Hep birlikte oturmuş akşam yemeği yiyorduk. Ilgar ise henüz gelmemişti. Gittiği yeri çok merak etmeye başlamıştım. Acaba nasıl bir yerdi? Kızlar felan var mıydı? Ama kötü bir yer olduğu kesindi... Selin öyle demişti...
Önüme koyulmuş hazır mercimek çorbasını bitirmeye çalışıyordum. Ben daha çok evde yapılmış mercimek çorbalarını seviyordum. Ama önüme ne koymuşlarsa onu yemek zorundaydım. Annem öyle öğretmişti..."Zümracım... Ilgar nerede hâlâ gelmedi..."
Kafamı kaldırıp ilk defa yanımdayken konuşmuş olan Kenan Amca'ya baktım."Yemekten sonra arayacağım onu..."
Son kaşığımı ağzıma koyarken Zümra Teyze'ye baktım.
"O 2 yıl önce gittiği yere gitm..."
Ağzımdan kaçırdığım cümleyi yarım keserek ellerimle ağzımı kapadım. Yüzümün kızardığına emindim.
Zümra Teyze bunun üzerine ayaklanıp yemek odasından çıktı. Ardından Kenan Amca da onu takip etti. Selin ile göz göze gelmiştik.
"Harika bir şey yaptın sağ ol. Bu gece de uyumayız..."
Selin ayaklanıp mutfaktan dışarı çıktı. Bense mutfakta tek başıma kalmıştım...Nefret ediyordum... Zamansız ağzımdan kaçırmalarımdan... Kimse bana güvenmeyecekti... Ilgar ise bana çok kızacaktı... Lanet ağızlı Elis... Tutamadın yine şunu...
"Elis... Biz karakola kadar gidip geliyoruz... Siz Selin ile burada durun."
Zümra Teyze'nin sesiyşe ayılıp onu onayladım. Onlar evden çıktıktan sonra bende bana ayrılmış odaya gittim. Yatağa yatıp tavanı izlemeye başladım. Gözlerim şırıl şırıl şelale olmuşlardı bile... Odanın kapısını kitleyip banyoya girdim. Soğuk suyu açıp kendimi şu soğuk havada soğuk suyun içine attım.
Şimdi ise tek yapabildiğim Ilgar'ın korkusundan ağlamaktı... Küvetin içine oturup ağlamaya devam ettim. Aklıma intihardan başka bir şey gelmiyordu... Bense Ilgar'dan korkuyordum..."Senden korkmaktan nefret ediyorum!"
Ansızın çıkan bağırmamla henüz yeni çıkmaya başlayan tırnaklarımla yüzümü sertçe yırttım. Soğuk su soyulmuş derime vurunca daha çok acıyordu...
Kapının tıktıklatılmasıyla sesimi kestim. Gözyaşlarımı durdurmaya çalışarak suyu kapattım. Bornozumu üstüme giyerek kapıya yöneldim.
Kilidi açtığımda karşımda duran Selin'e baktım. O da şaşırmış gözlerle bana bakıyordu."Niye ağlıyorsun?"
"Ağlamıyorum..."
"Belli..."
"Yıkandım. Ondandır..."
Elini yanağıma koyup acıyan yerlerde gezdirmeye başladı.
"Ne yaptın Elis?"
"Hi... Hiç bir şey..."
"Ama yanağın çok kötü... Kanıyor..."
"Kanıyor mu?"
"Evet..."
Elimi acıyan yanağımda gezdirip parmaklarıma baktım. Gerçekten kanıyordu...
"Ergen kız depresyonuna mı girdin bu ne?"
"Konuşmak istemiyorum Selin..."
Kapıyı suratına kapatıp kilitledim. Bi kaç defa kapıyı tıktıklatmalarını umursamadan üstümü giydim...Kendimi yatağa atmış uyumaya çalışıyordum. Yanağım çok acıyordu. Ama nihayet kanama durmuştu...
Telefonumun sesiyle irkilip yataktan doğruldum. Arayanın Mete olduğunu görünce sevindim...
"Efendim Mete."
"Yoldayım Elis... Nasılsın?"
"İyiyim. Sen nasılsın?"
"Bende iyiyim. Sesin yorgun çıkıyor uykun mu var?"
"Yok uykum. Öyle sesim işte."
"Bir şey mi oldu?"
"Yok...yok... Bir şey olmadı."
"Peki o zaman. Sana yolda olduğumu hatırlatmak için aramıştım da..."
"İyi. Güzel gel.. Güle güle gel. Ne diyeyim."
"Haha... Tamam nasıl istersen gelir... Bir dakika biri arıyor. Yarın konuşuruz hoşçakal..."
"Tamam. Bay..."
Telefonu kapatıp komidinin üstüne koydum. Gözlerimi kapatıp kendimi uyumaya yönlendirdim...Bölüm kısa oldu biliyorum. Zevkli bölüm olmuştur inşallah...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞIMARIK
Teen FictionElis adlı 16 yaşında ve okula bazı sebeplerden dolayı erken başlamış lise 3'e giden bir kız. Saf, cesaretli ve duygusal... Tek gözleri anlatıyordu acısını içinde ki baskısını... Ta ki Samsun'da ki Ilgar önüne çıkana dek... O zamandan s...