Ilgar'ı tüm ders zamanı boyunca ne kadar düşünmek istemesemde düşünmüştüm. Sanırım kavga yüzünden müdürün yanındaydılar. Ama neden bu kadar uzun sürmüştü ki? Canım nedense Ilgar'ı görmek istiyordu. Onu sevmek istemiyordum. O ne bana göreydi ne de ben ona göreydim.
Ben bu düşüncelerde dersi dinlemeye çalışsamda olmamıştı. Kapının tıklatılmasıyla ayıldım. Sadece Ata gelmişti. Peki Ilgar neredeydi ki?
"Üzgünüm, müdürün odasındaydım. Yerime geçebilir miyim?"
Son derste olduğumuz için Geometri Hocası bir şey dememişti.
"Geç otur bakalım."
Ata çok nazik davranmıştı. Bu okulun gözdesi olmalıydı. Ata başı yere eğik elinde peçeteyle kanayan burnunu bastırıyordu. Henüz kan yoktu. Sanırım kanaması bitmişti. Peçetesi de yeni değiştirmiş olmalıydı. Kaşları çatık yanıma oturdu. Suratına baktım. Bir şey demedim. Her an kızabilirmiş gibi.
Zil çaldığında Ata yerinden kalkıp büyük adımlarla çıkışa doğru gitti. Bende hemen çantamı toparlayıp peşinden koştum. Koridorun sonunda kolundan çekip kendime bakmasını sağladım.
"Ne oldu?"
Ata suratıma bakıp burnunda tuttuğu peçeteyi yere attı. Burnu kızarmış ve morarmıştı.
"Sence ne olmuş olabilir?"
"Şey, ben ne yaptım ki?"
Bu dediğimden dolayı çok sinirlenmişti. Çenemi elinin arasına alıp sıktı. Canım acımıştı.
"Elis biliyor musun? Sen çok safsın. Ben seni onun oyununa girmeni istemiyorum. Eğer girersen bu ağladıklarının daha fazlasını ağlarsın. Dikkat et Elis!"
Tuttuğu çenemi yavaşça bıraktı. Arkasına dönüp koşarak merdivenlerden çıkışa yöneldi. Ne yani şimdi Ilgar'ında mı bir oyunu vardı. Kız çekme oyunu gibi... Ah! Evrim bu halimi görse kim bilir ne yapardı.
Yavaş yavaş çıkışa doğru yürümeye başladım. Gözlerim dolmuştu. Okulda kimse yoktu. Çıkışa çok yaklaştığım zaman gözlerim aniden kapandı. Ne olduğunu anlamadan çığlık atmama bile izin vermediler. Birileri beni sürüklemeye başladı. Aldığım koku benim derin bir uykuya neden olmuştu.
Gözlerimi açtığımda bir sandalyede bağlıydım. Ağzım ise bağırmamam için bir bez parçasıyla bağlanmıştı. Işıklar henüz yeni açılıyordu. Bu yer bodrum katı gibiydi. Aşırı kirliydi. Kokusu çok rahatsız ediciydi. Bunaltıcı ışıkta bana doğru gelen birini gördüm. İlk kim olduğunu çözmeye çalışsamda saçlarını savurmasından anlamıştım. Elinde bir makasla bana doğru geliyordu. Aleyna'ydı bu... Çok korkmuştum. Ağlamaya başlamıştım. Aleyna yanıma geldiğinde balık sırtı örülmüş saçımı sıkıca tuttu ve kafamı yukarı kaldırarak ona bakmamı sağladı. Gözlerim bulanık olduğu için Aleyna'nın yanında iki kızı da göremiyordum.
"Dikkat et demiştim kızım! Şimdi ise eski sevgilimle yeni sevgilim arasında kavga çıkarıyorsun. Hem de ilk günden!" ses çıkartamıyordum sadece ağlıyordum. Acaba saat kaçtı? Nermiş ne yapıyordu şuan?
Aleyna elinde makasıyla oynarken yanındaki bir kıza kafasıyla bir hareket yapıp kızda onaylar şekilde yapıp arkama gelip tokamı çözüp yere attı. Nermiş'in bana verdiği tokayı... Saçımda ki örgü teker teker bozulurken gözlerimde ki yaşlar daha da çoğalıyordu. Saçım tamamiyle çözüldüğünde Aleyna arkama geçip saçlarımla oynamaya başladı.
"Daha ilk günden kavga çıkarmak neymiş görürsün!"
Saçlarımı saçma sapan kesmeye başlamıştı. Ağzım bağlı olduğu halde bağırmaya çalışıyordum. Gözlerim ağlamaktan şişmiş olmalıydı. Güzel saçlarım teker teker yere düşüyordu. Hem de saçma sapan kesim ile...
"Bu kadar yeter kızlar. Hadi siz gidin ben geliyorum."
Aleyna'nın arkadaşları bulanık görüntüden uzaklaşırken Aleyna önüme geçip saçlarımı yine sıkıca tutup ona bakmamı sağladı. Elini kaldırıp bir tane şaplağı bana geçirdi! Ah! Canım çok acımıştı. Bu sefer ilk başta koklattığı lanet şeyi burnuma dayayıp gözlerimin kapanmasına neden olmuştu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞIMARIK
Fiksi RemajaElis adlı 16 yaşında ve okula bazı sebeplerden dolayı erken başlamış lise 3'e giden bir kız. Saf, cesaretli ve duygusal... Tek gözleri anlatıyordu acısını içinde ki baskısını... Ta ki Samsun'da ki Ilgar önüne çıkana dek... O zamandan s...