Beyaz Ateş

321 47 28
                                    

"Sizi bekliyor dışarıda, alayım mı içeri?"

"Gelsin."

Arabanın kapısı açıldı, içeri bir kadın eteklerini kaldırıp bindi yavaşça. İki taraf da gergin, iki taraf da sinsi ve iki taraf da talepkârdı. İçeriye adım atan kadın kendi bölgesinin sınırlarında olmadığı için huzursuzdu. Diğer kadın da kendi sınırlarına ait olmayan biriyle karşılıklı oturduğu için rahatsızdı.

Henüz ikisi de genç olsa da hükmetmekte veya sorumlulukları üstlenmede bir sorun yaşamıyorlar, aksine heveslerini ve hırslarını açıkça belli ediyorlardı.

İkisi de insanların acımasızlığından nasiplerini almışlardı. Ancak henüz insanlar onların limitleri ne kadar zorlayabileceklerini görmemiş, limitsizliklerinden nasiplerini almamışlardı.

"Bana yardım edecek misin?" diye sordu genç kadın.

"Ne hakkında?" diyerek konuyu uzatma yanlısı olduğunu belli etti diğer kadın.

Derin bir nefes aldı misafir kadın. Kelimeleri de, onlarla oynalınan oyunlardan da hoşlanırdı. Ancak şu an ne konuşmaya ne de dolandırmaya mecali kalmıştı. Her şey o kadar üst üste gelmişti ki beyni uğulduyordu. Öfke, vücudunun her bir zerresinde baş gösteriyor, onu bir an önce bir şeyler yapması için köşeye sıkıştırıyordu.

Hayır, dedi kendi kendine. O yılanın yanına kalmayacaktı yaptığı emek hırsızlığı. Yıllardır deliler sirkinde tek tekerlekli bisikletiyle dengede durmaya çalışan oydu ve evet, durum tam olarak bu olmasa da yaptığı bu benzetme geçmişi tam olarak açıklıyordu. Etrafında ateşle oynayanlar, ucubeliklerini kontrol altına almaya çalışanlar vardı ve kaos her yeri etkisi altına almıştı. O ise kontrolü kaybetmemek için sukünet içinde ilerlemeye gayret etmişti. Kim ne derse desin, özellikle O ne derse desin yerine getirmişti. Bu haksızlıktı. Bu adaletsizlikti. Kimin nasıl hakkının yendiği onun umrunda değildi. Adalet terazisinin hep bir sapma oranının olduğuna inanmıştı. Ama bu kendisi için geçerli değildi. Konu kendisi olduğunda her şey onun lehine gerçekleşmeliydi. O zaman adalet yerini bulurdu işte.

"Seninle defalarca konuştuğumuz bir konuyu daha fazla uzatmamalısın. İkimiz de neler olduğunu ve neler olması gerektiğini biliyoruz."

Misafir kadın damarlarını yakmaya başlayan kanı hissetmeye başladığında karşısında oturan ev sahibesine yaklaşmıştı. Başından beri tetikte olan kadın yavaşça eteğinin altındaki bıçağı kavradı ama diğer kadın herhangi bir fiziksel atakta bulunmadı.

"Anlamıyorsun," dedi gözlerinin içine hırsla bakarken."Başa geçmesi gereken bendim, o değil."

Ev sahibesi baygın gözlerle arkasına iyice yaslandı.

"Afitap, onun uygun gördüğünü sorgulamaman gerektiğini biliyorsun. Şu an benimle konuşarak bile kendini tehlikeye atıyorsun. Buraya gelecek kadar gözünün kararmış olması benim bir şey yapabileceğim anlamına gelmez. Ama sana sadece bir şey söyleyebilirim." Genç kadının gözlerindeki kısa süreli anlayış ve karşısındakine yardım etme dürtüsü birçok kişinin hayatıını yiyip biterecek fermanın hazırlanmasına önayak olmuştu. O gün sadece onu aşağılayıp evine gönderse ve olanların ablasına iletilmesini sağlasaydı birçok şey daha farklı olacaktı.

"Buradan gitmelisin," diyerek başladı kadın iki küçük kızın hayatını başladığı yerden bitirmeye. "Elbet senin de zamanın gelecek ama şu an başkaldıracak durumda değilsin. Git, kendini geliştir. Hatta çevreni çeşitlendir. Dürüst ve sakin bir hayat yaşa ailenin aksine. Bir gün ablanla hiç ummadığın zamanda denk geleceksin ve senin zamanın en nihayetinde başlayacak."

KopuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin