27.02[sezon]

207 15 8
                                    

Ilgar'dan...

Kızlardan nefret ediyordum. Tavırları... Davranışları... Sinir edici tripleri...

Hepsi annem yüzündendi... Anne de demek istemiyorum... Onun sayesinde kızlardan nefret ediyordum...

Ama Elis...
O başkaydı...
Beni değiştirecek bir başka...
Çocuktu...
Büyümemiş bir çocuk...
Gözleri 'imdat' diye bağırıyordu...
Gizli bir şekilde...
Peki ya ben...?
Geçmişimle kafayı bozmuştum...
Değişik bir kıza yardım edemiyordum...
O ise bir hapishane de 'imdat' diye bana bağırıyordu...
Elis beni değiştiriyor...
Geçmişimi unutturan bir değişim...

***

Bir daha Elis'i görmemek adına kendimce yemin etmiştim. Mete piç'ini dövtükten sonra tüm sinirimi atmış olmam lazımdı... Ama benim işim Elis'leydi... Sayesinde bir hata yapmış olmuştum...
Arabayı sinirle çalıştırıp gaza bastım. Dikiz aynasından Elis'in arabanın peşinden koştuğunu görebiliyordum...
Bir dakika?
Ağlıyor muydu?
Kahretsin...

Evet ilk defa bir kızın ağlamasına dayanamıyordum... Kendimi bu sayede ibne hissediyordum... Elis.. Sen beni değiştiriyorsun...

Gözlerimde ki yaş içinde birikmişti. Onları durdurmak amacıyla arabayı sağa çevirmek üzereyken durdurdum. Gözlerimi silip bana koşmakta olan Elis'e baktım. Ama durmuştu... Elini bana doğru uzatmıştı...
Bana dokunmak ister gibi.
Ya da sarılmak.
Elini tutmak isterdim.
"İntikam..."
Kendi içimde söylendim. Saçma bir düşünceye sahip olsamda pişman olacaktım...
Bir süre göz göze durduk.
Sonra bir şey söyledi.
Gitmemi istemeyen bir söz gibi.
Dur...
Bırakma...
GİTME...

Bu sözünden sonra yere yığıldı...

***

Yine mi?!

Yine mi pişma oluyorum.?!

Annemi ilk gördüğüm zaman ki pişman olmak gibi...

Yasaklanmıştım kendime...

Kahretsin...

Nereden çıktın önüme?

Nereden?!

***

Ben arabamda gözlerimden akan yaşı durduramamış onun yerdeki bedenini izliyordum.
Mete zar zor ayağa kalkarak Elis'in yanına koştu.
Bir süre ona bir şeyler dedi.
Ayıltmak için suratına vurdu.
Yüzüne dokundu...

DOKUNDU...

Kendimi tutamayıp arabadan çıktım. Koşarak Elis'in yanına gittim.
Mete'nin eli hâlâ yüzündeydi.
Koşmamı daha da hızlandırdım.

"Beğendin mi yaptığını lan?!"

Mete'nin beni azarlamasını umursamayıp oraya ulaştığımda Elis'i onun ellerinden alıp kucağıma aldım.
Bir süre yüzüne baktım.
Bebek gibiydi...
Yeni doğmuş bebek gibi...
Pürüzsüz cildiyle...

Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Koşarak onu arabaya koydum.
Mete arkamda kalmıştı.
O piçi umursamayarak arabaya bindim.
Kısa bir süre de arabayı çalıştırdım.
Gaza basıp en yakın hastanenin yolunu tuttum.

***

Göz yaşlarım durmuyordu...
Akıyorlardı...
Bir kız için...
Elis...
Beni değiştiriyorsun...
Hemde çok...

Sert bir şekilde hastanenin içinde bağırdım.

"Yapamazsın!"

Sesim boş koridorda yankılanırken bir daha bağırdım.

"Sen beni bırakamazsın. Sen bu değilsin.!!"

Duvara sinirimden r yumruk daha indirdim.

"Gitme..."
Son sözümü ağzımdan çıkarken duvara yaslanıp sertçe kendimi yere oturtturdum.
Göz yaşlarım onca yıl akmamış şimdi akıyor gibiydi...
Kendilerini daha Tutamıyor gibiydiler...
Pes etmişlerdi...

Göz yaşlarım gözlerimin görmeni engelleyerek etrafa bakmaya başladım.
Bana gelen beyaz önlüklü birini görünce göz yaşlarımı durdurmaya çalıştım. Bunun doktor olduğunu algılayabiliyordum.
"Durumu...?" Dedim sesizce...
Doktorun yüzü asıktı...
Ne olduğu belli oluyordu...
"Durumu dedim sana!" Diye bağırdım suratına karşı...
"Ağır..."
"Ne demek ağır...! Ne varsa yapılacak anladınız mı?!" Diye bir kez daha bağırdım suratına karşı...
"Beyefendi sakin olun..."
Kollarımı tuttup beni sakinleştirmeye çalıştı.
Ama nafile...
Elis'in durumu ağırdı...
Nasıl sakin olabilirim...?
"İyileşir mi?!" Dedim tıslıyarak...
"Yüzde doksan doku beyefendi..."
"Ölecek büyük ihtimal yani?"
"Maalesef... Beynine uzun bir süre oksijen gitmemiş. Ve kan... Yaşaması bile şans..."

Doktorun ne dediğini umursamadan dışarı koşar adımlarla yürümeye başladım.
Gözyaşlarım yeniden akmaya başlamıştı.
Yeni gelen annem ve Mete'nin bağırışlarını umuramadan dışarı çıktım.

Bir kızı kaybetmiştim bir daha ki ise...
Benim yaşamama gerek yoktu...
Değişirken...
Değiştirilirken...
Arabayı çalıştırıp bildiğim en uzak yere sürmeye başladım.

***

Silahı alıp arabadan indim. Yağmur şiddetini arttırmıştı.
Sanki doğa bile Elis'e üzülüyordu...
Benim gibi...
Yüksek kayalıkların olduğu deniz kenarına geldim. Gördüğüm en yüksek kayayağa oturdum.
Silaha bakıp konuşmaya başladım.
"Herkes onun gidişine üzülürken benim ne işim var bu dünyada..."
Göz yaşlarımı silah olan elimin tersiyle sildim.
"Ölü müsün bilmiyorum Elis ama gideceğimiz yer ikimizin yeri olacak..."
Silahı kafama dayadım.
"Bir kız daha üzülemem... Sen beni değiştirken... Yarı yolda bırakma..."
Denizin kokusu onu andırırken düşündüm.
Beni öpüşünü...
Pişman oldum...
Her zamanki gibi beni pişman etti...
"Nasıl yapıyorsun...!" Diye bağırdım boş arazide...
"Artık benim burada yerim yok... Senin gibi..."
Tetiği daha da sıkmaya başlamıştım.

"Seni mi seviyorum... Bilmiyorum..."
"Evet..."
"Seni seviyorum Elis... Seni orada yanlız bırakmam...!"

Asla...
Bir başkasının dokunmasını istemezken...
Yalnız kalmanı istemem.
Seni seviyorum Ela gözlü...


Yanına geliyorum...



.
.
.
.
.
.
.
.

Ilgar önüne çıkar Her şey biter...

ŞIMARIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin