14.
Haşim karanlık odasında uzanarak dışarıdan gelen gürültüleri dinledi. İnsanlar ortalığı toparlarken bir yandan da bağırıp çağırarak konuşuyor, birbirleriyle şakalaşıyordu. Hanım'ın, geçtiği yeri aydınlatan delişmen ruhu, etkisini onların üzerinde de göstermişti. Genç adam kendisi için huzurlu bir hayat istiyorsa onun iplerini sıkı tutmalıydı. Ancak hiçbir koşulda ruhunu örselemek istemiyordu. Hanım, çok genç, çok saftı. Hiçbir duygusunu içinde tutmayı başaramıyor, hayatı uçlarda yaşıyordu. Kendisi ise tıpkı genç kadının söylediği gibi soğuk, kalpsiz adamın tekiydi. Üstelik başka nasıl olunur, bilmiyordu.
Adamlar işlerini bitirince gece sessizliğe büründü. Şimdi sadece koridorun sonundaki odadan Hanım'ın hafif adımlarının sesi geliyordu. Bu gece evde yalnızdılar. Uşağı bile ihtiyaçlarını karşılamak üzere yanına gelmemişti. Öte yandan bu, beyhude bir çabaydı zira Haşim, bu gece evliliklerini tamamlamayı düşünmüyordu. Tabii bu kararından vazgeçmemek için çaba sarf etmek zorunda olduğunu inkar edemezdi. Kendini yorgun düşürmek için elinden geleni yapmıştı ancak yararı yoktu. Onu istiyordu. Ancak Hanım, artık karısıydı ve genç adama düşen sadece biraz sabırlı olmaktı. İlk birlikteliklerini, genç kadın bu ruh hali içindeyken yaşayamazlardı. Ona en azından bu gecelik zaman tanımalı, kendisini toparlayıp evlilik fikrine alışana kadar beklemeliydi. Nasıl dayanacağı ise muammaydı.
Hanım, aşçının yemekten önce odasına bıraktığı alışveriş poşetlerini karıştırdı ve giyecek bir şeyler aradı. Kadın gecelik olduklarını söylemişti ancak açıklama yapmamıştı. Onun da göz atacak fırsatı olmamıştı. Şimdi ise bunu daha önce akıl etmiş olmayı diliyordu. Bunları kim seçtiyse çıldırmış olmalıydı! Yüzü kıpkırmızı bir halde siyah bir geceliği omzundaki iplerden tuttu ve yukarı kaldırdı. Ah Allah'ım! İçlerinde şeffaf olmayan yok muydu?
Sonunda utancını bir kenara bırakması gerektiğine karar vererek içlerinden birini seçti ve üzerine geçirdi. Yine de aynadan uzak durmayı tercih etmişti. Sabahlığının kuşağını bağlaması ise gecelik seçmesinden bile daha zor olmuştu. Elleri titriyordu. İçine çektiği sakinleştirici nefeslerin de yararı olmuyordu. Üstelik birinde kendini kaptırarak tüm havayı çekmiş olmalıydı ki neredeyse boğuluyordu.
Son bir nefes alarak odasından çıktı ve seri adımlarla genç adamın odasına yöneldi. Etrafta hiç ses yoktu ancak koridor boyunca ilerlerken birine rastlarsa utancından öleceğinden son derece emindi. Kapıya vardığında kimseye rastlamamıştı ancak bedeni sarsılıyordu. Haşim, bir zebani gibi karşısında beliriverdiğinde bile böylesi bir korku duymamıştı.
Kendini mantıksız davrandığına dair azarlayarak titremesini kontrol altına aldı. Son bir derin nefesin ardından kapıyı usulca açtı ve bir bilinmeze doğru adım attı.
Haşim, arkasındaki kapının açıldığını duyduğu sırada gömleğini çıkarmak üzereydi. Uyuyamayacağını bilse de en azından soyunup uzanmak istemişti. Kasları ağrıyordu. Gömleğini tekrar üzerine geçirerek döndüğünde karşısında kararsız bir tavırla dikilen Hanım'ı buldu.
"Burada ne arıyorsun?" diye sorarken genç kadını istemsizce baştan aşağı süzmüştü. Bu gece beyniyle bedeni ayrı tellerden çalıyordu.
Hanım, rahatsızca kımıldandı. "Tam olarak ben de bilmiyorum ama bana bakarken yüzündeki o somurtkan ifadeyle kaş çatmaya devam edersen geri gideceğim," diye çıkıştı usulca. "Bilmeni isterim ki, üstümdeki, benim seçeceğim türden bir kıyafet değil. Rica ederim hoşnutsuzluğunu asıl muhatabına yönelt."
