"Buradan nereye dönüyorduk?"
"Sola. Sonra da hep sağa dönmemiz gerektiğini söylemişlerdi ya. Liman her seferinde sağımızda kalıyormuş."
Burada kaybolma düşüncesi fazlasıyla rahatsız ediciydi. Bu yüzden de bize verilen yönergeleri harfi harfine zihnime kazımıştım. Birine bir şey sorma durumunda kalmamız demek karşılıklı anlaşılmazlıklarla dolu bir zorluk demekti. Ne biz derdimizi anlatabilir, ne de biz dediklerini anlayabilirdik.
Burada yapmamız gerekenler basit, iyice kulak verdiğimizde keyifli bile sayılırdı. Kapıdan çıktığımız andaki ilk yirmi dakika sessiz ve sakin, sonrasında gelen kısım ise doğaldı. Şehirde yaşayan köylülerin iliklerine kadar şehirli olanları tatmin etmek, kendilerinin ise karınlarını doyurmak için oluşturdukları doğal koşuşturma arasında bize verilen görevleri yerine getiriyorduk. Her gün akşamüzeri limana gidiyorduk.
Orada her zaman elinde ince bir tahtaya tutturulmuş kağıt ve kalemle yaklaşan gemilere bakara bir şeyler not alan adımın yanına gidiyor, biz yanına yaklaştığımızda not aldığı kağıtları vermesini bekliyorduk. Şu zamana kadar kendisiyle herhangi bir iletişimimiz olmamıştı. İlk günde bile önceden varlığımızdan haberdarmış gibi bize kağıtları teslim etmişti. Zaten etrafta ondan başka indirilen yüklerin notunu alıp teftiş eden biri yoktu. Etraftakilerin hepsi notları tutulan yükleri taşıyanlardı. Ancak adamın önemli biri olduğunu anlamak için limanda kısa bir süre olup bitenleri izlemek yetiyordu. Bütün kargoları indirilme yerlerini o belirliyor, etrafı o kontrol ediyordu.
Sadece bir gün taşınan kutulardan birinden yüksek bir şıngırtı ve kırılma sesi geldiğinde sinirden nasıl kırmızıya döndüğünü görmüştüm. Ses iki şişenin çarpışıp kırılması gibiydi. O anda adamın boynundaki damarlar belirginleşmiş, alnında boncuk boncuk terler birikmişti. Onun dışında hep sakin ve kontrollüydü.
O kutunun içindeki kargo önemli olacak ki o sesin çıkmasıyla bir süreliğine liman sessizliğe bürünmüştü. Yakasında tüy taşıyan adam, not tutan adamın yakasında her zaman bir tüy bulunuyordu ve bu tüy her gün renk değiştiriyordu, insanları işlerine bakmalarını emredene kadar insanlar sadece kutuya bakıyordu. Kutuyu düşüren adama bir tane tekme atıp yakasından tuttuğu gibi suya atmasıyla herkes anlaşmış gibi bir anda günlük hayatına devam etmişti. O gün Griselda Hanımın yanına gidip sahilde yaşanan bu sakarlığı anlatıp kutunun içinde ne olduğunu çekinerek sorduğumuzda ise Griselda Hanımın yüzü değişmiş; bizden bir dakikamızı rica etmiş ve acil bir telefon görüşmesi yapması gerektiğini söylemişti. Telefona ilerlerken de sessizce söylendiğini duymuştuk. Döndüğünde ise Nora da ben de aynı gerginlik yaratan konuyu bir daha açmaya değer görmemiştik zaten.
Bunun dışında evdeki anlık temin edilmesi gereken ihtiyaçlar için görevlendiriliyorduk. Başka da işe yaradığımız bir konu yoktu. O büyük evde her şey belirli bir düzen içerisinde akıp gidiyordu. Büyük evdense oraya modern çiftlik demek daha uygundu belki de. Arkalarda sıra sıra uzun ambarlar vardı. Her ne kadar birçoğunun içinden herhangi bir ses gelmese de sürekli büyük araçların ve adamların orayı ziyaret etmesinden anlaşılacağı üzere oralar da kullanım alanındaydılar.
İlk geldiğimiz zamanlarda daha işe yarardık. Başlarda Griselda Hanım bizimle uzun uzun konuşmalar yapıyordu. Bu konuşmadan da ziyade sorgu denebilecek sorular Afitap ile geçirdiğimiz yılları kapsıyordu. Bizi nasıl bulmuştu? Yanına gittikten sonraki süreçte bizden neler yapmamızı istemişti? Ruh hali genel olarak nasıldı? Sadece o depoda biz ve kendisi mi yaşıyordu? Başka kimse var mıydı? Kısa süreli de olsa yanımızda kalan insanlar olmuş muydu? Affımıza sığınarak sayısını unuttuğumuz defa daha sorması gerekiyordu. Depoya misafirler geliyor muydu? Kimse mi? Şaşırtıcıydı bu durum. Mutlaka başka birileriyle görüşmüş olması gerekiyordu Afitap'ın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopukluk
Misterio / Suspenso"Bizim hayatımızda şikayet edebileceğimiz basit sorunlar, cüzdanımızda her renkten kağıt parçaları yoktu. Bizim cüzdanımız da yoktu." Sokakta can bulan, orada da can vereceklerini düşünen iki insan. Yaptıkları ve yapacakları için üzgün olduklarını ş...