"Bu bir veda değil."
Düşünme.
"Her ayın 16'sında buraya geleceğim."
Uzaklaştır.
"İki yıl içinde size pek sıcak davranmadım."
Sustur.
"Sizi temin edebilirim ki her ayın 16'sında bedenlerimiz hiç istemediğiniz kadar yakın, ruhlarımız her zamanki gibi kilometrelerce uzak olacak."
Yapma.
"Sadece bir akşam. Sadece bir gece."
Bitir.
"Dördümüz."
İstisnalar.
Hayatınız sadece sizin sığabileceği bir kafes, kafesin de içinde bulunduğu dört kişilik odada efendileriniz ellerinde kırbaçla beklediği bir illüzyondan oluştuğunda istisnalar nasıl iyi bir işaret vaadedebilirdi ki?
Nora'yla ben kafesteydik.
"Sadece bir akşam," demişti. Daha da önemlisi, "Sadece bir gece," demişti.
Onu bir de gün yüzünde, on altıdan sonra gelen on yedide görmemiz hiçbir bakış açısından iyiye yorulamazdı.
Yukarıdakinin bizimle bir alıp veremediği vardı. Kendimi böyle sakinleştiriyordum.
Pembe kabusların odasına girdiğimizde Afitap duvarın kenarına konumlandırılmış masayı odanın dışına sürükledi.
Biz de şaşkınlıktan ona yardım etmek aklımıza gelmemişti.
"Telekinezi yetenekleriniz oldu da benim mi haberim yoktu? Dün pirzola kemiklerinin içine yürek mi kaçtı? Nedir sizin bu rahatlığınız!"
Afitap'ın ağzını açmasıyla kendimize gelmiş, bağırmasıyla masayı hızla çekmeye başlamıştık.
Sandalyeleri de odanın dışına çıkardığımızda Afitap dönüp odaya zaten buruşuk olan yüzünü daha buruşturarak bakmıştı.
"Şu ikili kanepenin ucuna geçin ve taşıyın şuraya."
Ben kanepenin soluna, Nora da sağına geçti. Tam itmeye başladığımda Afitap, "Sürüklenecek olsa sizi çağırır mıydım? Hadi sizi beslediğim bir işe yarasın. Kaldırın öyle taşıyın. Bir yere takılır koltuğun ayağı falan kırılır mazallah."
Afitap gergin kaşlarını daha da yükseltti ve bize baktıktan sonra özel tahta kutusunu çıkardı.
Buranın yukarısında neler olduğuna dair en ufak bir fikrimiz yoktu. Aklımızda olası bir görüntü bile oluşmuyordu. Sadece tahminler.
Bu tahminlerin arasında Afitap'ın odasında kendine ait bir sigara sarma makinesi olduğuydu. Özel kutusunun içinde kendisi tarafından özenle sarılmış sigaralar bulunurdu.
Elindeki o tanıdık tütün kokusu ve işlemeli tahta kutu ancak böyle açıklanabilirdi.
Her o tahta kutu ortaya çıktığında irkilirdik. Kollarımız sızlardı.
Afitap sigarasını iki şekilde, ikiden fazla yolla yakardı.
Biri ona Doruk'un hediyesini olan çakmakla, biri de kağıt kutusu ona özel olan kibritlerle.
Buraya kadar normal gelişen olaylar Afitap'ın ruh haliyle değişenlik gösterirdi.
Kibrit kutusunun ona özel olması bir yana, kibritlerin ona özel olmasıydı bizi dehşetin yanık kokusuna sürükleyen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopukluk
Mystery / Thriller"Bizim hayatımızda şikayet edebileceğimiz basit sorunlar, cüzdanımızda her renkten kağıt parçaları yoktu. Bizim cüzdanımız da yoktu." Sokakta can bulan, orada da can vereceklerini düşünen iki insan. Yaptıkları ve yapacakları için üzgün olduklarını ş...