Profesör

108 24 2
                                    


Yaser'i daha önce hiç bu kadar panik ve şaşkınlık içinde değildi. Yaser, Doğan'ın kapıyı açıp içeriye girmesini bile fark edememişti. Düşünceli gözlerle sağında bulunan büyük kahverengi panodaki gazete kupürlerine bakıyordu. Düşüncelerinin arasında o kadar kaybolmuştu ki Doğan'ın seslendiğini bile duymayacak kadar derinlerdeydi. İkinci kez seslendiğinde ağır ağır Doğan'a baktı. Ağırlaşmış göz kapaklarını yavaşça kaldırarak, masanın önünde bulunan siyah renkteki sandalyeyi işaret edip Doğan'ın oturmasını istedi. İçerideki ağır duman Doğan'ın öksürmesine sebep olmuştu. Cebinden tütün poşetini çıkartıp sarmaya başladı. Tütünün ağır kokusu odanın her tarafını sarmıştı.
Sardığı sigarayı ağızına götürerek, ''İşin içinden bir türlü çıkamıyorum'' dedi. Ardından ellerini başının arkasına alarak homurdanmaya başladı.
'Nasıl, nasıl, nasıl...'

 'Bu cinayetlerin bugüne kadar çözülmemesi demek, her geçen gün bizim için kayıp demek. Kaybedilen her gün ise başarısızlık...'
Yaser sigarasını kül tablasına koyarak yavaşça arkasına yaslandı. Doğan ile göz göze geldiği anda o titreyen kahverengi gözlerine bakmak zor olmalıydı ki, odaklanmakta zorluk çekiyordu Doğan. Göz altlarının şişliğinden birkaç gündür uyumadığı belli oluyordu. Kahvesini eline alarak o kurumuş dudaklarına götürdü, konuşmak istiyordu ama o kadar bitkindi ki konuşamıyordu bile. Son bir kez daha kahvesinden bir yudum daha alarak gücünü toparladı.
Yaser, ''Katilin bu kadar çetin ceviz çıkacağı hiç aklıma gelmezdi, Doğan'' dedi.
Doğan, ''Ne kamera kayıtları, ne bir ipucu var. Elimizde hiçbir şey yok'' diyerek Yaser'e baktı.
Yaser, '' Olmalı! Gözümüzden kaçan bir şeyler, fark edemediğimiz bir şeyler... Karşımızdaki profesyonelden de öte''
Kapının tıklanması ile bütün dikkatler kapıya yönelmişti. Yaser kül tablasında biten sarma sigarasını söndürerek, ''Girebilirsin'' dedi. Ardından kapının açılması ile Can karşılarında duruyordu. Selam vererek içeriye girdi, bayağı canlı ve enerjik olduğu her halinden belliydi.
Yaser, ''Aramıza tekrar katılmana çok sevindim''
Can hafif bir tebessüm ile ''Birkaç gündür haberlerde görüyorum. Alçım çıkar çıkmaz kendimi merkeze attım, ne oluyor?'' dedi.
Yaser masadaki zift gibi siyah kahvesini kafaya dikerek ''Sana bütün olayı baştan anlatayım''

Bir hafta önce...

Yaser, yüzü duvara dönük bir şekilde otururken Doğan içeriye girmişti. Doğan Yaser'in bu hallerine alıştığından dolayı pek garipsemeden kapıyı kapatarak sandalyeye doğru yönelirken Yaser,
'' Hoş geldin Dostum, istediğin yere geç otur. Egzersizimi bitirip sana döneceğim'' diyerek egzersizine devam etti.
Doğan her zamanki merakına yenik düşüp, '' Egzersiz mi? Olduğun yerde oturuyorsun!''
Yaser derin bir nefes alarak '' Dostum, egzersizin sadece vücut bakımından mı yapıldığını sanıyorsun. Şu anda zihin egzersizi yapıyorum''
Doğan hafiften gülümseyerek '' Bilmez olur muyum? Ben sadece oturarak hiçbir şey yapmayan bir kişinin nasıl egzersiz yaptığını merak ediyorum''
Yaser arkasını dönmeden '' Açıklayayım dostum. Şu anda görsel hafızamı güçlendirmekle meşgulüm. Peki nasıl? Bu odada gördüğün her şey şu anda zihnimde kodlu halde duruyor. Eğer bu odadan bir şey alır veya yerini değiştirirsen anlarım. Bu egzersiz, gördüğüm şeyleri unutmama yardımcı oluyor''
Doğan, ''Hmm, yine sen yine değişik fikirler...'' derken kapı çaldı. Yaser dönen sandalyesini çevirerek '' Gelin!'' dedi. Kapı açıldığında karşılarında Can'ın yerini doldurması için gönderilen bir bayan memur vardı.

Kara Bulut(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin