~8~

367 29 0
                                    

Her zamanki gibi arabada dışarıyı izlerken şarkıyla beraber dalmıştım. Nermiş'im arabayı durdurunca kendi kendime ayıldım. Deniz manzaralı lüks bi yerde durduk. Buralar hiç alışık olduğum yerler değildi. Nermiş bunları sık sık yaparsa alışmam kısa sürecekti.
Nermiş arabadan çıkıp anahtarı görevliye verip gülümseyerek kapımı açtı. Bende ona gülümseyerek arabadan indim. Kolunu boynuma atarak kendimi tırrek gibi hissetmeme neden olmuştu.
"Bugün en güzel en pahalı yemekleri senin adına ikinci defa yemek istiyorum."
"İkinci defa mı?"
"Evet birincisini dedenle yemiştik. Nur içinde yatsın..." birşey dememiştim eğer bir soru daha sorarsam ağlayabilirdi. Yine burnu kızarmıştı. Kolu boynumda lokantaya kadar yürüdük. Otomatik dönmeli kapıdan içeri girip çalışana selam verdi. Buranın sahibi olmalı diye düşünmeye başladım. Ne de olsa zengindi...
"Bak şu cam kenarında benim için özel ayrılmış bir masa var. Oraya tek ben ve yanımdakiler oturabilir. Orayı çok seviyorum. Ama istersen başka yere oturabiliriz." dediğinde parmağıyla gösterdiği yere baktım. Cam kenarı olduğu için manzarası da harikaydı masanın kenarlarında kocaman saksılar ve içlerinde saksıya sığacak kadar büyüklükte mini ağaçlar vardı. Bu da masayı kendine has özelliğinin bir parçasıydı. "Harika. Oraya oturalım." dediğimde gülümseyerek oraya doğru yürümeye başladık. Beyaz örtülü masanın, kırmızı iki kişilik koltuklarına oturduğumuz da manzara harika gözüküyordu.
"Ne kadar güzel değil mi? Her mutsuz olduğum zaman buraya gelip manzarayı izlerim."
"Evet, gerçekten harika..."
Biz manzaraya dalıp gitmişken garson öksürüğüyle bizi dalıp gitmemizden çekip aldı.
"Hoşgeldiniz Nermin Hanım.Ne isterseniz?" dediğinde göz ucuyla da bana bakmıştı. Bu da kendimi burada yalnız hissetmeme sebep olmuştu.
"O çapkın gözlerini torunumun üzerinden çekte normal gözle bana bak küçük bey."
"Pardon efendim. Ben sadece kim olduğunu kavramaya çalışmıştım."
"Tamam o zaman, bekle bakalım biz bi menüye bakalım." dediğinde Nermiş bana menüyü kendisi bakmadan uzattı. Ne yiyeceğini seçtikten sonra siparişleri verdik.
"Hep aynı şeyi mi yersin?." dediğimde yüzüme anlamamış şekilde baktı.
"Diyorum ki her buraya geldiğinde aynı yemeğimi yersin?" dediğimde biraz sert söylemiş olmalıydım ki kırıldığı belliydi.
"Hayır. Buraya çok sık gelirim. Yemekleri ezberledim."
"Tamam o zaman. Bir gün bak bakalım menüye neler değişmiş diye." dediğimde gülmeye başladık. Bir süre sonra manzaraya karşı eğlenceli sohbetten sonra yemeğimiz geldi. Garson tabakları bırakıp afiyet olsun deyip yanımızdan gitti.
"Buranın patronu sen misin?" dediğimde Nermiş kahkaha atmaya başladı.
"Komik değil ki yani sadece soru." dediğimde üzülmüştüm. Beceriksizce bunu yüzümde belli etmeye çalıştım. Anlamış olmalıydı ki parmağıyla arkamda ki bir yeri işaret etti.
"Bak şurada ki uzun saçlı kadın." dediğinde kadın bizi farketmiş olmalıydı ki Nermişle el sallaşıp durdular. Kadının yanına kadından biraz uzun genç bir çocuk geldi. Biraz konuştuklardan sonra bize doğru gelmeye başladılar. Onlar gelmek üzereyken Nermiş'e çabucak soru sordum.
"Bunlar kim?"
"Bunlar işte buranın patronu."
"İkisi de mi?" diye soru sorduğumda cevaplamadan ayağa kalkıp sıkıca lokantanın patronuyla sarıldılar. Sonradan gelen yakışıklılanda sarıldılar. Ben yerimden kalkmayıp sadece elimi uzatıp selamlaştım. Nermiş'in arkadaşı yanına otururken yakışıklı ama adını henüz bilmediğim çocuk yayılarak yanıma oturdu. Bunun yayılmasından rahatsız olarak koltuğun kenarına kaydım. Kadın anlamış olmalıydı ki tok bir sesle onu uyardı.
"Ilgar! Kızların yanında daha nasıl oturacağını öğrenememişsin.!" dediğinde isminin Ilgar olduğunu öğrendiğim beyefendi kendi düzeltiyomuş gibi yapıp yine eski halinde oturmaya devam etti.
"Tanışalım istersen, adının Elis olduğunu biliyorum. Ben Zümra, karşımda oturmasını bilmeyen Ilgar'ın annesiyim ve buranın patronuyum." dediğinde gülmemek için kendimi sıkmıştım ama küçük kahkaha ağzımdan kaçmıştı. Ilgar gözlerini devirerek bana bakıp "Ne o ela gözlü prenses annemin beni aşağlaması hoşuna mı gitti?" dediğinde ona bakarak gözlerimi iyice açarak "Evet, senin gibilerin aşağlanması bence çok hoş." dediğimde gözlerini yine devirdi. Nermiş'e baktığımda bana kızmış gibi bakıyordu. "Özür dilerim." dediğimde yanaklarımın kızarmasına izin verip önümde ki yemeği yemeye koyuldum. Nermiş ile Zümra teyze sohbet edip kahkaha atıyorlardı. Ilgar ise sipariş ettirdiği meyve suyunu içiyordu, bende hiçbirini aldırmadan yemeğimin bitmesi için çabalıyordum.
Yemeğim bittiğinde ağzımı peçeteyle silip Nermiş ile Zümra Teyze'ye dönüp
"Ben dışarı çıkıyorum. Burada birazcık sıkıldım."deyip Nermiş çoktan onaylamıştı bile. Ilgar bitmiş olan meyve suyu kutusuyla oynarken bana bakıp "Bildiğin gibi kış ayına giriyoruz. Dışarı çıkıp donarak ölürsen kurtlar yer seni." dediğinde gözlerimi devirdim. Birşey dememek için kendimi sıkmıştım. Arkamı dönüp çıkışa doğru yürümeye başladığımda Zümra Teyze'nin Ilgar'ı azarladığını duymazdan gelip yürümeye devam ettim.

ŞIMARIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin