Arabadan ineni görünce hemen Ilgar'ı itikledim. Gözyaşlarımı silip, kesilmiş saçlarımı düzelttim. Korkuyordum çünkü arabadan inen Nermiş'ti. Ilgar kızarmış ve korkmuş gözlerle bana bakıyordu. Gözlerimle Nermiş'i işaret ettim. O da benim gibi gözlerini sildi ve ihmal etmeyeceği şeyi yaptı, saçlarını düzeltti. Nermiş arabadan çıkmış bize doğru yaklaşırken nefesim âdeta bozulmuş, kalp atışlarım hızlanmıştı. Nermiş bana şaşkın ve endişeli gözlerle baktı.
"Elis! Ne oldu sana? Bu hal ne canım?!"
dedikten sonra bana doğru hızlı adımlarla gelip sarıldı. Bir süre sarıldıktan sonra saçlarıma baktı. Göz ucuyla Ilgar'a baktım. Şaşkın bir şekilde bizi izliyordu. Nermiş saçlarımı elledi ve yine bana baktı. Korkmuş gibiydi.
"Saçlarına ne oldu?"
Cevap vermek istemedim. Yüzüne bakmaya çok utanıyordum. Gözleri bana bakarken ben yere doğru bakıyordum. Gözlerim yavaş yavaş doluyordu. Her an ağlayabilirdim.
"Ilgar sen mi bir şey yaptın? Bu ne hâl oğlum?"
Ilgar'a baktığımda bana bakıyordu. Nermiş ile göz bağlantısı kurmamıştı.
"Neden bana bir şey demiyorsunuz?!"
Bu defa Nermiş daha çok endişelenmişti. Hem bana hem Ilgar'a bakıyordu. Nermiş kolumdan tutup arabaya doğru ilerlemeye başladı.
"Hadi Ilgarcım sende evine git. Ben bunu Elis ile konuşurum."
Ilgar hiçbir şey yapmamış bizi izliyordu. Nermiş bileğimden tutup hızlıca arabaya doğru beni yönlendirdi. Beni arabaya koyduktan sonra Ilgar'ın yanına gitti. Ilgar'a bir şeyler söyledi. Ama ne dediğini anlamamıştım. Bir süre konuştuktan sonra Ilgar arkasını dönüp gitti. Nermiş ise arabaya doğru gelmeye başladı. Bütün bu olanları dikiz aynasından gördüm.
Nermiş arabaya somurtuk bir suratla oturdu. Arabaya bindiğinde ona hiçbir şey demek istemedim, yüzüne bile bakamadım. Kızardığımı hissedebiliyordum. Heryerim sızlıyor, ateş gibi yanıyordu. Sessiz bir araba yolculuğu olmuştu. Ben yine her zaman ki gibi dışarıyı izlerken dalmıştım. Vardığımızda Nermiş'in araba kapısını kapatmasıyla ayıldım. Ben de onun gibi arabadan çıktım. 2 katlı binanın önünde durdum. Nerede olduğumu kavramaya çalıştım.
"Elis! Takip et beni!"
Nermiş'in seslenmesiyle bu derin düşüncelerden kurtulmuştum. Soru sormadan onu takip ettim. İçeriye girdiğimde ilk önce bir kadınla karşılaştık. Önünde masası vardı. Masanın üstünde de sekreter yazıyordu. Her zamanki gibi Nermiş Hanım'ı tanıyan biriydi.
"Hoşgeldiniz Nermin Hanım. Randevunuz var mıydı?"
"Hayır yok. Zaten çok uzun sürmez işim. Semina Hanım nerede? Müsait mi?"
"Bir dakika sormam lazım..." dedikten sonra masanın üstünde duran telefonu alıp numara tuşladı. Bende o ara Nermiş'in yanına gelip beklemeye başladım.
"Alo, Semina Hanım... Nermin Hanım geldi. Sizinle görüşmek istiyor. Meşgul musunuz?"
Yanaklarımı balon yapıp nefesini dışarı verdim. Nermiş dönüp bana baktı. Ne yani beğenemedin mi? Sonra kafasını sekretere döndürdü.
"Müsaitmiş Nermin Hanım. Kuaför Salonunda sizi bekliyor..."
"Tamam, teşekkürler canım..."
Ne kuaför mü? Evet bence muhteşemdi. Kimsenin karşısına böyle çıkmak istemem. Özellikle de Nermiş çıkartmaz.
Sekreterin sözünden sonra Nermiş önden bende arkadan onu takip ederek odaya doğru yürümeye başladık.
"Utandırdın doğrusu..."
Kafamı yerden kaldırıp onun arkası dönük topuz yapılmış saçlarına baktım.
"Annesi görseydi ne derdi acaba?"
Hiçbir şey demeden onu dinledim. Beyazlamış saçlarına hâlâ bakıyordum.
"O an öyle görmek utanç verici... Bir şey demiyeceğim... Normaldir... Ama biraz fazla ileri gibi..."
Yine bir şey demedim sadece onu dinledim. Nermiş beyaz büyük bir kapıyı açtı. Elinle işaret yapıp içeri girmemi söyledi. Bende onu onaylayıp içeri girdim. Büyük bi yerdi. Beyaz rengi hâkimdi. Aralarda ise çok açık mavi renkleri vardı. Güzel dizayn edilmişti. Sağ kenarda büyük aynalar ve oturma yerleri vardı. Sol köşede malzemeler vardı. Duvara yaslanmış şekilde de saç yapmak için oturma yerleri vardı. Bir kadın kenarda duran kapılardan birinden çıktı ve bize doğru yürümeye başladı. Nermiş'te onun gibi yapıp ona doğru yürümeye başladı. Aynı mesafeye gelince sarıldılar. Bir şeyler konuştuktan sonra Nermiş beni yanına çağırdı. Yanına tembel adımlarla gittim.
"Şu kesilmiş saçları düzeltebilir misin?"
"Tabi."
Semina Hanım elimi tutup saçları düzeltmek için sandalyeye oturtturdu. Eline makası alıp bir şeyler yapmaya başladı.
"Harika olucak! Pişman olmayacaksın."
Aynadan ona baktım. Çekici bir kadındı. Dolgulu dudakları, düzgün burnu, büyüleyici saçları...
"Umarım..."
O da aynadan bana bakıp gülümsedi. Makasla işi bittikten saçlarıma yönlendi.
Ilgar her seferinde bir şey olunca gelip bana sarılıyordu. Bu hep yaptığı şey miydi? Bütün kızlarada mı bunu yapıyordu? Ağlayan kızlara sarılıp onlara eşlik etmek gibi... Gerçekten çok saçmaydı. Kendini sevdireceğini mi zannediyordu. Ah! Asla! O da diğer kızları nasıl görüyorsa beni de öyle görüyordu kesin... Ne kadar SAÇMA! Kimseye adam akıllı değer vermiyordu bu...Saçlarım yeni bir model alırken bende kendi çapımda değişik düşüncelerdeydim... Aynadan saçlarımın yapılışını izlerken dalmıştım...
"Hey! Harika oldu!"
Semina Hanım'ın sesiyle ayıldım. Aynadan kendime baktım. Saçlarım kat bir şekilde omuzlarına kadar kesilmişti. Kendime yakıştırmıştım. Semina Hanım bu işte profesyonel olmalıydı. Semina Hanım'a beğendiğimi söyleyip elini sıktım. Nermiş, Semina Hanım ile vedalaştıktan sonra arabaya doğru yürüdük.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞIMARIK
Teen FictionElis adlı 16 yaşında ve okula bazı sebeplerden dolayı erken başlamış lise 3'e giden bir kız. Saf, cesaretli ve duygusal... Tek gözleri anlatıyordu acısını içinde ki baskısını... Ta ki Samsun'da ki Ilgar önüne çıkana dek... O zamandan s...