Profesör

182 15 2
                                    

"Evet, silahları yerden buraya yollayın"
Yaser ve Doğan silahlarını yerden Sayra'ya doğru yolladılar. Sayra silahları yerden alarak arkasına karanlık tarafa doğru attı. Ardından kumanda ile beraber yavaşça evin arka tarafına doğru çıkan kapıya doğru ilerledi. Kapıdan dışarı çıkmasıyla beraber Doğan hemen adamın yanına koştu ve kafasındaki probları çıkarmaya çalıştı. Yaser telsiz ile çağrı yapmaya çalıştı fakat telsiz çalışmıyordu. Bu demek oluyor ki Sayra kumandaya bassa bile bir şey olmayacaktı. Arkasından kapıdan çıkarak Sayra'nın peşine koyuldu. Bu sırada Sayra koşarken karşıdan gelen eli silahlı polisi fark etti.
"DUR!"
Sayra titrek bir sesle "Yardım edin, o psikopat adam peşimde içeride polislerle kavga ediyor. Yardım edin"
Polis bir an tedirginlikle silahını indirirken Sayra belinde ki çakısını polisin şah damarına sokup çıkartarak koşmaya devam etti. Sayra ormana içine girerken Yaser koşarak yerde yatan polisin yanına geldi. Polis eliyle bıçak yarasını kapatıyordu ölümü kesin olacak bir durumdu bu. Eliyle ormanı işaret ederek gözlerini kapattı. Yaser fazla zaman kaybetmeden hızlı bir şekilde koşmaya devam ederek ormana girdi. Gözleriyle Sayra'nın üzerindeki önlüğünün beyazlığını seçebiliyordu. Her saniyede Sayra'ya yetişiyordu. Yaser sanki bütün gücünü bacaklarına vermişçesine Sayra'yı yakalamaya çalışıyordu. Aralarında ki mesafe olabildiğince azalmıştı. Birden bire Sayra yere düştü ve Yaser Sayra'ya bir hayli yaklaştı. Sayra ayağa kalkarak dereni kenarına yaklaştı. Yaser karşısında duruyordu.
Yaser soluk soluğa bir şekilde "Yolun sonuna geldik artık, Sayra" dedi. Sayra elindeki çakıyı Yaser'e doğrulttu.
Yaser Sayra'nın eline bakarak "Sence bu boyutta bir çakı ile beni direk öldürebileceğini düşünüyor musun? Beni araştırdığına göre yakın dövüş konusunda usta biri olduğumu da biliyorsundur. Bırak onu ve teslim ol"
Sayra bir süre düşündükten sonra "Haklısın" diyerek çakıyı sol tarafına kalbine doğru sapladı ve arkaya dereye düşerek akıntıyla beraber hızlı bir şekilde gitti. Yaser sadece bakakalmıştı. Sayra'nın gidişini izliyordu sadece. Arkadan Doğan bir fener ile koşarak yanlarına doğru geldi.
Doğan, "Az önce gördüğüm şey doğru mu? Kalbine bıçak mı sapladı? Bu kadar şeyden sonra teslim olmak istemiyordu galiba"
Yaser sessiz bir halde düşünüyordu. 'Neden böyle bir şey yapmıştı? Yaser'i kendine oyuncak eden biri, böylesine zeki biri, Bu kadar kolay olamazdı'
"Yaser, hey dostum. Ambulans ve ekipler geldi. Onlar Kaira'yı götürmeden konuşmalıyız" dedi, Doğan.
Yaser hızlı adımlarla birlikte eve doğru döndüler. Eve giderlerken Doğan'a dönüp "Bir arama ekibi oluştur. Cesedi lazım bize"
Doğan, "Tamam" diyerek telsizden komut geçti. Eve vardıklarında dışarıda Kaira'yı ambulansa bindirirlerken gördüler.
Yaser Kaira'ya yaklaştığı andan Kaira "Kızım orada mı? Yakaladınız mı?" dedi, sedyeden doğrularak. Yaser şaşırmış bir haldeydi. Bu kadar şeyden sonra onu düşünmesi... Kendisini bozuntuya vermeden "Kızınız kendini kalbinden bıçakladı ve dereye atladı. Büyük ihtimalle şu ana kadar ölmüştür" demesiyle Kaira'nın yüzü kireç gibi beyazladı.
Bunu fark eden Doktor "Efendim yatın lütfen, hastaneye götürmemiz gerek sizi"
Kaira, "Onu bulmalısınız! Ölüsünü ya da dirisini"
Yaser şaşkın bir halde "Şu ana kadar ölmüş olmalı öyle bir yarayla kimse kurtulamaz"
Kaira Yaser'i yakasından yakalayarak "Hayır! Onda genetik mutasyon sonucu oluşan situs inversus(iç organların yer değiştirmiş olması) var. Yani anlayacağın kalbi sağ tarafta" dedi ve Yaser'in yakasını bıraktı. Yaser'in gözünün önüne direk Sayra'nın kendini bıçakladığı an geldi. Ardından koşarak Doğan'a "Sayra şu an kaçıyor. Herkesin ormana dağılıp onu aramasını söyle"
Doğan telsizden anons geçerek Yaser'in peşinden gitti. Yaser Sayra'nın kendini bıçakladığı yere doğru giderek nereye sürüklenebileceğini hesaplamaya çalıştı. Ardından aklına fotoğraftaki iskele geldi. Sürükleniyorsa anca oradan çıkabilirdi. Koşarak iskelenin karşı kıyısına vardılar, liman boştu. Yaser üstündekileri çıkartarak az akıntısı olan dereye atladı ve karşıda bulunan limana yüzdü. Limana çıktığında etrafı incelemeye başladı. Bu sırada Doğan koşarak geride kalan köprüye gitti. Yaser yeri dikkatlice incelerken kan damlaması izlerine rastladı. Kan çok taze idi. Sonra damlaları takip ederek iskele babasının(teknelerin halatlarını bağlandığı yer) oraya kadar geldi. İskele babasının üstünde kanlı el izi gördü. Ardından Doğan nefes nefese Yaser'in yanına geldi ve "Bir şey buldun mu?"
Yaser boş gözlerle bir süre iskele babasına baktıktan sonra yumruklarını iyice sıktı.
Doğan, "Hey! Sana diyorum?"
Yaser sinirli bir şekilde "Hepimiz kandırıldık! Kendisini bıçaklaması bir oyunmuş. Çakıyı sol göğsüne saplayarak kendisi öldürdüğünü düşünmemizi istedi. Ardından burada iskelede bekleyen teknesine binip deniz yoluyla kaçtı. Kim bilir şu an nerede? Oyuna getirildik Doğan!" dedi.
Doğan telsizi çıkarak "Bütün birimlere haber geçeceğim"
Yaser gülerek "Anlamıyor musun? Kadın bizi oyuna getirdi, sanki bütün her şeyi Kaira yapmış gibi gösterdi. Sence bizim tam çaplı arama yapacağımızı hesaba katmayacak mı sanıyorsun?"
Doğan, " Asıl sen anlamıyorsun. Sen bütün suçluları deha zannediyorsun değil mi?" diyerek telsizini çıkardı ve deniz, kara ve hava arama ekiplerinin sıklaştırılmasını söyledi. Yaser tek bir kelime etmeden karşı tarafa geçerek helikopterin yanına vardı. Doğan Yaser'in arkasından yavaşça gelerek helikoptere bindi. Bir süre sonra İzmir'e, merkeze vardıklarında kapıda tonla gazeteci bekliyordu. Yaser merkezdeki işlerini hallettikten birkaç saat sonra evine geçti. Kapısını açtığında içeriden bir parfüm kokusu almıştı. Belinden silahını çıkararak içeriye sessizce girdi. Salona vardığında masasının ucunda bir fotoğraf buldu. Bu Yaser ve Aysila'nın beraber çekildiği eski bir fotoğraftı. Bu fotoğrafı Aysila yolda birine çektirip sadece kendine saklamıştı.
'Nerede çıkmıştı şimdi bu?'

Fotoğrafın arkasını çevirdiğinde sevgilerle, Sayra...


Kara Bulut(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin