Derslerden o kadar sıkılmıştım ki her ders uyuyordum. Sıkılmam doğaldı çünkü bugün hiç ders işlememiştik. Bütün gün boyunca sınıf öğretmenimiz Serpil Hoca'nın yüzünü görmüştüm. Evrim ineği onu pür dikkat dinlerken ben de cam kenarında uyuyordum.
Son dersin çıkış zil sesiyle uyandım zorlukla. Evrim çoktan paltomu getirmişti. Uyuşuk uyuşuk onu giyerken Evrim, Mete ve Serdar'la konuşuyordu.
"Hey, ne konuşuyorsunuz?" dedim paltomu giydikten sonra.
"Hasret gidermek için dörtlü gezelim diye Mete'ye yalvarıyorum. Beyefendinin daha önemli işleri varmış." dedi bilmiş bir tavırla.
"Ne o maviş yoksa bana mı yürüyorsun böyle yaparak." dediğinde Mete, Evrim'in ağzının bir karış açılmasını sağladı. Evrim ilk bana sonra Mete ile Serdar'a baktı.
"Kapat ağzını kapat sinekyiyen olursun sonra." dediğimde güldü. "Aslında benim de eve gitmem lazım, annem bugün bana çok garip davrandı birşey olmalı." dediğimde Evrim üzgün bir şekilde kafasını salladı. Yanağına öpücükten daha değişik sulu bir iz bıraktım. Iyy dermişcesine yüzünü ekşitti ve yanağını sildi. Sınıfta tek kalan arkadaşlarıma el sallayıp sınıftan çıktım.
Otobüs durağında kimse olmaması beni rahatlatmıştı, sadece bir otobüs vardı o da bugünkü şansım olmali ki bizim evin önünden geçiyordu. Koşarak karşıya geçtim ve hemen otobüse atlayıp kartımı okuttum. Boş koltukların sayısı oldukça fazlaydı. Hangi koltuğa oturayım diye düşünürken arkalardan bir koltuğa geçtim ve oraya oturdum. Araba çoktan hareketlenmişti. Bu sefer dışarıyı izlerken dalmamaya özen göstererek pencerenin dışını izlemeye başladım.
Eve geldiğimde kapıyı çaldım ilk defa kapıyı babam açmıştı. Demek işten bugün erken gelmiş olmalıydı. Yüzünde hüzün vardı. Bu benim gözlerimin kopyası olan gözlerinden anlaşıyordu. Beni içeri aldıktan sonra salona davet etti.
"Neden bu kadar erken geldin , annem nerede?"
"Anlatacağım."
"Dinliyorum o zaman."
Derin bi nefes aldıktan sonra hiç duraklamadan konuşmaya başladı.
"Annen bugün fenalaştı. Bir şeyi vardı ama doktora gitmek istemiyordu. Korkusu olduğunu ikimizde biliyoruz. Şimdi ise hastane de yatıyor. Ben onu hastaneye getirdikten sonra neyinin olup olmadığını öğrenmeden buraya geldim. Kapıda kalmanı istemezdim." dediğinde gözlerim hem sulanmış hem de kocaman açılmıştı. Şaşırdığım kadar üzülmüştüm. Anneme değer veriyordum. O zavallı rolünü hep oynardı. Ne babam ona kızmıştı ne de bağırmıştı gördüğüm kadarıyla. Sebebini bilmiyordum.
"Sonuç olarak?"
"Sonuç olarak ... Seni Samsun'da ki babaannene göndermeye karar kıldık."
"Neeee! Burada ki harika hayatımı bitirip oraya mı gideceğim?!"
"İyiliğin için artık burada sana bakan birini bulmak zor, yaptıklarından sonra."
"O zaman bende hastanede kalırım. Hiç görmediğim kadının yanında nasıl kalabilirim!?" dediğimde ayağa kalktım hızlıca, o an ağlamaya başladım. Delice ağlıyordum, haklıydım annem bilmediğim bir hastalıkla hastanedeydi. Babam beni bakamayacağını eveleye geveleye söylüyordu ve üstelik hiç görmediğim bir kadının yanına yollayacakti. Ve orada burada ki kadar harika bir hayatım olacakmıydı kim bilir!
Ağlamaya başladığım an yere yığıldım. Babam hızlıca yerinden kalkıp beni yerden kaldırdı ve yatak odama götürüp yatağıma yatırdı. Yürüyemiyordum bile bacaklarım kırılmış gibiydi. Babam yatağımın yanına oturup elini saçlarımın arasına götürdü,
"Sadece iyiliğin için güzel kızım."
Ardından alnıma sıcak bir öpücük bırakıp "Saat 7'de hazir ol" dedi ve yanımdaki masanın üstüne uçak biletini koydu...Kapı sesinden sonra kalp atışlarım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞIMARIK
Novela JuvenilElis adlı 16 yaşında ve okula bazı sebeplerden dolayı erken başlamış lise 3'e giden bir kız. Saf, cesaretli ve duygusal... Tek gözleri anlatıyordu acısını içinde ki baskısını... Ta ki Samsun'da ki Ilgar önüne çıkana dek... O zamandan s...