Son bir kez. İt kendini. Sık ellerini. Bitmek üzere. Az kaldı. Tünelin çıkışını görmedin ama girişine yaklaşmak üzeresin. Kimse çığlık atmıyor. Burası sessiz.
Karmila'nın söylediklerini ve bağırışlarını duymamaya çalışıyordum.
Kendimi itmeye çalıştığım yetmezmiş gibi Karmila'yı ayaklarından sürüklemeye çalışıyordum. Burası yerin altından çekilen ince bir boru genişliğindeydi. Sadece içine sığıyorduk. Hareket etmek çok zordu; özellikle kazmak yerine birini çıkarmaya çalışıyorsanız.
Güçsüz değildim. Yıllardır emekli olamadığım her türlü hamballık işleri bana hatrı sayılır bir kas birikintisi oluşturmuştu. Ama ellerim terliyordu. Ama elimdeki kumaş kayıyordu. Ve gücüm etkisizleşiyordu.
Afitap bilerek yapmıştı. Tam bu güne ayarlamıştı gece terapisini. Yoksa o verimsiz uğraşlardan hoşlanmazdı. Bize, "Tünel kazacaksınız," dediğinde tünel kazmaya başlamıştık. Ve Karmila'nın durumunu biliyordu. Yapamayacağını biliyordu.
Bunca yıldan sonra öğrendiğimiz bir şey varsa bu da Afitap'ın sadece eğlence için bize yaptıklarının sadece eğlence hedefli olmayışıydı. Anlamsız görünürdü. Ekstra gibi görünürdü. Ama hep bir şeylerin parçası olduğu fark edilirdi. Bu kazılan tünelin yaklaşanlar için bir ön hazırlık olduğunu düşünmekse beni ürkütüyor, çekmeye çalıştığım kumaşın elimden daha da kaymasına neden oluyordu.
Alnımda biriken ter tanecikleri gözüme ilerledi. İçinde sıkışarak bulunduğumuz bu durumda bile istemsizce güldüm. Aklıma saati durmuş kadın gelmişti. Neyse ki rimelim yok, diye düşündüm.
Karmila'nın paniği artmaya başlamıştı. Dizlerini her vurduğunda toprağın dengesizleşmesine neden oluyor, zaten tutmakta zorlandığım bacaklarını zapt edilmesi imkansız hale getiriyordu.
İşte şimdi ben de paniklemeye başlamıştım.
"Karmila sakin ol," dedim çaresizlikle.
Bacaklarını hareket ettirmemesi için baskı uygulamaya çalışıyordum.
Bir süre sonra sayıklamaları durulmuş, kendisi de sakinleşmişti.
Kaldığım yerden devam etmek için derin bir nefes aldım. Her şeye rağmen Karmila'nın biz çok ilerlemeden bu duruma gelmesinden memnundum. Çünkü daha da ilerlediğimizde başına bu gelseydi... İşte o zaman değil ellerim, kıskaçlarım olsa bile onu çıkaramayabilirdim.
En azından şu an çıkışa ulaşmıştım. Kafamı yüzeye çıkan merdivenden uzattım.
Nefes alabilmek, bazen bize yetmeliydi.
Tünelin başladığı yeri bir çadırla kapatmıştık. Dışarıdan biri bizim kamp yaptığımızı düşünebilirdi. Çadırın içindeki halatı aldım. Şansımın bu kadar yolunda, işimin bu kadar kolay halledilmesi beni şaşırtmıştı. Ama şu an şaşırmaya bile vaktim yoktu. Hızla merdivenlerden aşağı inip halatı Karmila'nın ayak bileklerine doladım ve iyice bağladım. Tünelin merdiveninin başlangıcında bir direk vardı. Halatı oraya da doladım ve kollarımın beni yarı yolda bırakmayacağına emin olduğumda çekmeye başladım.
Ellerim terledi, halat kayganlaştı; çektim. Elim kesildi, kan halata bulaştı; çekmeye devam ettim.
Zaman kavramı her zamanki gibi yitirilmişti benim tarafımda. Karmila yukarı çıkana kadar halatı bırakmadım. Hareket etmesi her şeyi tehlikeye atıyordu. Sesler dikkatimi dağıtıyor, halatın sallanması tutmamı zorlaştırıyordu. Birkaç kere merdivenin demirlerine kafasını çarpmış olabilirdı. İşte o konuda yapabileceğim bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopukluk
Детектив / Триллер"Bizim hayatımızda şikayet edebileceğimiz basit sorunlar, cüzdanımızda her renkten kağıt parçaları yoktu. Bizim cüzdanımız da yoktu." Sokakta can bulan, orada da can vereceklerini düşünen iki insan. Yaptıkları ve yapacakları için üzgün olduklarını ş...