~25~

183 19 1
                                    

Medya: Aylin

"Saçmalama. Ata öyle bir çocuk değil. Kendine gel Elis."

Selin sözleriyle beni motive etmeye çalışıyordu.

"Güvenmiştim ona... O ise Aleyna'dan biri çıktı..."

Selin bu sözüm üzerine ellerimi tutup bana baktı.

"Ona sorarız."

Konuyu kapatıp Selin'e sıkıc sarıldım. O Samsun'da güvenebildiğim tek kişiydi.

"Hadi dışarı çıkalım, ben çok sıkıldım."
Anlamsız gözlerle Selin'e baktım.
"Saatin kaç olduğundan haberin var mı?"
"Evet. Saat 16:37. Çok geç değil bence. Güvenilir yerlerde gezeriz, korkak olma..."
Onaylar şekilde kafamı salladım.
"Benim kıyafetlerimden giyebilirsin. Kıyafetin yoksa."
"Gerek yok. Getirmiştim bir kaç tane..."
Dedikten sonra yamağına bir öpücük kondurdum. Bana doğru ayrılmış odaya doğru yürümeye başladım.

Üstüme siyah renkte ince bir badi giydim. Üşümeyeyim diye gri renkte üstünde minik turuncu papatyaları olan iki beden büyük hırkamı giydim, altıma da kalın bacaklarımı sıcak tutan siyah taytımı giydim. Nedense taytları kendime çok yakıştırıyordum. Pantolon yerine tayt giyiyordum. Telefonumumu ve minik bez cüzdanımı aldım. Onlarıda hırkamın cebine atıp fermuarı çektim. Saçlarımı tarayıp, at kuyruğu yaptım.

Selin'de hazır olduğunda evden çıktık. Yürüyerek sessiz bir şekilde sahil kenarına geldik. Yürümeyi sevdiğim için yorulmamıştım. Neredryse yarım saatimiz sahile inmemizde sürmüştü. Sessizce yürüyorduk. Birden ikimizde telefonumun sesiyle irkildik. Telefonumu cebimden çıkarıp arayana baktım. Arayan Ata'ydı...
"Açsam mı?"
"Aç."
"Şöyle oturalım. Hapörleri açayım."
"Tamam."
İkimizde hızlı adımlarla en yakınımzda duran banklardan birine oturduk. Telefonu cevaplayıp Hapörleri açtım.
"Efendim Ata."
"Elis..."
"Ne?"
"Aleyna sana kötü bir şey söyledi mi?"
Gözlerimi Selin'e çevirdim. O da bana bakıyordu.
"Hayır, çok güzel bir fotoğrat attı."
"Fotoğraf?"
Ağzının içinde bir küfür geveledi.
"Evet. Dün geceden..."
"Elis... İnan düşündüğün gibi değil."
"Anlıyorum Ata anlıyorum... Güvenmiştim sana... Ama sen sevmediğim bir kızla birlikte oldun. Beni bir daha arama!"
Telefonu suratına kapatıp Selin'e baktım.
O da anlamsız bir şekilde bana bakıyordu.
"Arıyor..."
Selin'in demesiyle ayılıp telefonuma baktım. Yine arıyordu.
"Açsam mı? Merakta ettim."
"Saçmalama Elis. Ne meraklısın..."
Telefonumu elimden alıp gelen çağrıyı sonlandırdı. Telefonumu uçak moduna alıp bana verdi.
"Böyle daha iyi."
"Umarım..."
İkimizde ayaklanıp yeniden yürümeye başladık. Denizin kıyıya çarpan sesi çok huzur vericiydi. Esen soğuk hava içimi işliyordu...
"Ilgar'ın mekanına gidelim mi?"
Şaşırmış gözlerle kafamı Selin'e çevirdim. Sırıtıyordu...
"Merak ediyordum gidelim. Ama korkarım."
"Evet, iyi bir yer değil. O yüzden boşver. Biz daha iyi yerlere layığız."
Bende onun gibi sırıtarak gülmeye başladım.
O ara bize doğru koşan kızı izliyordum. Gri saçlıydı. Üstündekiler siyahtı. Sırt çantası koyu maviydi. Daha çok gotik tarzıydı. Dalgın ve hızlı bir şekilde koşuyordu. Bir yerden kaçıyor gibiydi. Gittikçe daha da yaklaşıyordu. Meraklı bir şekilde ona bakıyordum. Tam yanımdan geçiyorken... DAN... Sert bir darbeyle omuzuyla omzuma vurdu. Elimi omzuma koymuş arkamdan koşarken ona baktım. Kafasını çevirip bana baktı. Koşuyordu ama daha yavaştı.
"Çok özür dilerim!"
Bir şey demeden önüme döndüm. O sıra 5-4 genç erkek grubunun daha bize doğru koştuğunu gördüm. Kenara çekilip geçmelerine izin verdim. Bunlar da daha çok serseri gibiydi. Ama şu yakışıklı olanlarından...
"Herkesin bir derdi var..."
Kafamı Selin'e çevirip ona baktım. Topuz yaptığı saçı bozulmuştu.
"Acaba neden kaçıyordur?"
"Ne bileyim ben. Sanki kardeşim."
Selin'in bana cevap vermesiyle kahkaha attım.
"Şurada minik bir dükkan olacak. Gidip kahve içelim mi?"
"Olur..." diyip Selin'in adımlarını takip ettim.

