Babam odadan çıktıktan sonra uyku haplarımdan içmiş olmalıydım ki çok derin uyuyordum. Babamın beni telefondan aramasıyla uyandım. Samsung markalı çürümüş telefonu elime alıp şişmiş gözlerimi açmaya zorlayarak ekrana bakıp telefonu cevapladım.
"Alo."
"Hazır mısın?"
"Neye?"
"Uçağa 30 dakikan var yoksa daha hazırlanmadın mı?"
Ahh.. Tamamen unutmuştum.
"Şey unutmuşum hemen hazırlanıp geliyorum çantama da kıyafetlerimi doldururum."
"Valiz bizim odanın gardırobun içinde oraya bir iki gün kalmaya gitmiyorsun."
Bu da ne demekti artık orada hep mi kalacaktım? Bu da hayata lanet okumanın başka bir nedeni oldu...
"Tamam baba. Hemen hazırlanıyorum."
"Pekala prensesim. Seni almaya geliyorum."
Dedikten sonra telefonu kapattım. Sinirliydim ama ağlayacak kadar da üzgündüm. Babamın dediği yerden nerdeyse yarım dünya alacak olan valizi aldım. İçine bütün kıyafetlerimi sığdırabilirdim. Valizi dolabımın önüne getirdiğimde dolabı açtım. Ve rastgele, giydiğim bütün kıyafetleri -kışlıkları, yazlıkları- valize doldurdum. Makyaj malzemelerimi felan hepsini valize attım. Neyse ki sığmıştılar. Sırt çantama resim çizmek için defter ve kalemler, okumak için kitap, kulaklığım, şarj aletim, laptopum ve onun mousesiyle şarj aletini, bir tane mendil attım. Çantamı sırtıma taktığımda babam kapıyı çaldı. Saatin 19.05 olduğunu görünce uçak sanki 19.15'teymiş gibi hızlı davranmaya başladım. Koşarak kapıyı açtım.
"Uçak 19.30'da kalkıyor, valizini ben alırım sen arabaya geç." dediğinde başımı onaylar gibi yapıp arabaya doğru yürümeye başladım. Artık uçağın kaçta kalkacağını bildiğim için iyice bi rahatlamıştım. Dışarı çıktığımda maymun suratlı ev sahibini gördüm.
"Gidiyorum işte Hasan Sultan yumurtalarını bundan sonra kim kıracak?" dediğimde yüzüme sert sert baktı.
"E sarılmak yok mu neredeyse 6 senedir tanışıyoruz yani." dediğimde bana doğru gülümseyerek yürüdü. "Tamam o zaman Şımarık gel bi sarılalım." dediğinde bana gelmek üzereyken koşup ona sıkıca sarıldım. Babam bu görüntüyü görmüş olmalıydı ki
"Barışmanıza sevindim." dedi ve beni arabaya davet etti. Ev sahibini ne kadar da kızdırsam onu özleyecektim. Bana kızmasını, beni azarlamısını...
Arabaya bindikten sonra havaalanına 20 dakika sonra ulaşmıştık. Babam valizimi taşırken ben önden gidiyordum. Artık babamla yollarımızın ayrılma vakti gelmişti. Ona sımsıkı sarıldım. O da bana sımsıkı sarılmıştı. Kulağıma eğilip bana şunu söyledi.
"Bu kötülüğümü unutma." dedi. Sesi adeta içimi yakmıştı. Onun yanağına bir öpücük kondurup "Sen iyiliğimi istiyorsun baba." dedim ve kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Babamın da gözleri kızarmıştı. Bundan pişmandım babamı ağlatmıştım. "Beni aramayı unutma." deyip gözümden akan yaşı silip bana son bir kez daha sımsıkı sarılıp bıraktı.
"Anneme iyi bak..."
Bu sözden sonra ne dediğini duymadan ağlayarak uçak işlemleri ardından uçak için yürümeye başladım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞIMARIK
Teen FictionElis adlı 16 yaşında ve okula bazı sebeplerden dolayı erken başlamış lise 3'e giden bir kız. Saf, cesaretli ve duygusal... Tek gözleri anlatıyordu acısını içinde ki baskısını... Ta ki Samsun'da ki Ilgar önüne çıkana dek... O zamandan s...