Haşim, dikkatini toplayarak onu söylediklerine odaklanmaya çalıştı ancak anlam veremedi. Neden neredeyse düşüp bayılacakmış gibi görünüyordu? Onun, üzerindekinden hoşlanmadığını mı sanıyordu? Bu nasıl da imkansız bir düşünceydi böyle! Genç adam bulunduğu noktada kalabilmek için kendisiyle gerçek bir savaş veriyordu. Sonra genç adamın kafasına dank etti. Bu onların düğün geceleriydi. Ve masumu, kendisini bekleyen gecenin gerginliği içindeydi.
"Odana dön," diye buyururken genç adamın sesi boğuktu. Yaşadığı hayal kırıklığını bastırmaya çalışıyordu. "Bu gece seninle yatmayacağım," diye açıkladı, genç kadının korkusunu giderme isteğiyle. Alınmaması gerektiğinin farkındaydı. Hangi bakire olsa ilk gecesinde tedirginlik yaşardı.
Açıklaması işe yaramış olmalıydı zira Hanım şuanda korkmuş değil öfkeli görünüyordu.
"Hakaretlerin burama kadar geldi artık!" diye bağırdı, elini boğaz hizasına getirerek. Ardından döndü ve kapı tokmağına uzandı.
"Hanım!" diye seslendi Haşim. Kadın duraksadı ancak ona dönmedi. Genç adam sabır dileyerek tekrar seslendi. "Buraya gel."
Genç kadın ağlamak üzereydi. En azından şuanda ona eziyet etmeye ara verse olmaz mıydı! Ama ondan bunu beklemek, deveden bale yapmasını istemekle aynı şeydi. "Huysuz ayı," diye mırıldanarak döndü ve genç adama doğru ilerledi. İki adım kala durduğunda bakışlarını hala yerden kaldırmamıştı.
"Bana bak," derken genç adam sabırlıydı. Aralarındaki anlaşmazlığın çözüme kavuşmasını istiyordu. Genç kadın başını kaldırınca bir çift zümrütle karşılaştı Haşim. "Sana hakaret etmedim," dedi usulca. "Sen benim karımsın, bunu yapmak aklımdan bile geçmez."
"Öyle mi?" diye karşı çıktı genç kadın. "Sana bir oğlan verdikten sonra gidebileceğimi söylerken aklından ne geçiyordu peki? Ya bu gece benimle yatmayacağını söylerken?"
Haşim onun yanaklarının kızarmasını hayranlıkla izledi ancak öfkeden mi yoksa mahcubiyetten mi olduğuna karar veremedi.
"Bunları hakaret olsun diye söylememiştim," diye belirtti sakince. Ama genç kadının öfkesini körüklemekten başka işe yaramamıştı.
"Buradan bakılınca hiç de öyle görünmüyor! İnsan karısına böyle şeyler söylemez," diye çıkıştı Hanım. Tabii ki bilemezdi, daha önce hiç evlenmemişti ancak böyle olması gerektiğine inanıyordu.
Haşim'in kaşları kalktı. Ortadaki apaçık gerçeğe inanamıyor gibi bir hali vardı. "Benimle yatmak istiyor musun?" diye sordu.
"Ben senin karınım ve sana çocuk vermek benim görevim," dedi Hanım çenesini öne çıkararak. Aslında itiraf etmesi gerekirse bunu daha önce hiç düşünmemişti ama yanıtının Haşim'i memnun edeceğini umuyordu. Öte yandan hiç de öyle olmadı.
"Odana dön, Hanım," dedi tekrar Haşim ve onu yok sayarak banyoya yöneldi. Amacı sadece ondan uzaklaşmaktı. Ancak genç kadın pes etmeye niyetli değildi. Ona yetişip önüne geçti ve kapıyla arasına set çekti. Şimdi bedenleri birbirine değiyordu.
"Seni uyarıyorum," dedi Haşim geri çekilmeye çalışarak ancak Hanım kollarına yapışarak uzaklaşmasına engel oldu. Genç adama sessiz bir cesaretle bakıyordu. "Kendime güçlükle hakim oluyorum ve buna daha ne kadar devam edebileceğimi bilmiyorum. Eğer biraz olsun aklın varsa bu odayı hemen terk edersin."
Bu bir emir değil uyarıydı. Ancak Hanım umursamadı.
"Senden korkmuyorum," diye karşılık verirken gözleri cesurca parlıyor, genç adama meydan okuyordu.
Haşim sadece küçük bir an daha dayanabildi. Ardından kollarını genç kadına dolayarak onu yukarı kaldırdı. "Göreceğiz," diyerek meydan okumasını kabul ederken dudaklarını, dudaklarına iştahla bastırdı.
�4�ƑŢ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOR
RomanceAilesinin biricik prensesi olan Hanım'ın tozpembe hayatı, evlenmek zorunda olduğunu öğrenmesiyle birden altüst olur. Onunla evlenmek isteyen kart zamparayı vazgeçirmek için yola koyulan Hanım, kendini birden hiç bilmediği bir yerde etrafı cehennem z...