Siparişimizi vermiş kahvelerimizi içiyorduk. Burası minik olduğu kadar şirindi. Kahverengi ve sarı rengin uyumu var gibiydi. Huzur verici bir yerdi...
"Daldın yine Elis Hanım..."
Gözlerimi kahvemden ayırıp Selin'e baktım.
"Aynen."
"O kız acaba neden kaçıyordu?"
"Sanane elalemden... Ne meraklısın?"
"Of... Tamam banane elalemden."
İkimizde gülüştük...
Ardından omzuma dokunan elle irkildim.
Kafamı kaldırıp baktığımda onu gördüm.
Ata'yı...
"Neden buradasın?"
"Buradaydım. Sizi gördüm... Dinlersin belki. Yüz yüze."
Bir şey demedim. O da sandalyeyi çekip yanımıza oturdu. İlk bana sonra Selin'e baktı.
"Anlatacağım."
"Hadi bakalım."

"Aleyna'yı lise 1. sınıftan beri seviyorum... Zaten iki sene sevgili olduk. Birbirimize çok bağlanmıştık. Sonra Ilgar bunu gördü... Nasıl olsa ona hayır diyemeyen kız yok. Aleyna'yı nasıl yaptıysa benden ayırdı. Aleyna'da çok değişti. Böyle değildi..."
Derin bir iç çekti...
"Dünde okula yüzme antremanlarım vardı. O yüzden gelemedim. Akşam buluşalım dedi Aleyna... Bara gidip bana beni sevdiğini söyledi. Ama yalandı... Çok içmemi sağladı... Bir tane daha ve bir tane daha... Hatırlamıyorum..."
Ah... Bu kız ne istiyordu? Herkesin baş belası gibiydi. Ata bunu çekecek ne yapmıştı ki? O iyi bir çocuktu...
"Aleyna için özür dilerim... Ama onu hâlâ seviyorum."
"Anlıyorum..." diyen Selin'e baktım.
"Kalkalım Selin." Dedikten sonra ayaklandım. O da benim gibi yapıp ayaklandı. O kasaya doğru giderken bende onu takip edecektim ama Ata kolumdan tuttu.
"Bırak kolumu!"
Selin durup bize baktı.
"Sen parayı öde, Selin."
Selin yanımızdan ayrılıp kasaya gitti.
"Üzgünüm. Arkadaşlığımız bitmesin Elis..."
"Bitmedi."
"Peki o zaman. Görüşürüz."
Bir şey demeden kolumu çekip kapıda bekleyen Selin'in yanına gittim.

Birlikte yürüyerek eve doğru yürümeye başladık. Kahve bana enerji vermişti. Bütün bitkinliğim gitmişti. Selin ile proje ile ilgili planlar yaparken yanımızda araba durdu. Bu arabayı hiç görmemiştim. İçinden tanımadığım resmi giymiş bir adam çıktı kapıyı açıp binmemizi bekledi. Selin teşekkür edip binmişti. Ben ise sadece bakıyordum.
"Eliscim gelsene canım..."
Kafamı eğip kimin seslendiğine baktım. Zümra Teyze'yi görünce sakinleştim. Hiç itiraz bitmeden arabaya bindim. Olgun adam kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçip hiç geçmeden arabayı çalıştırdı.
"Eee... Ilgar nerede?"
Zümra Teyze'ye tam cevap verecekken Selin söze atladı.
"Şeye gitti anne. Geziyor arkadaşlarıyla..."
"Pekâlâ. Gezsin bakalım..."
Bu sözden sonra sessiz bir yolculukla eve gittik...

ŞIMARIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin