26

1.5K 118 15
                                    

24.

Hanım, artık iyiden iyiye yüzünü göstermekte olan güneşle birlikte ruhunun da aydınlanmakta olduğunu hissediyordu. Yeryüzü ısınmaya başlarken yarası da kabuk tutmaya başlıyordu. İstediğini alana kadar tam olarak iyileşemeyeceğinin farkındaydı ancak buna fazla kafa yormuyordu. Haşim'in onu sevdiğini biliyor, kalbinin içinde, derinlerde bir yerlerde bunu hissediyordu. Belki onunki gibi büyük bir aşkla değildi ancak kocası onu seviyordu. Sarf ettiği çabaya bakıp da bunun aksini düşünmek mümkün değildi zaten. Ama keşke yapmasaydı. Keşke bu kadar üstüne düşmese, onu mutlu etmek için böylesine çırpınmasaydı. O zaten mutluydu. Gerçekten. Biraz buruk bir mutluluktu hissettiği ancak genç kadın onun varlığıyla bile mutlu oluyordu zaten. Herhangi bir şey yapmasına gerek yoktu ki!

En sevdiği koltuğunda oturmuş, üç yüzüncü olması muhtemel olan yeni patiğe başlarken bunları düşünüyordu işte genç kadın. İlk sıranın son ilmeğine gelmişti ki yanındaki pencerenin altına bir arabanın yanaştığını duydu. Elindeki örgüyü kenara bırakırken şaşkındı. Arabalar hiçbir zaman evin bu kadar yakınına gelmez, avlunun girişindeki cebe park edilirdi. Doğrulup perdeyi araladığında üstü açık, pespembe bir araba buldu karşısında. Haşim sürücü koltuğundaydı ve kendisine gülümseyerek el sallıyordu. Sonra onu yanına çağırdığını belli eden bir hareket yaptı ve montuyla beresini de üstüne almasını işaretlerle anlattı.

Genç kadın iki dakika sonra Haşim'in işaret ettiğinden daha sıkı giyinmiş şekilde dışarı çıktığında arabanın kapının önünde olduğunu gördü.

"Aman Allah'ım, ne şeker şey!" diye çocukça bir sevince kapılarak yakından bakmaya yönelince Haşim de arabadan indi ve genç kadınla yan yana geldi.

"Demek beğendin?" derken yüzünde rahatlamış bir ifade vardı.

"Şunun tatlılığına baksana, nasıl beğenmem!" Parıldayan boyasında parmaklarını gezdirdi. "Gıcır gıcır, yeni gibi!" dedi, sonra genç adama döndü. "Yeni mi?" Eğer bakışlarını biraz daha kaldırıp gözlerine baksa genç adamın bakışlarındaki muzip pırıltıyı görebilirdi. Ama o, kocasının gülümseyen dudaklarına odaklanmıştı. O güzelim dudakların böyle kıvrıldığını o kadar nadir görüyordu ki son zamanlarda.

"Galeriden buraya ne kadar yol yapabildiyse o," dedi Haşim, sırıtarak. Hanım'ın henüz anlayamadığının farkındaydı. Ya da yanlış anladığının.

"Bu dünya tatlısı şey senin mi yani?" diye sordu heyecanla.

Haşim yalancı bir gücenmişlikle yanıtladı. "Kadınım," dedi dudakları titreşerek. "Sence de bu renkte ve bu kadar minik bir arabanın içinde biraz komik durmam mı?"

"Öyleyse..." diye başlayacak oldu Hanım, kaşlarının arasında ince bir çizgi oluşturarak. Ancak Haşim onun devam etmesine izin vermeyerek sabırsızlıkla araya girdi.

"Onu senin için aldım. Ehliyetini alıp araba kullanmayı öğrenene kadar şoförlüğünü ben yapacağım ama o senin."

Hanım önce arabaya ardından genç adamın dudaklarına baktı. Haşim'in gülümsemesi şimdi beklenti dolu bir hal almıştı.

"Bir tur atabilir miyiz öyleyse?" diye rica etti. "Teşekkürlerimi sunmadan önce test etmek istiyorum," diye takılmadan da edememişti. Aslında kendine biraz da zaman kazandırmak istiyordu. Kocasıyla ciddi bir konuşma yapmalarının zamanı gelmiş de geçmişti bile.

Haşim, yanı başında oturan karısının apaçık beğenisini görebiliyordu ancak içinden bir ses bir şeylerin yolunda olmadığını fısıldıyordu. Belki de paranoyaklaşmıştı. Hatta aklını tamamıyla kaçırmış bile olabilirdi. Hanım, halinden son derece memnun görünüyordu.

KORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin