Bu gün her zamanki gibi sebebini bilmediğim bir tartışma sayesinde açtım gözlerimi yeni bir güne. Lanet olası okulun ilk günü böyle başlamış olmuştu. Saatin henüz 6.00 olduğunu gördüğümde her zamanki tembelliğimle yeniden uyumaya karar verdim. Ama maalesef gürültü yüzünden ne kadar yatakta dönüp dursam da uyuyamamıştım. Yatakta oturur vaziyete geldim ve bacaklarımı kendime çekip kollarımı bacaklarıma sardım. Alnımı dizlerimin üstüne koydum tartışmayı dinlemeye başladım. Ebeveynlerimin ne dedikleri belli olmuyordu küfürler anlaşıyordu kısaca evde ses kirliliği vardı. Aşırı rahatsız edici bir ses...
Tartışmayı dinlerken uyuya kalmışım meğer. Uyandığım ne annemin ne de babama ait olmayan bir sesle uyandım. Bu daha kalın bir sesti. Evet, evet bu ev sahibinin sesiydi. Yine beni ne ile suçlayacaktı bilmiyordum. Adam bana kafayı resmen takmıştı. Ne olduğuna bakmaya giderken aynada kendimi gördüm. Tıpkı arizona kertenkelesi gibiydim.Kapının koluna yaklaştığımda aniden kapı suratıma açıldı.
OOOOPSSS..!
Kapının suratıma vurmasıyla yüzümü yıkamama gerek kalmamıştı. O acıdan ayılamadan ev sahibi kolundan çekip beni salona getirdi. Korkmuş, telaşlı olmuş hallerini ilk defa görmüyordum ebeveynlerinin. Bir kere evden kaçtığımda karakolda da böyleydiler. Annem ve babam ayakta ev sahibinin kolumu çekiştirmemi izleyip dinliyorlardı. Ah... yine aynı kelimeleri söyleyecekti kepçe kulaklı maymun.
"Şu şımarığa nasıl dayanıyorsunuz anlamıyorum ki? Yumurtaları her zaman ki gibi kümeste kırıp bırakmış! Dua edin gerçekleri öğrenmiyor.! Bu son olsun!."
Bu cümleyle evin içinde kahkahalara boğuldum. Tanrım şu hayatta yapmayı en sevdiğim şey o adamın kümesteki yumurtalarını kırmaktı ve onun bu eve gelip her gün aynı şeyleri duymaktı. Ama tabi uykumdan oluyordum bu şekilde. Maymun suratlı gülmemden rahatsız olmuşa benziyordu, demek kimse buna gülmemişti. Kolumu çok sert şekilde sıkıp aynı şekilde de sertçe bıraktı. Ardından "Şu evde olduğunuza şükredin!" dedi ve kapıyı sertçe kapatıp gitti. Gerçekten bu maymun ihtiyari anlamak zordu, yardım ediyordum ya kıymetli tavuklarını kendi ürettikleriyle yedirerek. Annem kapı kapanınca gelip hemen sarıldı, babam birşey demeden paltosunu alıp kapıyı çekip gitti. Annem bana sıkıca sarıldı ve saçlarımı derince kokladı. "Ne yapiyorsun anne bu hep yaptığım şey neden bu kadar sevgi gösterisi yaptın ki?"
Annem yine derin bi nefes aldı ama bu kez daha derindi.
"Ah kızım ben onu mu dert ediyorum. Ben seni kaybetmekten korkuyorum, onun elinden kötü bir şey gelecek diye"
Anneme uzun uzun baktım aklımdan geçen cümleleri sıraladım. "Saçmalama anne şurada nasıl bi kızın var görmüyor musun? O nasıl cesaret edip bana vurabilir ki hem MAYMUN SURATLI!"
Annem böyle deyince az da olsa yüzüne gülümseme geldi.
"Sana sadece bir soru soracağım bebeğim. Sen kimlerin elinde olursan ol yine de beni unutma tamam mı canım?" dediğinde şaşırmış gözlerle anneme baktım. Ne anlattığını bilmiyordum ama bu hüzünlü sahneyi bitirmek için "Asla ve asla annem benim. Ben seni nasıl unutayım başka yerde olsam bile, biz iki elmanın yarısı gibiyiz." dediğimde annemle ben en azından gülmüştük, onu güldürebilmiştim. "Tamam o zaman hadi hazırlan ilk günden geç kalma küçük bebeğim." dediğinde yanağına çok bastırarak sertçe bir öpücük kondurdum o da burnumu sıktı ardından elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞIMARIK
Teen FictionElis adlı 16 yaşında ve okula bazı sebeplerden dolayı erken başlamış lise 3'e giden bir kız. Saf, cesaretli ve duygusal... Tek gözleri anlatıyordu acısını içinde ki baskısını... Ta ki Samsun'da ki Ilgar önüne çıkana dek... O zamandan s...