Profesör

93 19 4
                                    

 Yaser arkadan bağırarak, "Pek bir Parkinson hastalığı belirtisi olarak görmüyorum. Belki kalıtsal olabilir ama onu da sanmıyorum. Bana göre... Bir travma sonucu ortaya çıkmış bir sempton"
Kaira iyice sinirlenmiş olmalı ki burnundan soluyordu. Yaser konuşmasına devam ederek "Araştırmalarıma göre gençken annen gözünün önünde öldürülmüş. Hakkını vermeliyim sıkı çocukmuşsun, yılmamış yoluna devam edip başaralı bir doktor olmuşsun ta ki o güne kadar. Ne kadar zordu senin için –" Kaira araya girerek "Yeter sus artık sus! Bir şey bildiğin yok!" diyerek iğneyle Aysila'nın boynuna doğru yaklaştı. Kafasındaki kemer yüzünden kafasını kımıldatamayan Aysila, bu durum karşısında sadece ağlıyordu.
Kaira derin bir nefes aldıktan sonra, "Evet nerede kalmıştık? Evet, şimdi Angulus mandibulanın altından beyin sapına ulaşacağım. Oradan vereceğim hasar ile senin bütün bildiklerini unutturacağım"
Aysila gözlerini yana çevirerek Kaira'ya baktı ve "Bekle!" dedi. Kaira biraz geriye çekilerek "Hatıralara dayalı son sözlerini söyle bakalım"
Aysila Yaser'i göremiyorken, Yaser onu tamamen görebiliyordu.
"Yaser... Yaser beni duyabiliyor musun?" dedi, bozuk ses tonu ile.
Yaser, "Evet, evet duyuyorum"
"Hayatımda unutmayacağım tek şey seni sevdiğim olacak. Çünkü bu hatıralarımda ve hafızamda değil! Kalbimin derinliklerinde..."
Kaira, "Bu kadar yeterli sanırım" diyerek birden iğneyi soktu. Aysila bir anlık çığlığından sonra tamamen sessizleşti. Gözleri artık eskisi gibi dolu bakmıyordu, boş ve sönüktü. Kaira yavaşça iğneyi çıkardıktan sonra "Beni duyuyor musun?"
Aysila herhangi bir tepki vermiyordu. Sedyeyi biraz dikleştirerek Yaser ile Aysila'yı yüz yüze getirdi. Yaser sessizce "Aysila" dedi. Sesindeki o çaresizlik ortamı iyice soğuk bir hale getirmişti. Birden Aysila kafasını kaldırarak "Yaser!" dedi. Bu ses Aysila'nın sesi değildi. Ardından bir daha "Yaser, uyan!" demesiyle karşısında Doğan belirdi.
Doğan, "Hey, iyi misin? Kâbus görüyordun galiba, terlemişsin"
Yaser birkaç saat öncesinden kalma kahvesini kafaya dikerek " İyiyim, iyiyim" dedi.
"Peki, herhangi bir şey çıktı mı? Neler buldun?"
"Buldum, buldum. Kaira Başar katil o olmalı" diyerek askıdan ceketini aldı.
Doğan arkadan bağırarak "Hey, hey beklesene!" dedi. Yaser koşarak merdivenlerden ikişerli üçerli inerken arkasından Doğan hızlı bir şekilde takip ediyordu. Yaser arabayı çalıştırıp garajdan çıkarken aracın önüne Doğan atladı ve önünde beklemeye başladı.
Yaser, "Ne yaptığını zannediyorsun?"
Doğan, "Asıl sen ne yapıyorsun? Tamam, çok zeki biri olabilirsin. Benden daha iyi bir dedektifte olabilirsin. Ama bu ortak olmadığımız anlamına gelmez" dedi. Yaser araçtan inip diğer koltuğa geçerek Doğan'ın sürücü koltuğuna binmesine izin verdi.
Yaser, "Arama iznimiz olmadığından evine gidemeyiz. O yüzden hastanede şansımızı deneyeceğiz" dedi.
Doğan, "Tamamdır. Adamımızın o olduğuna eminsin değil mi?"
"Olasılığını hesaplarsa %98.4 o olması gerekiyor. Bulduğum tütün Meksika'ya özgü bir tütündü. Kaira Başar, yüksek lisansını Meksika'da yapmış. Bir süre Amerika'da hastanede başarılı bir doktor olarak görevine devam etmiş. Bu Amerika olayı da viskiyi açıklar" dedi, sessizce. Hala rüyanın etkisindeymiş gibiydi. Kaira'nın konferanslarını fazla izlemiş olmalı ki, bilinçaltında bulunan korkularıyla harmanlanıp yeryüzüne çıkmıştı. Sabahın erken saatlerine doğru üniversitenin önüne gelmişlerdi. Yaser ve Doğan araçtan seri bir şekilde inerek Kaira Başar'ın odasına doğru koşturdular. Odaya vardıklarında oda hala kitli bir vaziyetteydi. Doğan, Yaser'e sekreteri işaret ederek oraya yöneldi.
Doğan, "İyi günler. Kaira Başar nerede acaba odasında yok galiba?"
Sekreter, "Ne için sorduğunuzu öğrenebilir miyim?"
Yaser, sinirli bir şekilde "Kimliği ortaya atarak, nerede?" dedi.

Kara Bulut(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin