nefret etse de olur ama o mavi gözlerini bir kez daha görmeye ihtiyacım var.Çünkü onlarsız ben bir hiçim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Torn
FanfictionKüçük kalp atışlarıyla başladı her şey kelebek kanatları gibi atıyordu küçük kızın kalbi kıvırcık saçlı gamzeli çocuk için.Küçük kız nereden bilebilirdi hayatının aşkını o yaz tatilinde tanıyacağını.Ve o çocuğun her şeyi olabileceğini?Ona sahip olab...