Gömlek

5.3K 366 48
                                    

Selamün aleyküm arkadaşlar. Saye olarak 8.8k okunmaya ulaştık. Şükürler olsun. Bu hikayeyi yazmayı seviyorum. Elif ile Furkan'ın hikayesi gündelik aşk konularından daha farklı bir hikaye. Buradaki amacım romantik islamcılık değil aslında. Gönül gözüyle gerçek aşkı görebilmeyi anlatmaya çalışıyorum ki inşallah başarabiliyorumdur. Yazım hatalarım, anlatım bozukluğu yaptığım yerler illa ki vardır. Affola.

Yorum ve oylarınız eksik etmezseniz memnun olurum. 9.12.16

İyi okumalar!

"Yırtılmış bir gömlek size ne ifade eder? Kopmuş kumaş parçaları, yeni bir kıyafet almak için sebep..."

Masada hiç konuşmadan düşünüyordum. Aklımdan tonlarca geçen cümlenin altında ezildiğim zamanlar vardı. Bugün bir gömleğin yırtılışına şahit oldum. Ama öyle sıradan bir gömlek değildi. İlk kez ellerim ona bu denli dokundu. Bir kelebek çiçeği parçalayabilir miydi?

Kucağımdaki ellerimi birbirine kenetledim. Gözlerim boşluğa dalmıştı. Kulağıma çarpan sesler umurumda değildi. Çatal kaşık seslerinin arasında kafamdaki kırk tilkiyi Turgay susturdu;

"Ferah, niye hiç konuşmuyorsun?" Elindeki çatal bıçağı yerine bırakarak ekledi "Yüzün solgun gibi, ne oldu?"

Boşlukta sendeliyormuş gibi hissediyordum.

"Hiç" çıktı dudaklarımın arasından "Sanırım doydum"

Gerçek olmayan bir gülümsemeyle önümde duran su dolu bardağı elime aldım;

"Her şey çok lezzetliydi" "Afiyet olsun" diye araya girdi Furkan'ın annesi Elvan Hanım "Hizmetçimiz Aycan'ın eli çok lezzetlidir. Size özel hazırladı hepsini."

Sahte bir gülümseme ile karşılık verdim. Furkan masaya gelmemişti. Gözüm karşımda duran boş sandalyesine takıldı. Hemen sonra aklıma söylediği cümleler tekrar sıralandı.

"Sana aşık olursam ona olan aşkım bitecek Elif."

Dudaklarımı sallandırdım. Birkaç kez yutkundum. Boğazımda geçmeyen bir acıydı söyledikleri. Gözlerim ağlamamak için direnişteydi. Yalnız olsaydım sayfalarca ağlardım. Ama kalabalık bir ortamda sahte gülümsemelerime devam etmeliydim. Benden korkan ama bana aşık olduğunu bildiğim bir adam... 17 yaşında, bu aklımın deli çağında karşıma çıkan hayatın en güzel cilvesi. "Ve işte" dedim onu görünce "Nasıl da benden hem korkuyor hem de gidemiyorsun?"

Yırtılan açık mavi gömleğinin yerine beyaz bir gömlek giymişti. Yakalarını düzelterek yaklaştı. Elvan hanım fark edince merakla sordu;

"Oğlum, kıyafetini değiştirmişsin. Bu daha çok yakışmış." Gözlerini kaçırıyordu;

"Evet, değişiklik oldu" Babam arkasını dönerek Furkan'a dikkatle baktı; "Sizin oğlan kime benziyor yahu?" Dikkatle olanları seyrediyordum.

"Kimseye" diye atıldı masanın diğer ucundan Turgay, "O kimseye benzemiyor." "Evet kimseye benzemez bizim oğlan" Elindeki bardağı yerine bırakarak ekledi Furkan'ın babası Kadir Bey. "Kafasının dikine gitmeyi çok seviyor." "Kafamın diki değil de doğru düşündüğüm şeyi yapmaktan hiçbir zaman vazgeçmem" diye çıkıştı Furkan. Soğuk, sert ve acımasız bir dikatatör edasıyla.

Sol yandan Turgay tekrar söz aldı; "Gayet iyi biliyoruz. Bir de doğru düşündüğü şeyleri bize de yaptırmaya çalışmasa iyi çocuk aslında" Gülüşmelerin ardından Furkan'ı karşımda bulacağımı düşünmüştüm. Yanılmışım. Turgay'ın diğer tarafındaki sandalyeye geçti. Benden ne kadar uzak olursa o kadar kaçacağını düşünüyormuş gibi. Oysa içinde ne kadar uzağa gidebilirdi?

SâyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin