14

2.1K 173 26
                                    

13.

O günlerin hatırası zihninde uçuşurken Cevriye'nin gözleri doldu.

"Haşim Bey daha çok gençken üzücü bir olay yaşanmıştı," diye başladı. "Büyük Bey, nur içinde yatsın, sevgisiz bir adamdı. Gerçi burada benden daha eski olanlara göre karısının ölümünden sonra o hale gelmişti ancak ben beyin, küçük oğluna gösterdiği ilgisizliği bir türlü affedemiyorum. Haşim Bey'in kendisinden beş yaş büyük bir ağabeyi vardı. İnan bana onu tanımak istemezdin. Babasının daima ondan yana çıkacağını bilerek Haşim Bey'e hayatı zindan ederdi.

Büyük Bey sadece onunla ilgilenirdi. Ona her şeyi bizzat öğretmek isterdi. Üstelik bunun için zorlardı da. Haşim Bey ise babasına yaranmak için çırpınıp dururdu ancak hiçbir başarısı kabul görmedi. Her şeyi kendi kendine öğrenmek zorunda kalmıştı ancak isteksiz ağabeyine göre çok başarılıydı. Ölünün ardından konuşulmaz ama ağabeyi onu hep kıskanırdı.

Günlerden bir gün Büyük Bey, ava çıkmaya karar verdi. Yanına tabii ki gözde oğlunu almıştı. Haşim Bey'in arkalarından bakışını bugün bile hatırlıyorum. Ben bu çocuğa yapılan haksızlığa sessizce gözyaşı dökmekteydim ancak o güçlü biriydi. Genç tayı Kor'a atladı ve peşlerine düştü. Doru atının sırtında dimdik otururken nasıl da asil görünüyordu."

Kadın hatıralara dalmıştı. Sanki zihninde o günü yaşıyor gibiydi. Hanım sessizce dinlerken kadının duraksamasından hoşlanmadı. Merak ve endişe içinde kıvranıyor, Haşim'e yapılan haksızlık karşısında saf bir öfke hissediyordu. Ancak kadın tekrar başladığında sesinin çok farklı bir tınıya büründüğünü fark etti ve aklındaki tüm düşünceler uçup gitti.

"Kor, bir saat sonra döndüğünde yalnızdı. Dörtnala gelişinin sarsıntısı, herkesi yollara dökmüştü. Hayvan can havliyle uluyordu. Tüylerinin kızılına karışan kan, bedeninde parlıyordu.

Telaşla atın peşine takılan kalabalık, korkunç bir ganimetle döndü. Getirildiklerinde Orhan Bey ve babası için çok geçti. Haşim Bey yaşıyordu ancak feci şekilde yaralanmıştı. Domuzun omzunda açtığı yaradan o kadar çok kan kaybetmişti ki kendine gelmesi bir hafta sürdü. Birçokları onun da yaşamayacağını söylemişlerdi ancak beyimin sağlam bir bünyeye sahip olduğunu biliyordum. Günler ve geceler boyunca yatağının başında dua ederek bekledim.

İyileşti. Ancak orada nasıl bir vahşet yaşandığını hiç kimseye anlatmadı. Bu olaydan geriye iki mezar ve bir de beyimin omuzundaki yara kaldı."

Hanım ağladığının farkında değildi. Merve'yi konuşmaya teşvik etmemesi gerektiğini anlamıştı. Pandora'nın Kutusu'nu açtığını nerden bilebilirdi ki! Yine de Haşim'in geçmişine dair bir şeyler öğrenebilmiş olduğu için mutluydu. Artık en azından onun neden böylesine katı bir mizacı olduğunu biliyordu. Öte yandan hafızasını zorlayınca bahsi geçen yara izini hayal meyal gördüğünü anımsamıştı. Genç adam odun kırarken ensesinde, bedeninin kalanına nazaran daha açık renk olan bir bölge olduğunu görmüştü. Ancak aralarındaki mesafe çok uzundu ve Hanım o sırada, genç adamı yarı çıplak görmenin getirdiği şoku yaşıyordu.

Haşim odun kırmayı bitirdiğinde kasları sızlıyordu. Ancak durup dinlenmedi. Bir başka yorucu işin peşine düştü ve hava kararana kadar da eve dönmedi.

Geldiğinde iç avlunun ışıklarla bezendiğini ve uzun masaların kurulduğunu gördü. Oradan oraya koşuşan insanların arasından sıyrılarak odasına çıktı ve kendisini duşa attı. Hanım ortalıkta görünmüyordu. Belli ki odasında hazırlanıyordu.

Yemek için geri döndüğünde herkesin masalardaki yerini aldığını ve onu beklemekte olduğunu gördü. Gelini de oradaydı. Yüzünde anlaşılmaz bir ifadeyle en öndeki masada tek başına oturuyordu. Geldiğini fark eden herkes gibi o da yerinden doğruldu ve ellerini önünde birleştirerek bekledi. Haşim, oturmalarını işaret ederek ilerledi ve kendileri için hazırlanan masaya vardı. Diğerleri oturmuştu ancak Hanım hala bekliyordu.

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin