Dudaklarım dudaklarıyla hareket ederken onu ne kadar özlediğimi hissettim.Tekrardan.Ona olan öfkem ve şehvetim ortaya çıkarken alt dudağımı emmeye başladı.Sertçe kendimi çektiğimde yüzündeki şok olmuş ifadeyi gördüm.Hızla ayağa kalktım ''Bir daha sakın bunu tekrarlamaya çalışma Harry'' diye tısladım ve hızla odadan uzaklaştım.
Kapıyı kapattığımda kapıya yasladım ve öpücüğün üzerimde yarattığı sarhoşluğu atmaya çalıştım.Onun yatağa tekme atıp küfür ettiğini duyabiliyordum.Kafamı salladım ve banyoya ilerledim.Yüzüme soğuk su çarptığımda biraz daha kendime gelmiştim.Aynada dağılmış görüntümü düzeltip çocukların yanına indim.Cara Harry'nin kucağında oturuyordu,Liam ve Dani fısıldaşarak bir şeyler konuşuyorlardı,Louis kitap okuyordu Zayn ve Niall'da oyun oynuyorlardı.Odaya girdiğimde Harry ve Cara'nın bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.Louis ile göz göze geldiğimizde yanına oturmamı işaret etti.Ona doğru ilerlerken ortamın gerginliğini hissedebiliyordum.
Bu ortamdan kurtulmak için Harry'nin gelişiyle aklımdan tamamen çıkan Niall'ın hediyesini odada unuttuğum aklıma geldi.Hızla merdivenlere yöneldim.Odaya ilerlerken bıraktığım yerden hediyeyi aldım.Aşağıya indiğimde Harry ve Cara yoktu.
Mutlulukla gülümseyip çocukların yanına ilerledim.Niall'a hediyesini uzatırken ''İyi ki doğdun Niallerrrr'' diye bağırmayı unutmadım.Herkes neşeyle gülümserken Niall hediyesine saldırdı.Onun için yaptırdığım yıllarca saklayabileceği yiyecekleri görünce mutlu mutlu gülümsedi.''Sen bu dünyadaki en iyi arkadaşsın!! Kimse bana yıllarca saklayabileceğim lazanya almamıştı!!!'' diye mutlulukla bağırırken çocuklar da kahkahalarını tutamıyorlardı.Niall bana sıkıca sarıldı.Onun kucaklamasına karşılık verirken gülümsemekten yanaklarımın acıdığını hissediyordum.
Niall hediyesini alıp odasına çıktığında ben de bahçeye çıktım.Tam bahçe kapısında Harry ve Cara'nın bağırış seslerini duydum.Hızla bahçeye çıkarken Cara ile göz göze geldim.O ses tellerini zorlayacak şekilde çığlık atarken Harry onu umursamıyormuş gibi telefonuyla ilgileniyordu.Bizim kavgalarımızı düşünmeden edemedim.Biz hiç böyle değildik.Onunla kavga etsek bile hemen barışırdık.Tamam hemen olmasa bile en kısa zamanda barışırdık.Ama onlar bir dargın bir barışık bir şekilde bu ilişkiyi sürdürüyorları.Bu bana çok saçma geliyor.Sizce de öyle değil mi?Yani sevdiğiniz birine şu an Cara'nın Harry'e bağırdığı gibi bağırmazdınız.Cara'nın sesi kulaklarımda yankı yaparken düşünebildiğim tek şey buradan uzaklaşmak istediğim oldu.
Anahtarlıktan arabamın anahtarlarını alıp arabama ilerledim.Buraya geldiğimde kiraladığım küçük arabamla dolaşmaya başladım.Londra sokaklarında saatlerce arabayla dolaştım.En son biraz acıktım ve Harry'le en sevdiğimi kafeye ilerledim.Bu eskiden -bana evlenme teklif ettiği gün- geldiğimiz bir yerdi.Eski evimizden bir kaç sokak ötedeydi.Onunla oturduğumuz masanın boş olduğunu gördüğümde burukça gülümsedim.Onunla geldiğim yerler onunlayken ki tadı vermiyordu.Onsuz olmak istemiyordum ama ondan bu kadar nefret ederken onun olamazdım.
Menüdeki en küçük porsiyonu sipariş ettikten sonra sokaktan geçen insanları izlemeye başladım.Basık Londra sokaklarında ne kadar umursamazca yürüyorlardı.New York'ta gökdelenlerden nefes alamazdınız ama Londra hiç öyle mi.Bu şehir benim için çok önemli.Yani burası her şeyin başlangıcı.
Yemeğimi yedikten sonra kahve söyledim ve telefonumla oynamaya başladım.Karşıma birinin oturduğunu siluetinden anladım.Telefondan hızla kafamı kaldırdığımda Cara'yı görmek şok olmama sebep oldu.Yüzünde anlayışlı bir gülümseme vardı.''Merhaba Isabell'' dedi içten bir gülümsemeyle.Şaşırmış ifademle ''Bell,Sana da Merhaba Cara'' dedim.Bana tekrardan gülümserken üzerimdeki şoku hala atabilmiş değildim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Torn
FanfictionKüçük kalp atışlarıyla başladı her şey kelebek kanatları gibi atıyordu küçük kızın kalbi kıvırcık saçlı gamzeli çocuk için.Küçük kız nereden bilebilirdi hayatının aşkını o yaz tatilinde tanıyacağını.Ve o çocuğun her şeyi olabileceğini?Ona sahip olab...