Değişim sadece saçmalıktan ibaret. Bunu yaşadığım onca olaydan sonra anlamam biraz benim aptallığım sanırım. Ona olan aşkım gibi.
Ona açıklama fırsatı tanımadan odama dönerken koridorda kahkahalar atan Zayn beni görünce duraksadı. "Hey Bella" diye arkamdan bağırırken bir an önce buradan gitmem gerekli diye düşünmeden edemiyordum. Eşyaların canı cehenneme sadece Darcy'i alıp gitmem lazımdı.
Zayn kolumu sıkarken dayanamayıp bağırdım "Lanet olsun! Bırak kolumu! Rahat bırakın beni!" sesim koridorda çınlarken benimle iş birliği yapıp akmayan gözyaşlarıma minnet ettim. Burada değil, şu an değil.
Kolumu kurtardığımda hızlıca kapıyı kapattım. Odayı kitledikten sonra Darcy'nin kıyafetlerini topladım. Kıyafetlerimi de toplayıp odaya hızlıca göz attım. Resepsiyonu arayıp bu gece kalmayacağımı söyledim. Hesabımı odama getirmelerini rica ettikten sonra telefonu kapattım. Otelin telefonundan havaalanını arayıp ertesi gün için ayırdığım biletimi iptal ettim. Atlanta'ya bilet aldığımda biraz rahatlamıştım.
Telefonumu toptan kapatıp Darcy'i uyuttum. Üzgün olduğumu anlamış gibi beni üzmedin hızlıca uyudu. Kapı tıklatıldığında kendimi gergin hissediyordum.
Bana oteli tanıtan bellboy geldiğinde gülümsedim. Ona oteldeki hesabımı ödeyip fişi aldım. Bana bir taksi çağırmasını rica ettim. Odayı son kez kontrol edip çıkmaya hazırlanırken yine kapı çaldı. Onlardan biri olduğunu düşünüp kapıya ilerlemedim.
Kapıyı yumruklayıp "Şu lanet kapıyı açar mısın?" diye bağırdığında Darcy uyanmasın diye dua ettim. Bir kaç kez daha bağırdığında başka odalardan şikayet aldığı için kapımdan uzaklaştı. Rahatlamış bir şekilde odadan çıktım. Bellboy yine eşyalarımı taşıdı. O bavullarımızı taksiye yerleştirirler ben de odanın anahtarlarını resepsiyona verdim. Her şey yolunda gitmişti. Ta ki onu otelin kapısında görene kadar. Gergin görünüyordu. Üzgün değil. Üzgün değil, hem de hiç değil.
Onu görmezden gelip kapıya ilerlerken göz ucuyla onun bana doğru geldiğini gördüm. Adımlarımı hızlandırıp taksiye ulaştığımda o daha merdivenlerdeydi. Darcy'i kontrol edip arabanın kapısını açtım. Arkamdan bağırdı.
"Hey! Bekle!"
Onu umursamayıp hızla arabaya bindim. Şoföre bakmadan "Havaalanı" diye mrıldandığımda o da hızla arabayı çalıştırdı.
Yol boyunca Darcy'i izledim. Havaalanına geldiğimizde Darcy hala uyuyordu. Hemen biletimi alıp giriş işlemlerimi hallettim. Bavullarımızı teslim ettiğimde uçağın kalkmasına 5 dakika vardı. Yerime yerleşip Darcy'i daha rahat bir pozisyona getirdim. Kucağımda rahtladığı için mırıldanıp elimi sıktı. Onun bu sevimliliğime gülümserken yanımda oturan çocuk bana gülümsedi. Ona kibarca gülümsediğimde boğazını temizledi. "Merhaba" dediğinde sırıtışını büyüttü. Ben de sırıttım.
"Merhaba"
Uzun süre konuştuktan sonra adının Jamie olduğunu öğrendiğim çocuk gerçekten tatlıydı. Kibardı.
Darcy uyandığında etrafına gülücükler saçıyordu. Olanlardan habersiz gülücükler atarken Atlanta'ya varmamıza yarım saat kalmıştı. Jamie Darcy'i kucağına alıp onunla oynamaya başladı. Darcy'nin kahkahaları uçakta yankılandı. Çok güzel gülüyordu. Jamie onunla oynamaya devam etti. Onu kucağıma aldığımda uçak inişe geçmişti. Pilot son duyurularını yaptıktan sonra uçağın indiğini hissettim. Jamie bana dönüp
"Bella nereye gideceksin?" dedi.
Bir süre düşündükten sonra "Bir otel sanırım bilmiyorum Jamie" dediğimde bunu bekliyormuş gibi gözleri parladı.
"Benimle gel." dediğinde gülümsedim. Onu tanıyalı bir saat olmuştu.Ona güvenebilir miydim?
"Seni yemem Bella, sadece Darcy'nin ve senin güvenli bir yerde olduğunuzdan emin olmak istiyorum." Dediğinde gülümsedim. Bu tavrı güvende hissettirmişti. Uzun zamandır hiç olmadığı gibi.
"Tamam Jamie, seninle gelirim."
Kim bilir belki de hayatımın en doğru kararını vermiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Torn
FanfictionKüçük kalp atışlarıyla başladı her şey kelebek kanatları gibi atıyordu küçük kızın kalbi kıvırcık saçlı gamzeli çocuk için.Küçük kız nereden bilebilirdi hayatının aşkını o yaz tatilinde tanıyacağını.Ve o çocuğun her şeyi olabileceğini?Ona sahip olab...