Selamünaleyküm, olabildiğince hızlı bölüm yazmak istiyorum fakat zamanım yok. Şuanda popüler olan iki kitabımla uğraşırken Saye'yi birazcık ihmal ettiğimi farkındayım. Bugün oturdum ve uzunca olmasa da bir bölüm yazmaya başladım. Nasıl anlamadım ama 2 saatte bitti. Demek ki yalnız 2 saat yetiyormuş! Her neyse beğendiğiniz, su gibi okuduğunuz ve kendinizden bir şeyler bulduğunuz bir bölüm olması dileğimle. Oylamayı, yorumlamayı ve beni takip etmeyi unutmayın. Sevgilerimle...
Bu arada hikayemizin karakterleri için isimler buldum. Tanıtım bölümünde görebilirsiniz.
Bazı şeyler mantık bazı şeyler kalp ile çözülürmüş. Ben seni hiçbir şekilde çözemedim. Tavrın,duruşun, keskin duvarların, hoyrat rüzgarlar estiren için, delici gözlerin... Kalbimi bir okla dağlayan bu ahvalin adı nedir? Aşk!
Ey aşk! Bir gün gerçekten beni de bulacak, dağıtacak mıydın? O dik sağlam duruşumu yerle bir eden, kanatan yaralar açan aşk! Harabe bir gönül daha kazandın!
Yanan bir mum aleviyim ben. Gittikçe eriyen ama daha büyük ışık saçan bir alev. Seninle söndüm. Sana kaç kez uzaktan bakacağım? Duyduğum her şarkıda, gördüğüm her mısrada ellerin var sanki... Şimdi ağrıyan yerim kalbim olmamalıydı. Bu genç yaşta, bu aklımın başımdan uzak olduğu zamanlarda! Sen benim 17 yaşımsın!
Kalemimi kağıttan uzaklaştırdım. Kafamı kaldırdığımda tahtanın tamamını dolduracak bir konuyu yine kaçırdığımı fark ettim. Bazı şeylere yetişemiyordum artık. Sağa döndüm. Pencereden dışarıya baktım. Gökyüzü hafif gri... Bulutlar kaplamıştı. Telefonumu cebimden çıkardım. Masanın altına sakladım. Yeni bir mesaj yayınlamak için tıkladım.
"Benim içimdeki gökyüzünün yağmuru sensin."
Sağ dirseğimi saya koydum. Çenemi destekledim. Okuldaydım belki ama ruhen son konuşmamızdaydım. Ardına bile bakmadan gittiğin son konuşmamızda...
Sude seslendi yan sıradan;
"Ferah!" Kafamı salladım "Efendim." "İyi misin?"
İyi miydim? Onun beni umursamayışından sonra nasıl iyi hissedebilirdim. Yalan söyledim.
"İyiyim sorun yok. Az uykum var"
Aşk uyku hali miydi? Peki uyku? Ölümün provası. Aşkta bir çeşit ölüm o zaman.
"Dersi dinlemiyor gibisin" dedi daha merakla. "Dersi kim dinliyor ki" dedim gülerek.
Zor bir tebessüm oldu. Yanaklarımı zorlayan bir acı. Gülümsemek içimden gelmiyordu. Zil çaldı. Çıkış vaktiydi. Dershaneye gideceğimi hatırlayınca içim yeniden kıpırdadı. Kitaplarımı çantama tıkıştırıyorken Sude yaklaştı;
"Dershaneye gideceksin değil mi?" "Evet, ama önce makyaj yapmam lazım. Yanaklarım çok solgun duruyor" dedim. "Dışarı çıkalım yaparsın" diyerek okuldan ayrıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sâye
SpiritualElif ile Furkan'ın hikayesi bu. Bir yanda günümüz modasına uymaya çalışan,dinine bağlı gibi gözüküp dünyevi lezzetlerde kaybolan Elif, diğer yanda ailesinin tam tersi, Allah aşkıyla yanıp tutuşan, ismi gibi hakkı ile batılı birbirinden ayıran Furkan...