F(a)la(k)ka

560 55 49
                                    

Yirminci bölümdeyiz ve bu bölüm benim için de hikâyenin ilerleyişi için de önemli. Uzun ve açıklayıcı, aynı zamanda olayları başlatan bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Lütfen, eğer gerçekten okuyorsanız görüşlerinizi tek bir yorum olsa da belirtin. İyi veya kötü ne düşündüğünüzü bilmeyi çok isterim. İyi okumalar ve herkese istediklerini elde etme fırsatı veren yıllar dileğiyle...

"Demek benden habersiz dışarı çıktınız."

Bir adım.

"Demek benim emirlerime itaat etmeyi reddettiniz."

İki adım.

"Ne yapmalı, ne yapmalı? Bu küçük sıçanlara ne yapmalı..."

Son adım.

"Geçenlerde bana getirdiğiniz işe yaramaz çöpler arasında bir işe yarar çok işlevli çakı buldum. Şimdi işlevlerini sizin üstünüzde deneyebilirim."

"Hickory dickory dock. Mankind is on the clock. I greatly fear the end is near. Hickory dickory dock."

Sol elin işaret parmağı her kulağın anlayamayacağı bir tekerlemeyle bir sağa bir sola hareket etti. En son parmak Karmila'nın üzerinde durmuştu.

"Tebrikler Karmila Meleğim. Sen kazandın."

Kazanmak ne zamandan beri bütün bedenin şiddetle, korkuyla titremesine yol açıyordu? Kazanmak ne zamandan beri insanın görüşünün bulanıklaşmasına, kulaklarının uğuldamasına ve kendisine dışarıdan bakıyormuş hissi veren bir bilinç kaybına sebep oluyordu? Afitap Karmila'ya kazandığını söylediğinden beri.

Her gün çöpleri karıştırın. -Tamam.

Benim dediklerimi yapın. -Tamam.

Hayatı size dibi olmayan bir zehir denizine çevirmeme ve her gün sizi bu denizde boğmama izin verin. -Tamam.

Üstüne üstlük bütün sapkın cezalarıma boyun eğin. -Tamam. Bir dakika. Tamam değil. Artık tamam değil.

Herkesin bir kabı vardı içini doldurabileceği. Genellikle insanların bardağı olurdu. Sabırları da bu bardağın derinliğiyle eşdeğer olurdu. Karmila ve Nora'nın birer kazanı vardı. Damlalar ne kadar doluşursa doluşsun son damlaya ulaşamıyor, her zaman sakin ve silik kalabiliyorlardı Afitap'a karşı. Ama nedense o gün hiç dolmayacak gibi görünen kazan bir anda dolmuştu.

Afitap çakısını çıkardı. Belki o kadar keskin değildi ama bir insanın derisinde kalıcı hasar bırakacak kadar keskindi. Üstelik bu hasar bırakacak kişi her türlü kesiciyi profesyonelce kullanıyor, soğumuş kalbinin verdiği sınırsızlıkla maharetli parmaklarını dilediği gibi kullanabiliyorsa çakının keskin olup olmaması pek de önemli olmuyordu bir noktadan sonra.

O gün o depoda herkes en üst seviyesine ulaşmıştı.

Afitap'ın heyecanla parıldayan gözlerinin yanı sıra ağzından görünmez bir salya akıyordu adeta.

"Bu sefer," diyordu. "Durmayacağım. Senin vücudundan deriyi yavaşça sökeceğim, her saniyesine tanık olacak, her iklimindeki acıyı bütün bedeninde hissettiğinden emin olacağım."

Deponun ganimet odasındaydılar. Afitap önceden her şeyi hazırlamış, özenle hazırlanmış bir cinayet odası gibi bütün eşyaları ve duvarları işi bittikten sonra rahatlıkla buruşturup atabileceği hacimce pek bir fazlalıkmışım bulan şeffaf naylonla kaplamıştı.

KopuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin