19.
Genç kadın beş ay sonra yedi haftalık hamile olduğunu öğrendi. Bu haber sevinçle dolup taşmasına neden olurken aynı zamanda içine bir korku da salmıştı. Kendi kendine, Haşim'in onu asla bırakmayacağını, o sözleri sarf ederken sadece onun iyiliğini düşündüğünü tekrar edip duruyordu. Ancak nedense korkulu düşünceler üretip duran beynine ket vuramıyordu. Ve çok mantıksız olduğunu bilse de her gece Allah'a ona bir kız vermesi için dua ediyordu. Oğlu olana kadar Haşim'in onu bırakmayacağına kendini inandırmıştı. Öte yandan öğreneli bir hafta olmasına rağmen hala genç adama haber vermiş değildi. Kabuslarına giren o anı, elinden geldiğince ertelemek istiyor ancak bu sırada da geçen her yeni günle birlikte biraz daha geriliyordu.
Haşim, Hanım'ın hamile olduğunun farkındaydı. Delişmen karısı, son zamanlarda tam da huysuz bir kısrak gibi davranıyordu. Öte yandan gelgitlerle doluydu. Etrafı ateşe verdiği bir anın ardından duyguları birden yön değiştirip onun gözyaşlarına boğulmasına neden olabiliyordu.
Genç adam sabırlıydı tabii. Yani çoğu zaman. Hanım bazen kendisini öylesine mantıksızca şeyler için üzüyordu ki Haşim onu kızdırmak zorunda kalıyordu. Gözyaşları yerine kıran kırana bir kavgayı tercih ederdi. Gerçi bu gidişle evde vazo ya da biblo gibi kırılgan hiçbir eşya kalmayacaktı. Hanım, hırsını ondan çıkarmayı başaramayınca çoğunu bizzat seçip yerleştirdiği eşyalara yöneliyordu. Narinlikleri değerli olduklarını gösteriyordu ancak genç adamın gözünde değildi. Yeryüzündeki hiçbir şey karısından daha değerli değildi onun için. Kendisine zarar vermesinden ciddi anlamda korkmasına rağmen ona hiç engel olmamıştı. Hatta bir seferinde ilginç bir olay yaşadılar.
Genç kadın tek başına kahvaltı yapıyordu. Saat onu geçmişti. İlk zamanlar güne Haşim'le birlikte başlamaya çalışmıştı. Ancak bunu yaptığında akşam yemeğinde uyuklamaya başlıyordu ve Haşim onu yatağına kadar kucağında taşımak zorunda kalıyordu. Bu sebeple erken kalkma yasağı almıştı. Gerçi hala zaman zaman bu yasağı delmeye çalışıyordu ama... Henüz sonuçta bir değişiklik yaşanmış değildi.
Öte yandan bir süredir kahvaltı yapma 'zorunluluğu' da getirilmişti. Haşim'den tembihli olduğu belli olan Cevriye, genç kadının tabağını kendi elleriyle dolduruyor ve koydukları bitene kadar da başında nöbet tutuyordu. Hanım haşlanmış yumurtadan hiç haz etmezdi. Ancak tam da şuanda olduğu gibi zorla yutmak durumundaydı. Bir keresinde yumurtayı çaktırmadan peçetenin arasına sıkıştırmaya kalkmıştı. Bir yandan da yaşlı kadını lafa tutuyordu. Evet, kadının yaşlı olduğu doğruydu ancak gözleri bir şahininki kadar keskindi. Hanım daha henüz bir sonraki cümlesine geçemeden başına dikilmiş ve tabağına yeni bir yumurta koymuştu.
Hanım bunun haksızlık olduğunu düşünüyordu. Kendisi kahvaltı etmezken genç adamın ona bu zorunluluğu getirmeye hakkı yoktu. Nadiren şahit olduğu üzere genç adam sadece kahve içer ve hiç oyalanmadan güne başlardı.
Hanım, yarısına kadar geldiği yumurtanın kalanı için bir şeyler yapıp yapamayacağını düşünür ve çaktırmadan Cevriye'yi gözlerken Haşim'in uşağı, elinde bir deste zarfla salona girdi. Genç kadını "Afiyet olsun, hanımım," diye selamlarken gelen postayı ayırmaya çalışıyordu. Tam bir tur attıktan sonra desteyi üçe ayırdı ve ince olanını genç kadının masada duran elinin yanına bıraktı. "Bunlar size."
Ardından Hanım'ınkilerden sadece biraz daha kalın olan bir diğer desteyi Cevriye'ye uzattı. "Bunları Merve'ye verirsin. Yalnız bu sefer dikkatli olsun da ödeme tarihlerini kaçırmasın. Geçen sefer beyimi yatıştırana kadar akla karayı seçtim."
"Merve dersini aldı, merak etme," diye yanıtladı Cevriye ancak bakışlarını Hanım'dan ayırmamıştı.
"Her neyse," diye geçiştiren uşak geri döndü. "Yapacak çok işim var."
Uşak destenin geri kalanıyla çıkarken genç kadına küçük bir baş selamı verdi ancak Hanım kendisine seslenince dönmek zorunda kaldı.
"Haşim Bey birazdan gelir. İstersen onları ben verebilirim."
Aslında bu bir öneri değildi, genç kadın elini buyurgan bir tavırla uzatmıştı ancak adam desteyi genç kadına getirmek gibi bir girişimde bulunmadı.
"Buna gerek yok, hanımım. Beyim postalarla ilgilenmez."
"Bu da ne demek?" diye sorgulayan Hanım'ın kaşları çatılmıştı. "İçlerinde önemli haberler olabilir."
"Önemli olanlarını ayırdım zaten," diye yanıtlayan uşak sıkıntılı görünüyordu. Gerçekten acelesi mi vardı yoksa ondan bir şey mi saklıyordu, emin olamadı Hanım.
"Peki geri kalanlarını ne yapıyorsun?" derken sesinin hafifçe yükseldiğini hissediyordu.
Uşak omuz silkti. "Beyim onları yakmamı söylemişti ancak bir yararı olmayacağını bilsem de biriktiriyorum."
İşte bu, genç kadını ciddi anlamda şaşırtmıştı.
"Bunları da diğerlerinin yanına mı götürüyorsun?" diye sordu adamın elindeki desteyi işaret ederek.
Uşak onaylayınca genç kadın yerinden kalktı ve ona doğru ilerledi. "O halde beni de götür."
Cevriye öne çıkıp önce kahvaltısını bitirmesi gerektiğini hatırlatmışsa da Hanım itiraz kabul etmedi ve şaşkın uşağın peşi sıra salondan çıktı. Evin ardiye olarak kullanılan odalarından birine girdiklerinde uşak ilerledi ve büyük bir kolinin önünde durdu. Kolinin içine yerleştirilen küçük kutularla bölmeler oluşturulmuştu. Hepsi ağzına kadar doluydu.
"İşte burada, hanımım," dedi uşak ve geri çekildi. "Sizce de onları yakmalı mıyım?"
"Göreceğiz," diye yanıtlayan Hanım, yere oturdu ve kutuları tek tek çıkarmaya başladı. "Elindekileri bırakıp gidebilirsin," diye seslendi adama. "Benim işim uzun sürecek gibi görünüyor."
Gerçekten de öyle oldu. Genç kadın sayısı yüze yaklaşan zarfı tek tek açtı ve içeriğine göz attı. İstifleme, işini kolaylaştırmıştı ancak burada çok fazla posta vardı. Kocasının bunları neden açmadan attığına anlam verememişti ancak buna kafa yoracak halde değildi. Zira postalardan çoğu şu ya da bu etkinlik için davetiyeydi. Bu kadar çok yere davet edilirken Haşim neden münzevi hayatını seçmişti ki? Yaz-kış demeden neredeyse her hafta bir toplantıya katılımı beklenmişti ancak son aylarda genç kadının da şahit olduğu üzere Haşim hiçbirine gitmiyordu. Hatta tenezzül edip davetiyeleri açmamıştı bile. Hiç ziyaretçilerinin olmamasına şaşmamalıydı!
Genç kadın tam da o günün tarihini taşıyan bir nikah davetiyesi bulunca Haşim'in onu da bu münzevi hayatına kattığını fark etti. Evlendiklerinden beri hiçbir etkinliğe katılmamışlardı. Genç kadın annesi ve yakın arkadaşlarıyla mektuplaşıyordu ama hepsi buydu. Annesi geçen ay iki günlüğüne ziyaretine gelmişti. Onun arkasından da arkadaşı Binnur gelmişti ancak kalmamıştı. Bunda Haşim'le tanışmasının etkisi olduğunu düşünüyordu Hanım. Zira o günden beri arkadaşından aldığı iki mektup da endişe yüklüydü.
Bu koskoca evde kendini oyalayacak bir şeyler buluyordu tabii ancak aslında çok yalnızdı. Ancak Haşim bu şekilde davranmaya devam edip onu bu, yeni insanlarla tanışma fırsatı bulabileceği etkinliklere götürmezse nasıl arkadaş edinebilirdi ki? O artık evli bir adamdı. Bu konularda eşinin de söz sahibi olduğunu hiç düşünmemiş miydi?
Genç adamın bu tavrının altında yatan neden, onun buraya fazla alışmamasını istemesi olabilir miydi? Hanım bilmiyordu ancak öğrenecekti. Genç adamın gür sesiyle kendisine seslendiğini duyabiliyordu. Yanına geçmiş ve geleceğe doğru yakın tarihleri olan birkaç davetiye aldı ve uygun adımlarla genç adamın sesine doğru yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOR
RomanceAilesinin biricik prensesi olan Hanım'ın tozpembe hayatı, evlenmek zorunda olduğunu öğrenmesiyle birden altüst olur. Onunla evlenmek isteyen kart zamparayı vazgeçirmek için yola koyulan Hanım, kendini birden hiç bilmediği bir yerde etrafı cehennem z...